2 Kasım Salı günü TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda görüşülmeye başlayan 2022 MEB ve Yüksek Öğretim Bütçesi, salgın koşulları dikkate alınmadan hazırlandığını belirten Alkan, “Bütçenin sunumundan da görüldüğü üzere, eğitimin her kademesinde onlarca sorun görmezden gelinmiştir. Eğitim bütçesinin her yıl oransal olarak arttığı söylense de MEB bütçesinin milli gelire oranı yüzde 2,6’dan yüzde 2,4’e; yükseköğretim bütçesinin milli gelire oranı ise yüzde 0,8’den, yüzde 0,73’e gerilemiştir.
Bütçe sadece personel giderlerinden oluşmaktadır. Yatırımlara ayrılan pay, yetersizdir. Masa başında gerçeklerden uzak bir bütçe hazırlayanlar eğitim ve bilim emekçilerinin hiç bir sorununu çözemez!” dedi.
Hükümete “Bu bütçeyle yeni okullar ve derslikler nasıl yapılacaktır? Sorusunu yönelten Alkan, “Örneğin Eskişehir’de Emek Mahallesine Anadolu Lisesi, Çamlıca Mahallesine en az 2 ortaokul inşa edilmesi bu yatırım payı ile mümkün değildir. Okullar kaderine terk edilmiş durumdadır. Velilerden para toplama nereye kadar sürecektir?
Üniversitelerde derslik açıkları nasıl kapatılacaktır? Pandemi koşullarında Eskişehir’den üniversite eğitiminin geldiği son duruma birkaç örnek verdiğimizde, eğitime aslan payının ayrılmadığını görebiliriz.
Mesela Anadolu Üniversitesinde bazı bölümlerde dersler, derslik ihtiyacından dolayı verimli şekilde yapılamamaktadır. Yüz yüze eğitim almak zorunda olan 150 öğrencinin ortalama 50 kişisi ancak bu olanaktan yararlanabilmektedir. Yine örneğin ESOGÜ de, Fen Edebiyat Fakültesinde akademisyenler, derslik yetersizliğinden ötürü sınıfları 5 kişilik gruplara bölerek ders yapmakta, öğrenciler bir kaç haftada bir yüz yüze ders görebilmektedir” diye konuştu.
Alkan açıklamasını şöyle sürdürdü:
EĞİTİME YETERLİ BÜTÇE VE KAMUSAL EĞİTİM TALEP EDİYORUZ !
Eğitime ayrılan kamu kaynakları oransal olarak her geçen yıl azalırken, hane halkının cebinden yaptığı eğitim harcamalarının istikrarlı şekilde artmış olması bu eğitim ortamında tesadüf değildir.
Okul öncesi eğitimden üniversiteye kadar eğitimin bütün kademelerinde veliler çocuklarını gıda harcamalarından kısarak, borçlanarak ya da bankalardan ‘eğitim kredisi’ çekerek okutmak zorunda bırakılmıştır.
Yapılması gereken, kamusal kaynaklarının yine kamusal bir hak olan eğitim için, özel çıkarlar değil, toplumsal çıkarlar gözetilerek kullanılmasıdır. Bunun için eğitim ve yükseköğretim bütçeleri hazırlanırken eğitim alanında örgütlü sendikaların, öğrenci ve velilerin, üniversite bileşenlerinin talep ve beklentilerinin dikkate alınması, kısaca eğitim bütçesinin gerçeklerden uzak masa başında hazırlanması uygulamasına son verilmesi gerekmektedir.