Zannediyorum son yerel seçim zaferinin gecesinde bir araya gelmiş, kucaklamış, halkı selamlamışlardı. Zafer; kucaklaşmak için iyi bir neden. Aynı şekilde; belki biraz daha fazla, kaybetmek, daha doğrusu kaybetme korkusu da iyi bir kucaklaşma nedenidir.
Kurt ve Ataç arasındaki nahoş durum, hem CHP’nin, hem de şehrin demokrasi anlayışını sekteye uğratıyor. Bu durum kişisel hedefler göz önüne alındığında önemsenmeyebilir elbette. Seçimlere olan zaman dilimi, ülke ve şehir olarak kendi derdine düşmüşlüğün verdiği umursamama durumu da, bu pabuç bırakmama kavgasını sineye çekilebilir kılıyor. Ancak, pabucun pahalanacağı dönemde çok uzak değil. Hissediyoruz.
Yıllarca muhalif partinin belediye başkanı olarak Eskişehir’i yönetmesi yetmezmiş gibi belediye meclisinde de çoğunluğu bu seçimler öncesine kadar elde edemeyen ve bunun zorluklarını her fırsatta dile getiren Büyükerşen, o kritik süreç geldiğinde illaki müdahale edecektir. İkiliyi, normal, anlaşılabilir, makul bir zemine taşımaya çalışacaktır.
İhtimal ki; Büyükerşen’in telkinleri ve deneyimlerine sırt dönülebilir. Bu kez bir üst mekanizma illa devreye girecektir.
Bırakın CHP içini, siyasi haritanın her eylem ve boylamında uzlaşmacı bir tavır sergileyen, genel merkez bu ikiliye kibarca hizaya girmeleri uyarısında bulunacak. Yetmedi mi?
Sırf uzlaşmaya zarar gelmesin diye kendisini geri plana atan ve bu nedenle Cumhur İttifakkının bel altı vuruşlarına muhatap olan Kılıçdaroğlu, sizin derdiniz ne sorusunu yöneltecektir. O zaman bu soruya cevap vermek, şimdiki kadar kolay olmayacaktır. Zaman ilerledikçe zorlaşacak bir soru.
İktidar rüzgarı ile yelkenini dolduran CHP’nin vatandaşı azgın dalgalardan kurtarma iddiası göz önüne alındığında, şahsi hesaplarla hesapsızca işlere girişenlerin limana terk edilmesi şaşılacak bir kader olarak görünmüyor bu süreçte.
Yine de her iki ismin kendi bileceği.
Ama bildiğimiz ve sığ tecrübelerimiz kucaklaşmak zorunda kalacakları yönünde.
Şimdi Kurtculuk ve Ataçcılık yapan zevatın şöyle düşünmesi gerekiyor bana kalırsa “madem sonunda kucaklaşacaklar niye suyu dalganlandırıyoruz”