“Ananı da al git” dedikleri gün yakındır giderler demiştim.
Yurtlarda yanan çocuklar kaç iktidar götürürdü bana kalırsa.
Götüremedi.
“Küçüğün rızası var” yüzsüzlüğüne tokadı indiririz dedim.
Bizimde rıza göstereceğimizi tahmin edemedim.
“Nerden bileyim sevindiğini takla atta görelim” diyen bir siyasetçi iktidara mal olabilirdi, olmadı.
Yeşilin ırzına geçilirken, mavi katledilirken gider dediğim iktidar güçlenerek çıktı iyi mi!
Sendikalar koyu sarıya boyanırken, hukuk ilga edilirken ee daha da gitmiyorsa dedim…
EEE daha da gitmedi.
Envai çeşit kandırılmışlığa gelen iktidar, halkı nasıl oluyorduysa dolduruşa getiriyordu.
Yakın zamanda “mafya ben bunlarla iş tuttum” dedi.
Dizi seyreder gibi seyrettik.
Bizatihi iç işleri bakanı “bir siyasi rüşvet aldı” dedi.
Yuh demedik, yazıklar olsun demedik, bırakın kardeşim ülkeyi demedik.
Acaba kim aldı diye merak ettik.
Ticaret bakanı şirketine ihale vermiş, o kadar çok değil diye geçiştirdik.
Sayıştay raporları açıklanıyor.
Biraz okuduğumuzda yutkunamaz hale geliyoruz.
Ancak git diyemiyoruz.
Onca kötülük gırtlağa dayanmışken, CHP’nin İYİ Parti’nin gelip bizi kurtarmasını bekliyoruz.
Yakın tarihimiz git ve gel diyememizin tarihidir.
Üstümüzde bunca gidip gelmelerinin nedenidir aynı zamanda.
Demirel’in dediği gibi bir tencerenin boşluğunu affetmiyoruz zannediyorum.
İlk defa git diyen sesler kalmalarına müsaade etmeyecek kadar yüksek çıkıyor.
Millet ittifakı görmüş boşluğu tencereleriniz dolduracağız diyor.
Vakti geldi demektir.
Tencereyi dolduramayanlar atılacak üstümüzden, önümüze bir kap yemek koyanları buyur edeceğiz aşka.
Tencere dibin kara dibin kara…