CHP tartışmayı unuttu. Basbayağı kavgayı tartışma zannediyor. Ve bu durumu kamuoyuna parti içi demokrasi olarak yutturmaya çalışıyor. Demokrasinin olabilmesi için tartışmanın olması gerekli bir durum. Ancak tartışmanın olması için bir yan yana gelme, gelebilme yeteneği olması gerekiyor.
CHP Eskişehir’de böyle bir yetenekten uzun süredir mahrum.
CHP’li oldukları bilinen Vedat Celal Alp ile Hüseyin Akçar’ın yazılarından bu kavganın, ne kadar ayan beyan ortada olduğu, safların ne kadar belirginleştiği, CHP’deki mahallelerin hangi saikler ile ayrıldığı çok net bir şekilde gözlemlenebiliyor haddizatında.
Kurt’un yaptığı yanlışların aynısı Ataç’a doğru, Ataç’ın işlediği günahların aynısını Kazım Kurt’a sevap olarak yazanların oluşturduğu bir gruplaşma söz konusu.
Dengeyi belirleyen ne sosyallik, ne demokratlık, ne yönetebilme kabiliyeti, ne etik, ne erdem.
Dengeyi belirleyen şey güç.
Daha doğrusu güçlenme arzusu. Niiçin kullanılacağı bilinmeyen, ancak ille de güçlenilmesi gereken bir süreçten geçiyor her iki taraf.
Güçlenmeyenin şeyleşeceği korkusu da diyebiliriz.
Kavgada yumruk sayılmıyor. Her iki taraf da Allah’ını seven tutmasın modunda.
İşin aslına bakarsanız bu kavga; pandeminin, ekonomik sıkıntıların, yaz mevsiminin, gündem yoğunluğunun verdiği bıkkınlık nedeniyle reytingi bol bir malzeme olmaktan da uzaklaşıyor. Ne vakittir süregelen bu kavgadan çıkacak sonuç umursanmıyor.
Kavganın bitmesi ya da bitmemesi önemsizleşti. Bu durum, kavganın kendisinden bile daha vahim CHP açısından.
Kavganın kamuoyunda gün geçtikçe güdükleşen hali ağır ağır öznelerine de yansıyor.
Mahallenin ağabeyleri mahallenin uçarı çocuklarına doğru eviriliyor.
Tartışmayı unutmuş, demokratlıkla arasına ciddi bir mesafe koymuş, kavganın bile bir hukuğu olduğunun ayırdına varamamış bir CHP’nin şehrin geleceğine dair bir şeyler söylemesi için öncelikle aralarındaki husumet her ne ise onu politikleştirmesi gerekiyor.
Aksi halde, kavga sürerken insanlar pişpirik oynamaya devam eder. Bir Allahın kulu da şu gençleri ayırayım demez.