Kaç vakittir, ne zaman yüzümü Eskişehirspor’a dönsem içim kararıyor. Borç, küme düşme, puan silme, FİFA’dan Ceza TFF’den uyarı… Futboldan gayrı ne varsa Eskişehirspor ile önümüze geliyordu. Eskişehirspor denildiğinde futbolun dışında her şey bir bir sıralanıyor, en sonunda birazcık futboldan konuşuyorduk. Esasında işin zor olacağını biliyoruz. Şayet yer çekimsiz bir ortamda değilsek, yükselmenin düşmekten daha çetrefilli olacağının da farkındayız. Ancak yine de insan birazcık futbol konuşmak istiyor.
Yapılan muz orta vurulan darbeli kafadan, son dakikada kaçan golden, “bu çocukta iş var” demekten ne kadar da uzaklaşmışız. Dün Soner Yüksel ile Ahmet Deniz Canoruç’un fazlasıyla bizden sunumu ile izlediğim Eskişehirspor- Karacabey maçı tüm özlediklerimi yoğun bir şekilde önüme koydu. 3 gol izledik. Göze hoş gelen bir mücadele… Onur Arı’nın golleri; ciddi akıl ve beceri isteyen gollerdi. İlk maçta bu iki gole şahitlik etmek çok uzak yoldan gelen sevdiğine sıkı sıkıya sarılmaya denk geldi bünyede.
Şampiyonluğa koşarken de, orta sıralarda rahatken, yahut düşme hattında kıvranırken ve düşerken de adamlık markajından kurtulamayan ve pek de niyeti olmayan Sezgin’i bir Yeşilçam filmi izler gibi izlemenin o saf ayrıcalığını yaşadım.
Eskişehirspor’un aylar sonra yeniden futbolla gündeme gelmesi, şikayetlerin bir bir sıralandığı basın toplantıları ardından 90 dakikalık bir şölenin televizyon ile evin baş köşesine gelip oturması güzel duygulardı. ESTV patronu Özgür Fethi Demirdaş’a sevgili dostum Soner Yüksel’e, düğününe gidemediğim için affını dilediğim sevgili kardeşim Ahmet Canoruç’a, kısaca yayında yapımda emeği geçen herkese çok teşekkürler.
Oynanan oyun, sergilenen mücadele, atılan iki güzel golün yanında çok da önemi olmasa da alınan galibiyet için Eskişehirspor’a sevgi ve saygılar.