Her koyunun kendi bacağıyla girdiği muhasebe üzerine dönüyor dünya. Bir başkasını umursamak taşınılmayacak bir yük haline geldi. İşin aslında böylesi evlere tıkılmışken, başkasını düşünmek zor iş biliyorum. Hayatın iyi bir öğrencisi değilim. Şuanda ne öğretmeye çalıştığını biliyorum yanlış anlaşılmasın. Ama işte bir türlü kafa basmıyor. Heyhat; “kendini kurtar” diye yazmış kara tahtaya. O iyi bir öğretmen olmadı. En azından öğretemedi. O zaman bizim de iyi bir öğrenci olmama hakkımız var. Hayata saygıyı yitirmeden, öğrettiklerine sırt çevirmek.
“Kendini düşün” diyor hayat bize. Nitekim şuanda iktidar kendini nasıl düşünürsün dersi veriyor.
Muhalefet “biraz da biz kendimizi düşünelim” derdinde halk olmasa da, iktidar aşkı bürümüş dört bir yanı.
Vatandaş durur mu; değişik meslek grupları halinde kendini düşünüyor. Patronlar da kendilerini düşünecekler tabi.
Bin bir parçaya bölünmüş toplum bin bir çeşit kendini düşünme metodu ile tıkıldığı evde hayatın öğrettiğine konsantre olmuş durumda.
Kendisini düşünen meclis başkanımız bir dersten nasıl geçilir dersi veriyor ''Cumhurbaşkanı, İstanbul Sözleşmesi'nden kararname ile çekildiği gibi Montrö'den de diğer uluslararası anlaşmalardan da çekilebilir'' diyerek 10 puanlık bir sınav kağıdı koyuyor önümüze.
Bir kesim için kendini düşünmek, bir başkasını hatta sadece o “bir”i düşünmekle eş değer. Eeee, hani haksızda sayılmazlar. İstediği an, istediğini yapma yetkisi olan birini düşünmek, insanın kendisine de bir şeyler kazandırır elbette. Kendimizi düşünmeye o kadar kilitlendik ki, bir başkasını düşünen düşman ilan edeceğiz neredeyse.
Adam bir derdini söylese kesin yalan atıyordur. Hem herkesin cebinde 10 bin liralık telefon da yok muydu canım! Hergün rakamlar veriliyor; rakamlar ölüyor sanki. 138 ölmüş ya 139 -140… Dert değil; matematik dersini sevmiyorduk ezelden zaten. Bir şey biliyorum eskilerden, nasıl olduysa kafaya kazımışım “hayat neyse sen o’sun” diyordu.
En arka sıralardan, hani o dersi dinlemeyenler “sen ne isen hayat odur” diyorlar mıdır acaba? Yani öğretmenin öğrettiği kadar, bizim öğrenmek istediklerimiz de sorunlu olabilir.
Her ders beden olsa ne ala. O zaman kendini düşünmeye devam. Kendine bir ev yaparsın, bir araba sonra. Kendi yatağında kendinle oturursun, kendinle konuşur, kendine sarılırsın. Birde bir yerli ve milli bir duruş bulduğun zaman kendine, değme keyfimize. Unutmadan, insan birey; yani toplumun bir parçası, yani insanın diğer canlılardan arındırılmış hali olamadığı sürece, kendi olarak yaşamaya devam eder de “yahu şu hayatta ne yanlış gidiyor” diye sormayı aklına bile getiremez.