Bandırmaspor galibiyeti Eskişehirspor’u kümede tutmaya yetmez, bundan sonra alınacak hiçbir galibiyet aynı şekilde kümede kalma başarısı sağlamayacak.
O halde koskoca bir camia olarak neden alınan galibiyete bu denli sevindik?
Eskişehirspor’un Bandırmaspor ile oynadığı maçı göz ucuyla izliyorum.
Bir yandan haber takibi, bir yandan biten çayı doldurmak için mutfak seferleri ardından yeniden maça şöyle kısa bir göz atma.
Daha önce topun peşinde çılgın ve anlamsız koşular yapan genç futbolcuların, oynuyormuş gibi yapmaları, bedenen sahada, akıl ve ruhen maç sonunda soyunma odasına omuzlarına atılmış havluyla beklerken izlediğim, izlenmesi işkenceye dönen maçların ardından, bu belli belirsiz seyirde bile Eskişehirspor’da ciddi farklılıklar gördüm. Toptan kaçan futbolcu, adam eksiltmenin de futbola dahil olduğunu öğreniyor. Topun peşinden koşmaktan daha ziyade topa müdahale etmesi gerektiğini biliyor. “Top benden çıksın da, ne olursa olsun” diyenler, hesap kitap yapmaya meyil etmiş. Rakip futbolcunun gölgesi değil de, rakibi olduğunun biraz da olsa farkına varmış. Güzel olan bu bence. Galibiyetin dışında galibiyeti getirebilecek bir futbolcular grubu görmüş olmak. Bir gelişimdir elbette zor olan bu gelişimi sürdürmek. Alınan bir galibiyet hedef değildi. İşin aslı bir kazancı da yok. Ancak bu gelişimi sürdürebilirler mi sorusunu sordurtan bir galibiyet var karşımızda. Sevincimiz bu yüzden belki de.
Futbolculara gelirsek; Gol atmamış olsa bile Halil İbrahim’in yanındaki selvi boylu gencin kumaşı var. Aklında bir futbolcu top gezdiriyor besbelli. O futbolcuya erişmeye çalışıyor. Yapamadı, bazen eksik yaptı. Yaparsa futbolcu olacak biliyor. Mevlüt’ü evvelden beğeniyordum. Takım katkı sunduğu zaman kalitesi daha da ön plana çıkıyor. Karakterli bir futbolcu bir kere. O saçı sakalı kesmek yok. Rakibe yaptığı her yerinde müdahale sonrası yumruklarını sıçarak havaya sıçraması yakışıyor adama…
Oyunda bu denli asi, rakip ile diyalogda bu denli mütevazı olması, oyuna bedeninden çok ruhunu dahil etmesi edebilmesi, futbolcuda çok aranır meziyetler.. Hiçbir maçta vazgeçmedi.
“Aman be takımı ben mi kurtaracağım” diyerek özverisinden tasarrufa giden Bedirhan yeniden kendini hatırlatma çabasında.
Birkaç iyi maçtan sonra manşetlere konuk olan ve ister istemez çakma Pirlo’ya dönen Mehmet, yeniden bizim Mehmet olmaya adım atıyor.
Olumlu gelişmeler yaşanıyor hasılı.
İşin ilginç yanı 34 maçtır yönetimden, borçlardan, FİFA’dan dosyadan başka mevzularla gündeme gelmeyen Eskişehirspor, bir kez daha futboluyla karşımıza çıkıyor. Bunda Cengiz hocanın hakkını teslim etmemek olmaz. Sürekli rakip boksörün yumruklarından sakınması tembih edilen boksörün kulağına “sende biraz yumruk at be kardeşim” diye fısıldamış. Kulağa fısıldamaya devam o halde….