Büyükerşen’in yaptığı açıklamada şu ifadeler yer aldı: Cumhuriyetin kurulmasından sonra Türk Milleti’nin kalkınması için hızla girişilen tarım, sanayi ve sivil reformlar, 1930’lu yıllarda meyvelerini vermeye başlarken, Mustafa Kemal Atatürk, Başbakan İsmet İnönü’ye ‘’şimdi sıra hızla aydınlanma devrimine gelmiştir’’ diyerek, Halkevleri’nin kurulmasını sağlamıştır. Genç Cumhuriyet Hükümetleri illerde, ilçelerde hatta köylerde ‘’verilen talimat doğrultusunda’’, ‘’Halk Evleri’’ , ‘’Halk Odaları ‘’ gibi etkinlik tesisleri kurmuşlardır. Türk Halkı, buralarda bir araya gelerek okur-yazarlık kurslarına devam etmişlerdir. Bunun yanı sıra, Halkevleri’nde, Kütüphaneler öncelikli olmak üzere, bilhassa şehirlerde, içinde konferans, tiyatro, sinema, ve hatta spor salonları olan yepyeni binalar inşa edilmiştir. Bu girişim, halkın büyük ilgisine yol açmış ve buralardaki etkinliklere katılmak için adeta yarışır olmuşlardır. Nitekim 1932 yılında 14 şehirde başlayan Halkevi tesisleri, 1951 yılında 478’e ulaşmış, köylerde ise 4322 adedi bulmuştur. Halkevleri’ne 1935’te 54.595 kişi üye olurken, 1941 yılında bu sayı 144.500 e ulaşmıştır. Halkevlerinde kurulan kütüphanelerdeki kitap sayısı ise 1935’te 39.386 iken, 1941 yılında bu rakam, 419.250’yi geçmiştir. Kütüphanelerden faydalanan vatandaş sayısı ise 1935’te 160.573 iken, 1941 yılında 2.467.813’e ulaşmıştır.
Halkevleri’nin ilk açıldığı yıl olan 1932’de buralarda verilen konferans sayısı 1500 iken, bu sayı 1941 de 4 kat artarak 6 bini geçmiştir.
Halkevleri’nde kurulan tiyatro kulüpleri tiyatrolar hazırlayıp oynarken, Türk Folklorü de tarihin derinliklerinden çıkarılıp halka öğretilmeye başlamış, halk ezgileri ve türküler yeniden ele alınmış, bunun yanı sıra çağdaş müzik kültürü de halka konserlerle tanıtılmıştır. Halkevleri sayesinde, müziğin her çeşidi, halkın oluşturduğu gruplarla, çağdaş sanatların öğretildiği ve sergilerin açıldığı etkinliklerle bir kültür devrimi başlamıştır.
İkinci Dünya Savaşı sürerken, Halkevleri, halkı, dünya siyaseti konusunda aydınlatan ve programındaki etkinliklerle moral sağlayan görevler üstlenmişlerdir.
Çok partili döneme girildikten sonra kurulan diğer partiler, Halkevleri’nin CHP’nin ocağı olduğu iddiasıyla siyaset yapmaya başlamışlardır. Ne yazık ki, 1951 de serbest seçimlerle iş başına gelen Demokrat Parti iktidarının ilk işi, Halkevleri’ni kapatmak, mallarını dağıtmak, binalarını da başka hizmetlere tahsis etmek olmuştur. Bunların içinde bir tek Eskişehir’de, kentin merkezinde, Köprübaşı’nda, bizim evin 100 metre ilerisindeki, Porsuk Çayı’nın kenarındaki, Türk mimarisinin ilk örneklerinden olan Halkevi binası, parça parça bölünerek esnafa satılmış, kitapları ise dağıtılmıştır.
27 Mayıs 1960 ve onu takip eden dönemlerde halk evlerinin siyasi parti ilişkisi olmaksızın dernek statüsü altında devam ettirilmesi girişimleri ise, eski fonksiyonlarının yeniden canlanmasını sağlamakta hep yetersiz kalmıştır. Böylece, Tarım Kredi Kooperatifleri ve Köy Enstitüleri’nin yanı sıra, bütün dünya ülkelerinde, genç cumhuriyetin dinamiklerinden biri olarak görülen Halkevleri, siyasetin Türk Halkı’na neler kaybettirdiğinin bir göstergesi olarak tarihe mal olmuştur.
Ben Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen, çocukluğumun ve ortaokul öğrenciliğimin ilk yıllarında, okul dışındaki bütün vakitlerimi Halkevi etkinlikleri içinde geçirmiş bir insan olarak, bugün bu kurumların kuruluş yıldönümünü, hüzünle anıyorum.