Nasıl oluyor da kağıtları buruşturup iç içe sokarak oynadığımız bir oyun devasa paraların döndüğü, bir birinden farklı meslek erbaplarının servetlerine servet kattığı ve en nihayetinde yine bir şehrin, ligden düşen takımlarına “sokakta oyna kaldırımda desteklerim” dediği hale dönebiliyor.
Eskişehirspor ile söyleneceklerin çok değişik varyatlarını dinledik, okuduk, yazdık diyelim. Kilişelere düşmemek elde değil, ama TFF1. Lig’e vedayı en azından aklımdaki soruları yazarak gerçelşetirebilirim diye düşündüm.
Nasıl oluyor da milyonlarca lirayı sadece isimlerini değişik futbol portallarından duyduğumuz futbolculara yatırırken, kimseye sormuyoruz da, sıkışmaya başladığımız zaman aklımıza birden valiler, belediye başkanları, hükümet yetkilileri, sponsor adayları geliyor?
Bir kent dolusu insan, işler yolunda giderken bir adım ileriyi düşünmezken, işler kötüye gittiği zaman binlerce adım geriyi nasıl yeniden gündeme taşıyoruz?
Çimde, toprakta yahut mahalle aralarında top koşturan çocukları görmeyen gözler, nasıl Brezilya’daki veya Almanya’daki yetenekleri keşfedebiliyor.
Herkes, Futbol endüstrisinde (nefret edenlerimiz dahil) üretilen oyuncu, takım ve sistemleri takır takır sayarken, her türlü bilgiye sahipken, nasıl bir verip bin almayı düşünen faiz ekonomisi güdebiliyoruz.
Kritik hakem hatalarının kriminal bir hal alması karşısında bilindik demeçlerin arkasına sığınmanın yegane nedeni oyunu bozmamak diyelim. Oyun en başından bozuk değil miydi?
Sorular uzar gider.
En başından belirtmiştim. Bu kesinlikle bir futbol yazısı değil. Sonuç itibarı ile ülke futbolun içinde olduğu çıkmazdan Eskişehirspor kendi hissesini aldı ve bir alt lige düştü.
Ve Eskişehirspor’un mevcut hali kesinlikle bir saha veya meşin yuvarlağın suçu değil.
Futbol denilince akla gelecek olan kentler listesinin başında gelen Eskişehir'in takımı, ne oynadığı futboldan, ne taraftar kıtlığından, ne topun havasız veya zeminin uygunsuz olmasından düştü.
Futbol ekonomisinin yapısal bozukluklarından, baştan aşağı futbolu yönetenlerinin tamamının futbol topunun LPG ile şiştiğini sananlardan, adının sportif performansından daha öne çıkanların alkış kıyamet buyur edilmesinden, bir kültürden yahut kültürsüzlükten…
Yükte ağır, pahada hafif ne varsa futbolun sırtına yüklenmişti.
Siyasette, ekonomide, ticarette, toplumsal alanların tamamında şık hareketlerin, esnek çalımların oyun alanı haline gelen futbol, kahvelerde de iyi bir muhabbet konusu olmaktan öteye gitmedi, gidemedi, gidemiyor ne yazık ki…
Eskişehirspor doğuşu itibarı ile çizdiği rotayı böylesi bir atmosferde kaybetti.
Bulmaya başlıyor…
Bazen bulmak için en başa dönmek gerekir.
Belki uzatma dakikalarının heyecan fırtınası olmayacak ama çok şık bir doksan dakika bizi bekliyor.