“Eskişehir tedbirliydi”
Yılmaz Büyükerşen, Türkiye’de daha vaka görülmeden Eskişehir’de tedbirlerin alındığını belirterek, “Biz Eskişehir Büyükşehir Belediyesi olarak Türkiye’de virüsün ilk vakası daha ortaya çıkmadan "nasıl olsa Eskişehir’de de olacak, bu bütün Türkiye’yi saracak" deyip belediyenin idari kadrolarını toplayarak bir acil durum planı hazırladık. Nitekim fazla geçmedi. Türkiye’de de ilk vaka ortaya çıktı. Çıktığında Eskişehir tedbirliydi.”
Eskişehir’de son durum
Büyükerşen, Eskişehir’de koronavirüs ile ilgili son durumu şu sözlerle açıkladı:“Bundan birkaç gün öncesine kadar Eskişehir’de toplam vaka sayısı 557 vakadır. Bunların bazıları dışarıdan gelenlerden, yurtdışından gelip burada yurtlara yerleştirilenlerden çıkanlardır. 450 de aktif tedavi altında olan hastamız var. Ayrıca 228 kişi evde takip ediliyor. 91 kişi iyileşti. Tabucu edildiler, evlerindeler. 32 tane de maalesef vefat tespit edildi Eskişehir’de. Bunların bir kısmı da yine yurt dışından gelenlerle Eskişehir’e herhangi bir sebeple dışarıdan gelenlerden oluşuyor. Yoğun bakımdaki doluluk oranlarına baktığımızda Eskişehir’deki mevcut hastanelerimizin doluluk oranı yüzde 61’i buluyor. Yatak doluluk oranı yüzde 30. Tüm hastanelerimizde yüzde 70’i boş hala yatakların. Ventilatör sayısının ise yüzde 75’i boş yani kullanılmıyor hali hazırda. Bunlar da hastanelerimizin donanımlarının iyi olduğunu gösteren birer ölçek.”
“Yardımlar daha da arttı”
Belediyelerin aşevlerinin kapatılmasının ardından vatandaşın daha fazla yardım yapmaya başladığını ifade eden Büyükerşen, “Vatandaşın bu karara tepkisi kuvvetli oldu. Bu sefer bize “daha ne ihtiyacınız varsa vereceğiz” dediler. Bizde “ayni olarak gıda maddeleri verebilirsiniz. Aşevi depolarına koyarız. Onlar kullanılır” dedik. Böyle arttı yapılan yardımlar. Yardımları engellemediği gibi, hükümetin bu davranışı yüzünden daha da arttı. Kızgınlıkla daha çok yardım ettiler.” dedi.
“Termik santrali engelledik”
Eskişehir’e kurulması planlanan kömürlü termik santrale karşı Eskişehir’in verdiği mücadelenin olumlu sonuçlanmasını da değerlendiren Büyükerşen, “Türkiye’nin en verimli ovalarından biri Alpu ovasıdır. Bu ova Bakanlar Kurulu kararı ile sit alanı ilan edilmiştir. Ama buna rağmen burasının elden çıkarılması, yabancı kuruluşlarla maden arama dahil, kömür madeni çıkarılması ve termik santral yapılması gibi bir projeye başladı yetkililer. Biliyorsunuz, bu yerlerde lületaşı olur. Lületaşını bozmak zorundasınız kömüre ulaşabilmek için. Kömür rezervinin değerlendirilerek elektrik üretilmesi kararını kim verdiyse, bilemiyorum. Buraya termik santral kurulması konusunda karar alındı. Biz hemen buna tepki gösterdik ve dava açtık. Dava ne yazık ki Danıştay 13. Daire tarafından reddedildi. Üst mahkemeye taşıdık. Temyize gittik. Yapılan incelemelerde doğaya ve insan sağlığına zarar vereceği gerekçesiyle iptal etti. Bu suretle şimdilik ovayı kurtarmış durumdayız. Çok da yerinde bir karar oldu.” açıklamasında bulundu.
“Tarımı da kurtarmalıyız”
Yılmaz Büyükerşen, Türkiye’de tarımın durumunu da değerlendirdi. Büyükerşen, “Tarımın içinde bulunduğu durumu da düşünürsek kömür çıkarmak yerine gıda üretmekte kullanarak Türkiye'yi dışa bağımlı olmaktan kurtarmak gerekir. Biz belediyeler olarak tarıma yardım projeleri uygulayarak tarımı kalkındırmaya çalışıyoruz. Büyükşehir belediyeleri olarak alt yapı ve üst yapı ve kültürel etkinlik ihtiyaçlarımızı karşıladık. Kırsal kesime yöneldik. Tarımın kan ağlar halini görünce insan aç kalmaktan korkuyor ve tarımın önemini anlıyor. Köylüler şehre gelince bizi kim besleyecek? Bugün sarımsağa varıncaya kadar dışarıdan alıyoruz. Eskiden ipek böcekçiliği çok önemliymiş burada. Binlerce dut fidanı dağıttık. Sadece Eskişehirlilere de değil. Akdeniz ve Ege’ye de gönderdik. Toprak tarımı yapıyoruz. Yerli tohumlar dağıtıyoruz. Sebze kurutma tesisleri kuruyoruz. Kurutup paket halinde satılmasını sağlıyoruz. Damızlık hayvan veriyoruz kooperatiflere. Halk marketler açtık, köylümüzden aldığımız sütü, yumurtayı buralarda satıyoruz. Ne yazık ki siyaset ve 18 yıllık hükümetimiz köyü, tarımı ve hayvancılığı politikaları ile içinden çıkılmaz hale getirdi. Biz çiftçimizi yeniden diriltmek zorundayız. Bunu yapabilirsek ne mutlu bize. Aksi takdirde Türkiye her şeyini dışarıdan alacak.” ifadelerini kullandı.
Kaynak: Anadolu Gazetesi