Tartışmaların dışındadır Büyükerşen.
Tartışmaların dışına sen koymazsan, koskoca bir şehir koyar.
Ne kadar taşımak istesen de tartışmaların içine nafile.
Birinci adamdır.
Tartışılmıyor nitekim.
Tartışmaya açmaya kalk, şehir ağzını kapatıveriyor.
Burada bir sorun yok.
O halde ne tartışılıyor.
Bir dönem ikinci adam olan, ancak bu konumdan memnun kalmayarak birincilik koltuğuna geçmek istediğini belirten Ataç, bir kez daha ikincilik koltuğuna oturtulmak isteniyor.
Demokrasi arayışıymış gibi sunulan suni tartışma da, etik ve ahlak noksanlığı da tespit edilmiş üstelik.
Hatırlayalım; gerek yerel seçimlere aylar varken “mümkünse büyükşehir koltuğuna oturayım” demekten tutun, CHP kurultayı öncesinde “Muharrem İnce’yi destekleyeyim ne olur ne olmaz” tavrına, oradan ESO seçimlerindeki tarafgirliğine, CHP il başkanını küçümseyici tavrına kadar bir sürü gariplik.
Bu garipliklerin hepsinin altında Sayın Ataç’ın imzası mevcut.
Her defasında ikinci adam rolünün kaldıramayacağı tavır ve davranışların kaçınılmaz sonucu olarak Ataç ikinci adam konumunu yitirdi.
Bugün ise birinci adam olmadan, birinci adam rolünü kapmaya çalışan Ataç’ın sevenleri, Ataç’ı yeniden ikincilik koltuğuna oturtmaya çalışıyor.
Hiçbir gariplik yok.
İnsan sevdiği kişiyi bir üst konuma taşımaya çalışır veya en azından konumunu koruması konusunda destekler.
Ancak, tartışmaların Kazım Kurt üzerinden olması işi garip bir noktaya çekiyor.
xxx
Yılmaz Büyükerşen’in partiler üstü, siyaset üstü olduğu bir gerçek.
Bugünkü Eskişehir’in her köşe başında Yılmaz Büyükerşen imzası olması Büyükerşen’i ister istemez bu noktada konumlandırıyor.
Hatta imzasının şehir sınırlarını aştığını söylemekte oldukça sıradan…
Henüz imzasını Tepebaşı sınırlarının ötesine taşıyamayan Ataç, her seçim öncesinde “partiler üstü” denilerek “Yılmaz Hocacılık” oynayacak, ancak iş CHP kongrelerine geldiğinde ise “Partinin altı üstü fark etmez ne görev verirse yaparım” diyen Kazım Kurt’un rolünü Ataç’ın üstlenmesi istenecek.
İşte tuhaflıklar silsilesi burada başlıyor.
İstediğim zaman Yılmaz hocanın rolü, istediğim zaman Kazım Kurt’un rolü…
Yönetmen, başrol oyuncusu ve kameraman olayım ya da olunması isteniyor.
xxx
Ataç kurultay delegesi olmalı mıydı?
Olmalıydı.
Burada bir sorun yok.
Ama CHP’lilerin bileceği bir iş.
Biz sadece görüş bildirmekle mükellefiz.
Ancak bu tartışmayı bir demokrasi davası olarak sunmak işin suyunu çıkarıyor maalesef.
Hem esgündem26’ın kurumsal hafızası, hem de gazetecilik hafızam bu konuda ciddi birikime sahip.
Ataç’ı savunacağım diyerek Kazım Kurt’un demokratlığını sorgulayanlara bu tecrübelerime yaslanarak gönül rahatlığı ile söyleyebilirim ki; Kazım Kurt’un demokratlığının fitresi bile bu sorgulamada sizi mahcup çıkarmaya yeter.
Ataç’ın yeniden ikincilik koltuğuna oturması isteyenlere tavsiyem ise çok basit; hem demokrasi arayışında, hem de etik ve ahlak sorgulamasında samimi olunacak.
Dedim ya; hem esgündem26’ın kurumsal hafızası, hem de gazetecilik hafızam da önemli anılar mevcut.
Kimin demokrat olduğunu, kimin olmadığını anlamaya yetecek kadar üstelik.
Kazım Kurt’u sevenler derneğinin tartışmaların bu boyuta varmasında hataları yok mu elbette var.
Onu da daha sonra ele alırız.