Eskişehir tarımının ülke içindeki yeri ne sorusuna Büyükerşen, “tarım konuları benim siyasete atılırken o kadar çok düşündüğüm bir konu değildi. Ben hep Eskişehir’i nasıl bir çağdaş kent haline getirebilirim diye kafa yoruyordum. Ama ülkede tarım öyle bir hale geldi ki Hükümetlerin politikaları daha doğrusu politikasızlıkları nedeniyle oldukça kötü bir hal aldı. Merkezi hükümete bağlı kırsal kesim ihtiyaçları açısında hizmet verecek olan kuruluşları vardı. Neydi Bunlar: Devlet su işleri vardı yine var ama isim olarak var. Köy Hizmetleri vardı… Ve bunlar o kadar güçlü kuruluşlardı ki kırsalın tüm hizmetlerini karşılarlardı. Bunlar tarımın gelişmesi için çok önemli kurumlardı. Kıraç topraklarda gelirlerdi sondaj yaparlardı, hayvanların aşısı ve geliştirilmesi için ne lazımsa yaparlardı. Köylünün nesi eksik ise o yönde bilgiler ve imkanlar sunarlardı. Bunların hiç birisi şimdi ortalıkta yok. Mevcut hükümet iktidara geldiğince biz “kırsal kesime hizmetleri il özel idare yapacağız” dedi. Demokratik olacak dedi. İl özel dairesi başkanları ve üyeleri güya kırsal hizmetleri karşılayacaklardı ama karşılayamadılar. Oysaki Anadolu 12 bin öncesinden bu yana tarımın geliştiği topraklardır. Anadolu hem endemik bitki çeşitliliği açısından, hem de toprak açısından genetik olarak çok zengin bir bölgeydi. Anadolu topraklarında Türkiye kendi ihtiyaçlarının fazlasını karşılayan dünyanın önde gelen ülkelerinden bir tanesiydi. Bir çeşit gen deposuydu. Ama bugün Türkiye genleri ile oynanan tarım ürünlerini ithal eden bir ülke oldu. İnsan üzülüyor” dedi. Kanun değişikliği ile il özel idarelerini kaldırılarak köylerin Büyükşehire bağladığını hatırlatan Büyükerşen, “Böylelikle köylülerin derdinden kurtulmuş olarak saydılar kendilerini. “Mahalle yaparız” dediler. “Mahalle olduk, şehir olduk” diye sevinirler dediler. Bağlı olduğunuz şehrin en iyi mahallerinde ne varsa sizde de o olacak dediler her zaman olduğu gibi köylümüzü aldattılar ne yazık ki. Benim 550 mahallem var. Kilometrelerce ötede mahallem var. Eskişehir’in Kütahya’ya olan mesafesinden daha uzun. Yani akıl sır alacak gibi değil. Güya, bu köy hizmetleri için merkezi idareye bağlı olan kuruluşlar büyükşehir belediyelerine devredilecekti. Hayır öyle olmadı. Dağılım sırasında öncelikle bakanlıklara kaydırıldı. Mesela Eskişehir’de il özel idare parası işle alınmış 16 ambulans vardı. Bu ambulanslardan 14 tanesi bana verin dedim. Hayır dediler vermediler” diye konuştu.
KÖYLER TÜKENİYOR
Eskişehir köylerinde yaş ortalaması 65 olduğunu belirten Büyükerşen, “15 sene sonra köylerimizde boş camiler, okul binaları, tek bir kahvehanenin olacağı köyler olacak. Bunun korkusu ve endişesi içindeyim. Çünkü köyler bu hükümetin politikaları sonucunda fakir ve yoksul düşmüş vaziyette. Gençler kendi topraklarını işlemek yerine ağır masrafları karşılamayacak durumda olduklarını gördükleri için şehre göç etmektedirler. Eskiden her köyde iki kahve bulunurdu. Biri gençlerin diğeri ihtiyarların kahvesi. Şimdi köylerde yalnız birer kahve kaldı. O da yaşlıların gittiği kahvedir. Tarlaların satıldığını görüyoruz. Şehre giden çocuklar kullanamadığı tarlalarını satıyorlar şehirde bir yer edinmeye çalışıyorlar. Hayvancılık ve tarım bitmiş vaziyette. İnceledik baktık neden ekip biçmiyorlar. Mazot pahalı, bankalara olan borçları, tohumluk, ilaç gübre bunlar büyük maliyetler. Yapabilse üretimi, piyasada elde edeceği gelir borçlarını ödemeye yetmiyor. Bir gayretle sermaye bulup bankalara borçlanarak tarım yapanlar kısa bir süre sonra borçlarını ödeyemeyecek hale geliyor. Tarlaları ellerinden çıkıyor. Kime çıkıyor kim alıyor ayrıca izlenmesi gerekiyor” diye konuştu.
ULAŞIM SIKINTISI YAŞANIYOR
Pek çok yerde tünel açan mevcut hükümetin Sarıcakaya ve Mihallıçık konusunda adım atmadığını belirterek, “Meyvalık bahçeler vardır. Sebze ve meyve yetiştirmeye çok elverişlidir. Meyvanın her çeşidi yetişebilir. Her şey yetişebilir bir bölge ama ulaşım sıkıntıları nedeniyle zenginleşemiyor” dedi.
BELEDİYENİN YÜKÜ AĞIRLAŞTI
Bütün şehir belediyesi kanunun uygulamaya geçmesi sonrasında köylerin ulaşımından, suyuna, kanalizasyonundan, imar planına kadar belediyelerin omzuna atıldığını belirten Büyükereşen, “Köylerin sorumluluğu bize bırakılıp da iktidarın köy sorundan kurtulması ardından düşünmeye başladık. Ne yapalım diye. Önce can suyu olabilecek bir maddi yardım yapalım dedik. Kooperatif ve birlik var ama yüzde 90’ı faaliyetini durdurmuş. Yıllar boyu kooperatifçilik, komünistliktir denince çok fazla ciddi ye almamışlar. Haliyle var olan kooperatifler borçluydu. Köylülerin kooperatifciliğe duyduğu inancı yitirmişti” dedi. Büyükşehir olarak kırsal kesimde tarımı yeniden geliştirmek için başta domates fidesi olmak üzere ardından marul fideleri kırsala kesimdeki insanlara önemli mali gelir kazandırdıklarını belirten Büyükereşen, “Bir dönem Eskişehir de ipek böcekçiliği çok önemli bir yer teşkil ediyordu. Ancak sonradan gittik baktık ki dut ağaçlarının tamamı kesilmiş. Eskişehir yerli ipek üretiminde bir hayli önemli bir yeri var. O zaman dedik ki ipek böcekçiliğini yeniden canlandıralım. Koza birlik ile iş yaparak fide köylülere dağıtalım dedik. Ve binlerce dut ağacı fidesi yetiştirdik. En son yetiştirdiğimiz fideler Eskişehir dışında ipek böcekçiliği yapmak isteyenlere 700 bin fide dağıttık” dedi. Hayvancılık konusunda manda hibeleri ile halk süt gibi örnekleri veren Büyükerşen, son olarak halk yumurta ile vatandaşlara kar etmeden hizmet verdiğini belirtti. Bakliyatı üretimi için teşvik ettiğini belirten Büyükerşen, Lavanta ekimi ile lavanta yağı ile lavamta sabunun üretilmesine başlandığını söyledi.
Ecevit’in köy kent projesinin hatırlatılması üzerine Büyükerşen, Beni siyasete girmeye ikna eden siyasetçi Bülent Ecevit’tir. Bülent Ecevit’in köy kent modeli siyasette ve idari yapıda olan değişikler nedeniyle aynen uygulanma şansı yok. Benim yapacağım köy kent hikayesi bu bütün şehir belediyesi yasasından sonra köylüyle el ele vererek köylüye can suyu verecek projeler ile başladı. Şuanda yapıyorum. Düşüncem var. Eğer bana kalırsa köy enstitülerinin bugün şartlara uygun yeni bir modeli uygulanabilir.” dedi.