Bizim olanlar elimizden alınırken, sessiz kalmamızın elbette ki nedenleri vardı.
Cehaletimizden, korkaklığımızdan yahut, “bir de bunu deneyelim” demek kadar basit nedenlerdi hepsi.
Eğitim (4-4-2) (3-5-2) gibi futbol oyununa çevirilerek, elimizden alındığında “bir bildikleri vardır” dedik ses çıkarmadık.
Devlet yükten kurtulsun diyerek elimizden alınan onca KİT’in satılması da karlı bir iş görünmedi değil, hani her birimize.
Üniversitelerimiz makalesiz rektörler tarafından işgal edilirken, makaleli rektörlerden ne gördük ki 12 Eylülden beri. “Bizim için hava hoş” dedik geçtik.
Bir kere delinen anayasamızın birkaç kez delinmesinden hiçbir gam keder duymamamız da doğaldı haddizatında.
Seçtiğimiz vekillerimizin korkuluk gibi lağvedilmiş bir parlamentoda durmasını da anlayış ile karşılayabiliriz.
Ancak, bu iş başka!
Seçim döneminde esgündem26’da duyurduğumuzda kıyametin kopmasını bekliyorduk.
Eskişehir’in bir ilçesinde seçim faaliyetleri için dağıtılan Kızılay kavurmalarını.
Bırakın ses çıkmasını, neredeyse o haberi yayınladığımız için özür dileyecek duruma düşmüştük.
Gel vakit git vakit Elazığ depremi ile birlikte Kızılay bir kez daha gündemde.
“Vergiden kaçınmanın” adresimi dersin, absürt maaşlarla koltuğa oturanlarımı sıralarsın.
Bildiği emmi oğlu, dayı kızı kayırma mekanına dönmüş.
Kızılay’a sorarsan: Kızılay, tüzel kişiliğe sahip, özel hukuk hükümlerine tâbi, kâr amacı gütmeyen, yardım ve hizmetleri karşılıksız olan ve kamu yararına çalışan bir gönüllü sosyal hizmet kuruluşuymuş…
Bana sorarsan
Plevne’de 50 doktoru ile 4000 bin hasta ve yaralıya candır, şifadır.
Humus’ta, Bingazi’de, Selanik’te, Trablusgarp’ta, Gelibolu’da ve Üsküp’te Birinci Dünya Savaşı’nın yaşandığı süreçlerde Mehmetçiğin yarasına ilk pansumandır Kızılay.
Kan bekleyene kan, can bekleyene candır.
İstanbul’da beton binanın altındakine “sesimi duyan var mı?” diye bağırandır.,
Van depreminde beton altındaki Yunus’un ışık ışık gözleri ile aradığıdır Kızılay.
Üstümüze yıkılanı ilk kaldıracak olan, başımıza gelene ilk müdahale edecek olandır.
Şimdi durup durup haber geçiyorlar ya
“Kızılay başkanı şunu dedi” “kızılay başkanı bunu” dedi diye.
Hepsi laf-ı güzaf.
Boşalatın koltukları Kızılay benimdir ulan….