En az tutarlılığın beklendiği (meslekten sayılırsa) politikada bile bir tutarlılık aranır.
En azından aranmalıdır.
Bu tutarlılığı sergileyemeyenlerin bir yerlere gelmesi mümkün değil demiyorum, ama bir yerlerden gitmesi kaçınılmazdır.
Oturulan koltuklarla veda vaktini belirleyen şey bu tutarlılığını sergileme hüneridir.
Hele ki; manevra kabiliyeti ve olanağı olmayan siyasi yapılarda; yani liderlik kültü ile süslenmiş ve biat kültürü olmayan partilerde tutarlılık olmazsa olmazdır.
Koşul ve şartların değişmediği süreçlerde, söylemlerin ve izlenen stratejilerin değişmesi akıllarda soru işareti yaratır.
Soru işaretleri en nihayetinde cevaba muhtaç bırakır.
Ya doğru cevapları verirsin, ya da o sınavı geçemezsin.
İYİ Parti kuruluşu itibarı ile en az soru işareti yaratmak zorunda kalan partilerden biri veya en doğru cevabı vermek zorunda olan partilerin başında geliyor.
İYİ Parti, hem kendi üyelerine, hem de sağ kesime yeni bir alternatif olabileceğini göstermek zorunda hissediyorsa, ciddi anlamda tutarlı davranmak zorunda.
Bu tutarlılık ne kadar genel merkezde bir zorunluluk ise yerel teşkilatlarının da hatırı sayılır bir ödevi niteliğinde.
Bu gözle bakıldığı zaman kongre sürecine giren İYİ Parti’nin Eskişehir ayağı ile ilgili olarak birkaç tespitte bulunmak istiyorum.
Yerel seçimlerde ciddi bir sınava tabi olan İYİ PARTİ pek de ciddi bir görünüm sergilemedi.
Hatta son düzlükte tel tel döküldü.
Dönemin il Başkanı Ramis Tunca, bir biri ile çelişen açıklamaları ile gündemi ciddi anlamda meşgul etmişti.
Olumlu bir pencereden bakabilir, gündemi doldurmuştu da diyebiliriz.
Ancak o süreci hatırlayanların anlam veremeyeceği pek çok garipliğin birkaç gün içine sığdırıldığını görmek pekala mümkün.
Odunpazarı Belediye başkanlığı adaylığı sürecinin kaba bir değerlendirme ile İYİ Parti’nin kazanmasındansa, CHP’yi kaybettirmeye daha fazla hizmet ettiğini pek çok kişi o günlerde dinlendirmişti.
Sorun İYİ Parti’nin aday çıkarması olarak görülmüyordu üstelik.
Aday çıkarırken, çıkan sesin Odunpazarı’nda İYİ Parti adayına yer açmaktansa, Kazım Kurt’un özellikle milliyetçilerle arasına mesafe açtığı yönünde yorumlandı.
AK Parti adayı Volkan Doğan’ın da milliyetçileri ikna etme konusunda ciddi mesai harcadığı göz önüne alındığında, bu tespit çok da havada kalmıyor.
Hatta o günlerde Kazım Kurt’a bir rakip daha çıktı değerlendirmesi de alıcısı bol bir söylemdi.
Yapılacak sığ bir değerlendirme ile şu söylenebilir:
İYİ Parti kendi adayı ki; ciddi bir aday olan Salih Karabacak’ı parlatamadığı gibi, ittifak ortağı olan CHP’ye de hatırı sayılır bir uğraşı alanı sundu.
Tunca’nın açıklamalardaki zamanlaması, açıklamalarının tonu, içeriği bu yorumlara neden olmuştu.
Dış ilçelerde de Millet ittifakı adına İYİ Parti’nin oyun kurmakta veya oyuna dahil olmakta çok da başarılı olduğu söylenemez.
Yeni kurulan bir partinin ciddi bir sınavdan geçerken edineceği makamlardan çok, kaplayacağı alana odaklanması daha evlaydı ya, İYİ Parti, CHP’yi AK Parti ile terbiye ederek bir makama konmayı amaçlayan bir görüntü sergiledi.
Seçim sonrasında ise seçim öncesinde fırtınalar estiren Ramis Tunca görevinden istifa etti.
Ramis Tunca dönemine virgül koyarak, Ektaş dönemine de kabaca bir göz atmakta fayda var.
Ektaş, ağırkanlı.
Fırtına ekmekten yana değil.
Geldiği ilk gündem bu yana ciddi sabır ve emek isteyen bir yöntem tercih ediyor.
Yönetiminde yer alan isimlerin siyasi gündemde yer alması adına ciddi çaba sarf ettiği de biliniyor.
Pazar açıklamalarında kendisi kadar, belki de kendisinden daha fazla yönetimde yer alan isimlerin yapmasını istiyor ve bu isteğini uyguluyor.
Güncele hakim.
Sorunu tespit etmekle kalmıyor, çözümlerden de sıklıkla bahsediyor.
İttifakta olduğu CHP ile bir hukuk kurmayı hedeflerken, eleştiri hakkından da ödün vermiyor.
Seçim öncesi İYİ Parti içinde hırpalanmış olan parti içi disiplini de onarmış görünüyor.
Sabır ve sebatı Ektaş’a tutarlı bir görüntü veriyor.
Kongrede bildiğim kadarı ile iki aday yarışacak.
İstifa ettikten sonra kısa bir molanın ardından yeniden aday olmaya karar veren Ramis Tunca ile mevcut başkan Mehmet Ektaş.
Her ikisinin de yoğurt yeme tarzı bir birinden çok farklı.
Bu gözle bakıldığında İYİ Parti kendisine bir başkan ve yönetim değil, bir yöntem ve mantık seçecek.
Sağ cenah için ciddi bir alternatif olan İYİ Parti’nin Eskişehir delegelerine ise tek bir görev düşüyor yoğurdu devirmemek.
Bakalım tercihleri nasıl ve ne yönde olacak?