Ekonomik olarak yaşanan sürece bir bakalım;
Pek çok firma kapı kapatmış, pek çok şirket eleman çıkarmak için yarışa girmiş.
“Koç , Sabancı battı” dersen, inanılacak bir süreç.
Çok değil, bir yıl öncesinde tüm halkımızın hatim ettiği konkordato kelimesi halen aklımızda.
Falancanın kızı falancanın oğlu ile kaçmış dedikoduları OUT, falanca şirket batmış, falanca şirket batacakmış dedikoduları İN.
Maç tahmininden daha revaçta, hangi şirketin havlu atacağı bahsi.
Hal böyleyken, büyük ve marka değerini korumak isteyen şirketlere önemli görevler düşüyor.
Muğlaklık yalanı sever, yalan muğlak ortamı.
Muğlaklık yalanı besler, yalan muğlak ortamı.
Böylece büyüyüp giderler.
Mesela; ABD’nin Irak işgalini hatırlayın.
Irak’ın kimyasal silah barındırdığı iddiaları ile ülke yağma edildi, talan edildi.
O kimyasal silahlar henüz bulunamadı ama olan Irak’a oldu.
Meselenin özü şu; artık ülkelerin ve kurumların sadece doğru bilgilerler muhataplarına seslenmeleri yetmiyor.
İletişimin hızındaki artış, onu kontrol altına alacak yeni trafik kuralları, ve yeni görevlendirmeleri zorunlu kılıyor.
Özellikle böylesi süreçlerde, büyük firmaların basın takibi konusunda daha profesyonelleşmesi şart.
Konvansiyonel yöntemlerle, yeni olana hükmetmek artık çok zor.
Sosyal medya kulak ardı edilecek konu olmaktan çoktan çıkmış durumda.
Doğru bilgi vermek kadar, asparagas haberlere zamanında ve yerinde müdahalede etmek de bir zorunluluk.
Kimi zaman ne söylediğinizden, ne yaptığınızdan çok, nasıl bir süreçte, neyi duymak isteyen kulaklar ile muhatap olduğunuz daha önemli.
Bu nedenle şirketlerin gözler ve kulaklar ile ilgili sürekli araştırmalar yapması, ortama göre gard alması ve bu şekilde hareket etmesi gerekiyor.
Ülkenin ve Eskişehir’in en önemli sanayi kuruluşlarından olan Sarar birkaç gündür kuyuya atılmış taş ile uğraşıyor.
Taş o kuyuya ulaşmadan müdahale edilseydi, bunların hiç biri ile muhatap olmak zorunda kalınmayacaktı.
Sarar özelinde yaşananların pek çok şirketin başına gelebileceğini bilmekte fayda var.
Sürece uygun yalanların, pek çok gerçeği yıkabileceğini belirterek, kurumların, şirketlerin iletişime yönelik daha radikal adımlar atması gerektiği konusunda bir uyarıda bulunmak elzemdi zannediyorum.