GEÇ KALMAKTAN KORK!

OP.Dr. İsmail Atmaca yazdı...

Prostat; mesanenin hemen altında bulunan, dış idrar kanalını(üretra) saran bir salgı bezidir. Hormonal yönden sağlıklı tüm erkeklerde bulunan bir organdır. Prostat, iyi huylu veya kötü huylu(habis) tümöral büyümeleriyle en çok hastalanan erkek organıdır. Ayrıca hem iyi huylu prostat büyümesi(BPH) hem de kötü huylu prostat büyümesi çoğunlukla 50'li yaşlarla beraber ortaya çıkan hastalıklardır. Öte yandan iyi huylu prostat büyümesi daha başlangıçtan itibaren idrar yapmakla ilgili bir takım yakınmalara yol açıp kişiyi doktora götürürken, kötü huylu büyüme(prostat kanseri) çoğunlukla sinsi seyreder ve ancak ileri evrelerde yakınmalara yol açar. 

Bir erkekte prostat kanseri gelişme olasılığı 40 yaşın altında 1/10000, 40-59 yaş arası 1/103 ve 60-79 yaş arası 1/8'dir. Başka bir ifadeyle 60-79 yaş arası her 8 erkekten birinde prostat kanseri gelişmektedir. Prostatın yanında, vücudumuzdaki bütün doku ve organlardan kanser gelişebildiği bilinen bir gerçektir. Fizik muayenenin yanında, tüm bu kanserleri haber veren 'belirteç' dediğimiz kan testleri vardır. Ancak hiç bir test prostat kanseri belirteci dediğimiz PSA( prostat spesifik antijen ) kadar kıymetli değildir. PSA'nın mevcut prostat kanserini saptama oranı diğer tüm kanser belirteçlerinden daha yüksektir. Bu haliyle PSA, prostat kanseri tanısında ve uygulanan tedavinin etkinliğini belirlemede çok önemli bir kan testidir. Kolay uygulanan bir test olması, test için özel bir hazırlık gerektirmemesi PSA'nın avantajlarıdır.

Günlük klinik pratiğimizde, prostat kanserinden şüphelenildiğinde aile öyküsü, yaş ve fizik muayene bulgularının yanında PSA da önemli bir yere sahiptir. Bu nedenle aile öyüsü bulunan, yani ailesinde prostat kanserli erkek bulunan 45 yaş üstü erkekler ve aile öyküsü bulunmayan tüm erkeklerin yılda bir kez PSA testi yaptırmaları yaşamsal öneme sahiptir. Böylelikle daha hastalığın erken döneminde proastat kanseri saptanmış ve kesin tedavi şansını kaybetmemiş oluruz.

Değişik toplumlarda görülme oranı farklılık göstermekle beraber sık rastlanan bir tümördür. ABD'nde cilt kanserlerinden sonra 2. sıklıktadır. Ülkemizde benzer şekilde AC kanserlerinden sonra yine 2. sıklıkta görülen bir tümör olduğunu söyleyebiliriz. Halen etyolojisi net olmamakla beraber bir takım risk faktörlerinden söz edebiliriz.

1-Yaş: Artan yaşla beraber risk artar.

2-Ailesel yatkınlık(genetik): Prostat kanseri tanısı konan aile bireylerinde hastalığın başlangıç yaşı hastanın göreceli riskini etkiler. Göreceli risk; başlangıç yaşı 70 ise 4 kat, 60 ise 5 kat ve 50 ise 7 kattır.

3-Beslenme: Yağdan fakir, birkisel diyetlerle beslenenlerde görülme sıklığı düşüktür. Toplam yağ alımı, hayvansal yağ ve kırmızı et tüketimi riski artırır. Likopen, selenyum, omega-3 yağ asitleri(balık) ve ve E vitamini alımının koruyucu olduğunu söyleyebiliriz.

Klinik Bulgular: Çoğunlukla sinsi seyreder. En çok kemiklere yayılım yaptığı için kemik ağrısına yol açar. Spinal korda bası yapan vertebral kolona metastaz yapmış olgularda alt ekstremitelerde duyu kaybı ve güçsüzlük ve üriner/fekal inkontinans içeren bası izlenir. Daha önce belirttiğimiz gibi hastalığın tanısında serum PSA ölçümü önemli bir yere sahiptir. Diğer tüm kanser çeşitlerinde olduğu gibi kanserin oagana sınırlı olup olmadığını ve/veya vücudun değişik alanlarına yayım yapıp yapmadığını belirlemek için BT, MR ve Tüm Vücuk Kemik Sintigrafisi gibi testler uygulanmaktadır. Ayrıca tüm kanserler için geçerli olan söyle prostat için de geçerlidir: Kanserden korkma, geç kalmaktan kork!

Haberler