ALKOLİZM

SONER UÇAK YAZDI...

Üniversite yıllarında ayın 7’sinde ve 16’sında tekel bayiinin yolu görünürdü bizlere.

İçimizde en uysalımızın eline paraları tutuşturur, tekel bayiine gönderirdik.

Biz de ortamı hazırlardık.

Ev arkadaşlarımızın hepsi bağlama çalardı da, hele bir de bağlamayı konuşturan Memo veya İbo varsa evde, değmeyin keyfimize.

Devletten aldığımız kredi ile babamızdan aldığımız parayı öyle hoyratça harcadığımız iki güne can sıkılırdı ama, huzur açardı bir kapı.

 İşe girip haklarını ödeyeceğimizden dolayıdır belki de, pek de dert etmezdik.

Önce ağır başlı türküler ile başlardı muhabbet.

Sonra biz türkü oluverirdik.

Hem de en kımıl kımılından.

Aramızdan biri Nazım olurdu, Cemal Süreyya’yı hatim etmişti bir diğeri.

Sabah yeniden gerçek hayata dönerdik.

Uzun hava mıdır yoksa çalan?

Bardaktaki ucuz şarap kırıntılarını su da çalkala, koy içine demli çayı, tut Üniversite’nin yolunu.

Ne değerli hocalarımız vardı.

Bazıları da eğitim memuruydu.

Eğitime memur edilmişti.

Orada mıyız diye kontrol ederken, neden orada olduğumuzu unutan cinslerinden söz ediyorum.

Herşeye ve herkese itiraz etmeye cesaret eden, örgütlenmenin başlı başına bir güç olduğunu savunan öğrencilerdik.

İnsanları örgütleyemesek de, sofrada ciddi bir örgütlü gücümüz vardı ya, o da  yeterdi.

Değil 10 yıl, 50 yıl görmezsek dahi selamın hatırına sırt dönmeyecek dostlar edindik de, araya zaman girdi, yol girdi.

Hala telefonlar açılır, uzun uzun memleket meseleleri konuşulur.

Yılda, bazen 2 yılda bir, biraraya gelinir.

Önce eski günleri özlemle anar, sonra yeniden canım memleket.

Vatanın nasıl hoyratça harcandığından söz ederiz de, yine tokuşur kadehler.

 Memleket oluveririz.

Hayatımızda dolu doluydu bana kalırsa, eğlencemiz de.

Dolu yaşam nitelikle değil, nicelikle ölçülüyor şimdi, ha keza eğlence de.

Milyonlar eğleniyor, bir sürü içki içiliyor, bir sürü sanatçı geliyor.

Hep bir çokluk ve ne yazık ki hep bir boşluk.

Şimdi sesleri yükseliyor.

Dolu bir hayat sunamadığımız, itiraz etmekten daha çok susmayı öğrettiğimiz, gelecek ile ilgili umutlarını aldığımız çocuklar bir festivalde içki içince gündemimize geliyor.

 Neymiş efendim “Gençlerimizi kötü ahlaka falan filan…”

Gençlerimiz mi kaldı?

İddia ediyorum; sevdaya dair iki kelam edemezler, iddia ediyorum, en çok sevdikleri şair yoktur, iddia ediyorum,  sanal alemde dünyaya ile yarışırlarda gerçek hayatta ara ki bulasın.

Emeğin ne denli kutsal olduğunu anlatmaya kalkarsan, seni eski plak gibi çöp kutusuna atarlar da sonra delete ederler.

Alkol içmek kötü bir alışkanlık hiç itiraz etmiyorum.  

Ama önce bu ülkeye genç gerek, gençler gerek.

Not: Üç öğrenci okutan babamın hakkını ne etsem ödeyemeyeceğimi anladım. Babam öğretmen olduğu için yüksek gelir düzeyinde göründü herhalde, devlet burs değil, kredi vermişti. Onu da evlenince takı  makı derken ödedik bitti. Ama hala yarın çocuklarımızın hakkını ödeyebileceğimiz konusunda ciddi kaygılar duyuyorum.

Haberler