KESK adına açıklamalarda bulunan Ozan Karaman, yaşanan süreci anlattı. Karaman, “1 Ağustos tarihinde başlayan kamu emekçilerinin özlük ve mali haklarına ilişkin TİS süreci Kamu Görevlileri Hakem Kuruluna sevk edilmiş durumdadır. Bugüne kadar ifade ettiğimiz gibi bu masanın ne kadar işlevsiz ne kadar boş bir masa olduğu, bütün çıplaklığıyla tüm Türkiye kamuoyu ve tüm Türkiye’deki emekçiler nezdinde bir kez daha ortaya çıkmıştır. Kurulduğumuz ilk günden itibaren ve TİS sürecinin ilk gününden itibaren dedik ki grevli toplu sözleşmeli bir sendikal hak olmaksızın kamu emekçilerinin sağlıklı bir hak elde etmesi söz konusu olamaz. Mücadelemizi de bunu üstüne oturttuk, grevli toplu sözleşmeli sendikal hak mücadelesi. Ne kadar haklı olduğumuz bugün bu masanın geldiği noktada bellidir.
Konfederasyonumuzun hükümetin teklifinin yok hükmünde olduğunu açıklayarak tüm kamu emekçilerine ortak mücadele çağrısında bulunması ve tepkilerin artarak sürmesi, yandaş konfederasyon yönetiminin sefalet zammı tekliflerini kabul etmesini zorlaştırmıştır.
Buna rağmen bugüne kadar yapılan dört ‘toplu sözleşme’ sürecinde danışıklı oyunlar sergileme konusunda çıraklıktan ustalığa terfi ettiklerini ispatlayanlar yeni bir taktiğe başvurmuştur. Önce tıpkı hükümet gibi maaş zammı tekliflerini revize etmişler, kamu emekçilerinin yıllardır yaşadığı kayıpları gözetmeyen maaş artışı tekliflerini nerdeyse yarı yarıya düşürerek iki yıl için toplamda 20 puan talep etmişlerdir. Kendilerine Müslüman olanlar diğer sendikaların üyelerinden dayanışma aidatı istemeye, toplu sözleşme ikramiyesinin sadece kendi üyeleri için iki kat olarak ödenmesini talep etmeye devam etmiştir. Ardından 20 Ağustos’ta ‘dostlar alış verişte görsün’ misali, sadece Ankara ile sınırlı, iki saat iş bırakma ve bakanlık önüne boş cüzdan bırakma eylemi gerçekleştirerek topu Kamu Görevlileri Hakem Kuruluna atmışlardır.” dedi.
Vicdanen içinize siniyor mu?
Enflasyon oranın %30’larda olduğunu belirten Karaman “Toplumun, özellikle kamu emekçilerinin önemli bir bölümünün yoksulluk sınırının altında yaşamasına, açlık sınırı seviyesinde yaşamasına karşın bu masada hükümet kamu emekçileriyle alay edercesine bir tutumla, %3, %4 gibi komik öneriler sunmuştur. Daha önce de duyduğunuz gibi parlamento başkanı, sayın vekillerin aldığı maaşın yetersiz olduğundan dem vurmakta, siyasal iktidar kendi yandaşlarına %30’larda %40’larda zam yapmaktadır, peki bu kadar kamu emekçisi, bu kadar kamu emekçisi emeklisi, 20 milyon yurttaşa %3’lük %4’lük zam önerilmesi hiç vicdanen içinize siniyor mu?
Tekrar etmek istiyoruz, bu masaya getirdiğimiz kamu emekçilerinin yakıcı sorunlarından hiçbiri tartışılmamıştır. Kamu emekçileri 3600 ek gösterge, tüm ek ödemelerin emekliliğe yansıtılmasını, güvenceli çalışma yaşamı, insanca bir yaşam, ulaşımdan giyime ve çocuk yardımına kadar birçok alanda ekonomik anlamda günümüz koşullarında iyileşme, liyakatin esas alınmasını, iktidara biat edenlerin değil liyakat sahiplerinin iş başına gelmesini ve liyakate göre atamaların yapılmasını istiyor. Bu söylediğimiz hiçbir konu ne yazık ki masada tartışılmamıştır ve hükümet tüm kamuoyunun bildiği gibi %3 teklif ederek son gün gece yarısı besleyip büyüttükleri sendikanın başkanını çağırmış, teklifi yüzde 4’e çıkardıklarını ifade etmişlerdir. Bu bile geldiğimiz noktada kamu emekçileriyle alay edilmesinin açık, aleni bir göstergesidir.” dedi.
Var mı böyle bir ülke?
Ülkenin dünyanın 17’inci büyük ekonomiye sahip olduğunu belirten Karaman, “Biz iktidardan sadaka istemiyoruz, emeğimizin karşılığını istiyoruz, alın terimizi istiyoruz, bunun ötesinde bir şey istemiyoruz. Bu halkın bütçesi sermayeye patronlara peşkeş çekilirken, üç beş müteahhide, yandaşa peşkeş çekilirken hazinede para var ama bu ülkenin çalışanlarına geldiğiniz zaman hazinede bir şey yok. Hani Türkiye dünyanın en büyük 17. Büyük ekonomisiydi? Dünyanın en büyük 17. ekonomisinde kamu emekçileri yoksulluk sınırının altında mı yaşar? Açlık sınırının altında mı yaşar? Var mı böyle bir ülke?Biz kamu emekçileri alnımızın terinin hakkını alma, ekmeğimizi büyütme peşindeyiz, buradan bir kez daha hükümete sesleniyoruz: Tüm kamu emekçileri yoksulluk sınırının üzerinde ücret alıncaya kadar, grevli toplu sözleşmeli bir sendikal hak elde edinceye kadar, biz kamu emekçileri bugün Türkiye’nin dört bir yanında alanlarda olduğumuz gibi bundan sonra da alanlarda olacağız, her türlü mücadeleyi tüm kamu emekçileriyle birlikte yürütmeye devam edeceğiz.” diye konuştu.