Kazanan memnuniyet duyacak, kaybeden üzülecekti.
Fakat, bu seçim başka bir seçime doğru ilerliyor.
İktidar kanadı, ülke genelinde sadece ve sadece kaybetmemek adına, hitap ettiği kitleyi daha sıkı bir şekilde yan yana getirmek için söylemler üretiyor.
"Söylem üretiyor" dediysem; üretim malzemesinde hiçbir değişiklik yok aslında.
Bir karşı taraf var ve o karşı taraf için yapılan konuşmaların girizgâhı "terörist" ile başlıyor, konuşan kişinin ruh haline göre ilerliyor.
Sosyo-ekonomik problemleri çözmek yerine, toplumda var olan ayrışmayı arttırarak iktidarı elde tutmaktan söz ediyoruz.
Oysa ki; Eskişehir, iktidarın koruması değil, kazanması gereken bir şehir.
Gel gör ki, genel politikada elde tuttuğu şehirleri korumak adına hareket eden İktidar temsilcileri “bakanlar”, Eskişehir’e geldikleri zaman da bu ezberle hareket ediyor.
İktidarın ülke genelinde hepimize ezberlettiği sözcüklerin 31 Mart’ta Eskişehir’de nasıl etki edeceği, Eskişehir’de Cumhur İttifak’ının kazanmasına yetip yetmeyeceği konusunda şimdiden net bir şeyler söylemek zor.
Sadece görünen o ki; bakanların ziyaretleri Cumhur ittifakı lehine bir hava yaratmıyor.
Yaygın medyada okurken sıkıldığımız lafların Eskişehir semalarına renk kattığını söylemek çok zor.
Ancak, yinede şehrin göbeğinde çatallaşan seslerle, bir şeylere öfke duyan ziyaretçilerin, Eskişehir dokusuna zarar vermesinden korkmuyor değilim.
Dün, Cumhur ittifakı belki sadece bir seçim kaybedecekti.
Ama bugün seçim kazanmak adına, Eskişehir’i Eskişehir yapan tüm değerleri kaybetmeyi göze alan birilerinin varlığını görüyorum.
Yunusemre’nin kentinde, Yunus Emre’nin kemiklerini sızlatırcasına esiyor, gürlüyor ve gidiyorlar.
Biz arkada kalanlar ise seçimi bıraktık, şehri düşünüyoruz.
Bir şehir ne zaman kaybeder?
Aynı bir ülke gibi...
Bir seçimin, o şehirden, ya da ülkeden daha önemli olduğu zamanlarda kaybeder.
Ve zannediyorum birileri bu seçimlere, bu şehirden daha fazla önem veriyor.
“Hacım merhaba” denen sokaklarda cüretkâr bir öfke filizlendirilmeye çalışılıyor.