Fakirliğin toplumumuzdaki algısını bilmezseniz “fakir edebiyatı” yaparsınız. Toplumu tanımayan siyasetçi “fakir edebiyatından” başlar ve türevleri ile siyasetini zenginleştirir; her seferinde duvara toslar, takipçilerini de hüsrana uğratır.
Toplumu tanımak; daha doğrusu toplum içindeki konumu nedeniyle de kendini ve sosyal çevresini tanımak, siyaseti, siyasi yapıyı yani partiyi başarıya ulaştırır. Toplumu yeterince tanımamış ya da bulunduğunuz sosyal çevre içerisinde yeterince gözlem yapamamış, buna imkan bulamamışsanız; iyi bir lider sosyoloji, toplum psikolojisi ve iletişim konularında uzman kişilerle çalışır ve eksiklerini tamamlar. Çağımızda birçok mikro alanlar ortaya çıktığından hiç kimse “ben her şeyi biliyorum” kasıntısı içerisinde olamaz.
Gelelim fakirliğe. Fakirlik elbette temel ihtiyaçlara ulaşmada yoksunluğu ifade eder. Bir yönü ile de, fakirliğinin tasavvufi bir derinliği vardır: Allah’tan başka hiçbir şeye ihtiyaç duymama. Anadolu insanında fakirliğin iki yönü ile de derin izleri vardır.
Yoksul insanlar kendilerinden fakir diye bahsedilmesinden hazzetmezler. Onlar fakirlikleri ile ilgili sorumlu da aramazlar, kendileri hakkında bir taktir olduğunu, bunun bir gün değişebileceğini ve çilenin sonunun refah olacağını da düşünür. Fakir onurludur, bir şeye istekli görünmek de istemez. Hırsızlık yapmaz, çok zorunlu olmadıkça kimseden bir şey istemez. Eğer fakirlik hırsızlığın sebebi olsaydı; vay memleketin haline.
Yetmişli yıllarda kimse aman aman refah içerisinde değildi. İlkokuldayken en az ayda bir kez anama sorardım “Ana biz fakir miyiz?” diye; Anam da “Oğlum niye fakir olalım, yiyecek ekmeğimiz var” derdi. Bu diyalog bile fakirliğin derin izlerini, ruhumuzdaki etkilerini göstermeye yeter. Hala, fakirlikten bahsedildiğinde ruhumdaki derin izler depreşir, kendim ve diğer insanlarla ilgili muazzam bir eziklik duyarım.
Fakir değiliz, zenginleşeceğiz. Bize fakir demeyin, biz yoksul olabiliriz, ama onurlu insanlarız. Yoksulluğumuzdan, bize bir eksiğimiz gibi bahsetmeyin. Bize bağırarak “Fakir aileleri tespit edeceğiz, onlara yardım edeceğiz” demeyin. Bu bize ana avrat küfür etmekten beterdir. Bizi, fakir diye fişleyecek misiniz? Ben okuyabildiğim kadar okumak, işe girmek, aile kurmak, konut sahibi olmak, çoluk çocuğumla “kimseye, devlete de” muhtaç olmadan yaşamak istiyorum.
Fakir edebiyatını bırak; var mısın, siyasetçi, var mısın buna? Varsan ben de varım. Anladıysan…