TÜRK EĞİTİM –SEN İLK YARIYI DEĞERLENDİRDİ

Türk Eğitim-Sen Şube Başkanı Haydar Urfalı,2018-2019 eğitim öğretim yılının birici dönemini değerlendirdi. Urfalı açıklamasında yönetici atamalarına, ücretli öğretmenliğe, atanamayan öğretmenlere, eğitim çalışanlarına yönelik şiddete ve okullardaki altyapı eksiklerine dikkat çekti.

ATAMADA MÜLAKAT KALDIRILMALI

Eğitimde başarının okulları başarılı yönetmekle mümkün olacağına vurgu yapan Urfalı, 2014 yılından bugüne okulların kul hakkı yiyen yandaşların istilasına uğradığını ileri sürdü. Yönetici atamalarında uygulanan mülakat yöntemini eleştiren Urfalı, “Mülakat uygulaması nedeniyle yandaşlar, belli gruplara mensup olanlar, iktidara siyasi, ideolojik yakınlığı olanlar ya da sendikal tercihini sarı sendikadan yana kullananlar okul yöneticiliği koltuğuna otururken, yandaşlar dışındakiler, yazılı sınavda yüksek puan almış olsa bile elenmektedir. Sendikamızın talebi yönetici atamalarında mülakatın tamamen kaldırılması, tüm yöneticilerin sadece yazılı sınav esasına göre atanmasıdır” dedi.

400 BİN ÖĞRETMEN ATAMA BEKLİYOR

Türk Eğitim-Sen’in Valiliklerden gelen rakamlar doğrultusunda yaptığı araştırmaya göre sadece 64 ilde 76 bin 605 ücretli öğretmen görevlendirmesi yapıldığını ifade eden Urfalı, “ 55 ilde ise norm kadro açığı 101 bin 339’dur. Aynı zamanda güvencesiz bir yöntem olan ve eğitimde verimi, başarıyı düşüren ücretli öğretmenlik artık adeta asal istihdam halini almıştır. Şunu da belirtelim ki; ücretli öğretmen çalıştırıldığı halde 101 bin açık söz konusudur. Kaldı ki, 20 bin atama, ülkemizde 76 bin ücretli öğretmen çalıştırılırken, norm kadro açığı 101 bin civarındayken, 400 bin atama bekleyen öğretmen varken gerçekten çok komik rakamlardır. Dolayısıyla 2019 yılı atama sayısı planlanırken, tüm bu hususlar göze alınmalıdır. Sendikamızın talebi; Şubat ayında 40 bin ilave atama ve Ağustos ayında 60 bin olmak üzere 2019 yılı için toplam 100 bin atamadır” diye konuştu. 

İL İÇİ ÖZÜR GRUBU MAĞDURLARA DA TAYİN HAKKI VERİLMELİ

İl içi özür grubu mağdurlarının da tıpkı sözleşmeli öğretmenler gibi çile çektiğini anlatan Urfalı, “ Aynı il içinde birbirinden kilometrelerce uzakta yaşamak zorunda bırakılan bu öğretmenlere de tayin hakkı tanınmalıdır. Aynı il sınırında görünen ancak aralarında günü birlik gidip gelinemeyecek kadar çok mesafe olan yerlerde görev yapan öğretmenler de eşlerinden, çocuklarından ayrı yaşamaktadır. Dolayısıyla talebimiz il içi özür grubu mağdurlara da tayin hakkı verilmesidir. Bu noktada il içi özür grubu tayinlerinde sıra oluşturulması ve işletilmesi ve 50 kilometre kriteriyle, ilçe emri hakkının geri getirilmesi çok önemlidir” ifadelerini kullandı.

VAKIFLARLA İMZALANAN PROTOKOL İPTAL EDİLMELİ

“Değerler eğitimi MEB’in öğretmenleri tarafından verilmelidir, pedagojik formasyonu olmayan insanlar tarafından değil” diyen Urfalı, “MEB çeşitli vakıf, dernek, cemiyet v.b. kurumlarla protokoller imzalamıştır. Bu protokollere binaen bu vakıf, dernek, cemiyetlerden pedagojik yetkinliği olmayan farklı meslek mensubu insanlar gönüllü olarak değerler eğitimini öğrencilerimize vermektedir. Dolayısıyla MEB’in 923 bin öğretmeni dururken, eğitim ile uzaktan yakından alakası olmayan bu kişilerin neden okullarda değerler eğitimi verdiğini anlamakta zorlanıyoruz. Türk Eğitim-Sen olarak MEB’i bu protokolleri iptal etmeye çağırıyoruz” dedi.

MEVZUATTAKİ HAKLAR KORUNMALI

Açıklamasında Milli Eğitim Bakanlığı tarafından hazırlık çalışmaları devam eden ‘Öğretmenlik Meslek Kanunu’na da değinen Urfalı, “Kariyer mesleği olan öğretmenliğin statüsünün artırılması, öğretmenlere kaybettikleri itibarlarının verilmesi çok önemlidir. Bu noktada kanun çıkarılırken 657 Sayılı DMK ve MEB mevzuatındaki hakları korunmalıdır. Öte yandan öğretmenlerin kariyer basamaklarında yükselebilmesi için düzenleme yapılmalı; 10 yılını dolduran öğretmenlere uzman, 20 yılını dolduran öğretmenlere başöğretmen unvanı verilmelidir” ifadelerini kullandı. 

EĞİTİMCİYE ŞİDDET DEVAM EDİYOR

Eğitim çalışanlarına yönelik şiddetin devam ettiğini, caydırıcı cezalar verilmeden şiddetin önüne geçilemeceğini belirten Urfalı, “Bu noktada Türk Eğitim-Sen eğitim çalışanlarına yönelik şiddet ile ilgili bir kanun teklifi hazırlamıştır. Milletvekilleri aracılığıyla TBMM gündemine gelecek olan bu teklife tüm siyasi partilerin destek vermesini istiyoruz. Şiddetin önlenmesi için mutlaka yasal cezai düzenleme yapılmalı, şikâyete bağlı kalmaksızın fail hakkında kamu davası açılarak konu takip edilmelidir. Mobbing de cezai yaptırım gerektiren bir suç kabul edilmeli, illerde ve eğitim kurumlarında Mobbing İzleme Kurulları oluşturulmalı, bu kurullarda sendika temsilcilerine de yer verilmelidir” dedi.

TEKLİ EĞİTİM MODELİNE GEÇİLMELİ

Okullardaki altyapı eksikliklerine de dikkat çeken Urfalı, “MEB’in 2019 yılının sonuna kadar tüm okulların tekli eğitime geçeceğine yönelik taahhüdü vardır. Bununla ilgili çalışmalar sürdürülmekle birlikte, alt yapı eksikliklerinin ikinci yarıyılda tamamlanmasını ve MEB’in sorunsuz bir şekilde okulları tekli eğitime geçirmesini istiyoruz. Eğitim çalışanlarının tamamına Eğitim-Öğretime hazırlık ödeneği verilmeli, yardımcı hizmetler sınıfının görev tanımı yapılmalı, bu çalışanlar angarya işlerden kurtarılmalıdır” diye konuştu.

             

Haberler