Eskişehir eğitim ortamında 24 saat gerçekten uzun. Eski Türkiye’nin durumunu hatta Osmanlı’nın son dönemini çağrıştıran gelişmelere tanıklık ediyoruz. Aslında bir nevi vakanüvislikte yapıyoruz. Yurt dışı seyahatine çıkarken Milli Eğitim Müdürü havalimanında görevinden alınıyor siyasi tasarrufla. Eğitimciler neden ve niçin sorularını siyasi iktidarın kendi içindeki çekişmeleri ile açıklamaya çalışırken bir den gündem değişiyor. Tepebaşı İlçe Milli Eğitim Müdürünün görevden alınması haberi ile Eskişehir çalkalanıyor. 24 saat geçmeden aynı ilçe milli eğitim müdürü ben görevimin başındayım diyor. Ama nasıl? Yine siyasi tasarruf ile.
Eğitimde yaşadığımız güncel gelişmelere bakınca Liseye Giriş Sınavı sonuçlarına göre Eskişehir’ in 28. sırada yer almasına şaşmamak gerekiyor. Kentimiz SBS, TEOG sınavlarında ilk 5 içerisinde olurdu. Ne oldu da bir den 28. sıralara geriledik. Uzatmadan söyleyeyim. Kamusal, laik ve demokratik eğitimden uzaklaşma beraberinde liyakati dışlayan, yandaşlık temelinde şeffaf olmayan siyaset kurumunun yoğun müdahalesini doğurdu. Uzun zamandır Eskişehir ‘ de öğretmenlik ve sendika yöneticiliği yapan biri olarak tespitim ne yazık ki bu yönde. Eğitimde o kadar kötü bir anlayışla bilimsellikten uzak idare ediliyoruz ki sonuç ortada. OECD’nin, 72 ülkenin yer aldığı Uluslararası Eğitim Değerlendirme Programı’nın (PISA) 2015 yılı sonuçlarına göre Türkiyeli öğrenciler, değerlendirilmeye alınan üç alanda (fen bilimleri, matematik, okuduğunu anlama) 2012’ye göre 7 sıra gerileyerek OECD ülkeleri arasında sondan ikinci sıraya yerleşti! Gerileme, dramatik: 41’inci sıradan 50’inciliğe. Bu örnekleri istatistiksel verilerle çoğaltabiliriz. Sade ve yalın olarak rakamlara boğmadan vurgulamak istediğim karanlık bir tablo ile karşı karşıyayız.
Bu durum bazıları tarafından kabul edilmeyebilir. Ne de olsa ecnebi kuruluş ve sınavlar. Bu yıl ilk kez düzenlenen LGS’nin sonuçlarına göre derlenen raporu nasıl okumak gerekiyor? Bütün veriler akademik düşüşün eğitimin her alanında olduğunu gösteriyor. Eğitimde velilerin en çok para harcadığı illerin başında gelen uzun yıllar ilk 5’leri hatta 3 zorlayan Eskişehir ‘ in 28’inci sırada yer alması bizleri düşünmeye sevk etmelidir. Eskişehir’ de suçu öğretmenlere atarak kurtulmak isteyen o kadar fazla müdür, ilçe ve il yönetici var ki şaşarsınız. O kadar kolay değil tabii ki. Gerçi son zamanda bu moda oldu. Suçu başkasına at işin bedelini ödemekten kurtul. Eğitim ortamını bozulmasını sağlayanlar kenara çekilemezler. Bu şehrin ve ülkenin eğitim emekçilerini itibarsızlaştırmaya kimsenin gücü yetmez. İlimizde çalışma barışını bozanlar asıl onlar bu durumun oluşmasını sağladırlar. Dilekçe bile yazamayanlar, öğretmenlikte 1 yılı daha dolmayanlar idareci oldu. Sonra kraldan daha kralcı oldular. Mobing, sendikal ayrım, ders programlarıyla tehdit, öğretmenlerin moral motivasyonunun bozulmasına ve yabancılaşmaya neden oldu. Yaptığımız okul gezilerinde bildik tablo: idare ve öğretmen arasındaki gerilim, velileri öğretmenlere karşı kışkırtma ve şikayet mekanizması. Korunan ve kollanan idareciler. Bu saplamaları uzatmak mümkün. Fakat günün sonunda yol hep siyaset kurumunun kapısına çıkıyor. Şehrimizde eğitimi yönetenlerin tamamı (il,içe ve okul müdürleri) o koltuklara siyasetçilerin niteliğine bakılmaksızın onayı ile geldiler. Olan başta öğrencilere, biz öğretmenlere velilere oldu.
Şimdi asıl soruyu sormak gerekiyor. Siyasetin bu kadar eğitime müdahil olduğu şehrimizde başarıyı yakalamak mümkün mü?