Son yazımızda belirttiğimiz üzere, bu yazımızda emek ve demokrasi güçlerinin yerel seçime bakışı üzerinde duracağız. Konuyu Eskişehir yereline getirmeden önce demokrasi güçleri dediğimizde akla kimler geliyor ve seçimlere dair genel ilkeleri nasıl tarif edilebilir kısaca belirtmekte fayda var.
Genelde asıl soru şöyle geliyor ‘Sol seçimlerde ne yapacak?’
Çoğu zaman bu soruyu soranın ne kastettiğini bildiğimizden düzeltme ihtiyacı duymayız. Ancak bir taraftan kendine ‘sol’ diyen birçok kesim bu tarifin dışında kalırken, kendisini doğrudan ‘sol’ olarak tanımlamayan birçok kesim de bu tarifin içinde yer alır. O yüzden emek ve demokrasi güçleri tarifi belki daha doğru olacak.
Bu ve benzeri isimlerle zaten Eskişehir’de de ülke genelinde de çeşitli etkinlikler yapılır ve bileşenleri aşağı yukarı bellidir. Emek ve demokrasi mücadelesi yürüten toplumun örgütlü kesimlerini ifade eden bir tanımlamadır. İçerisinde emek ve meslek örgütleri de vardır siyasi partiler de.
Tabi konumuz itibariyle bu tanımlamanın tüm bileşenlerinin şu aday-şu parti gibi ortak bir adres tarifinden ziyade genel eğilimlerden ve kısmen siyasi partilerin olası seçim tavırlarından bahsedeceğiz.
****
Mart ayında yapılacak olan yerel seçimlerin özgünlüğü olduğunu inkar edemeyiz. Zaten bu özgünlük yüzünden meselenin biraz daha çetrefilli hale geldiğini söyleyebiliriz.
Yoksa işin merkezine tamamen yerelin sorunları ve yerel yönetim ilkeleri oturabilirdi. Ancak öyle değil!
O yüzden mesele şu iki ilkeyi birden gözetecek şekilde ele alınmaya çalışılıyor.
1)Giderek daha da otoriterleşen mevcut siyasi iktidarın yerel seçimlerden de güçlenerek çıkmasını engellemek
2)Yerelde demokrasiyi hakim kılmak, kişi veya grupların değil halkın çıkarlarının gözetileceği bir yerel yönetim anlayışını tesis etmek
Bu iki ana ilke dışında güncel bir ekonomik kriz döneminde seçime gidilmesi sebebiyle, kriz ve sonuçları üzerine bir çalışma yürütmek de yerel seçimlerin bir diğer özgünlüğü oluyor.
Tüm muhalefet ‘ekonomik kriz ve onun sonuçları önümüzdeki seçimde iktidarı olumsuz etkileyecek’ öngörüsünde bulunuyor. Vatandaşın tek tek şikâyetleri, serzenişleri de görülüyor.
Ancak bu konuda örgütlü ses çıkaranların neredeyse sadece emek ve demokrasi güçlerinin bileşenleri olduğunu söyleyebiliriz.
CHP daha ziyade adaylar, isimler ve mevcut bölünmüşlükte kendi tarafında kalanlar ve zımnen kalacaklar üzerinde duruyor...Belediye etkinlikleri ve açılışlara yoğunlaşıyor. AKP’nin ekonomi politikalarından rahatsız kitlelerin de yüzünü kendilerine döneceğini düşünüyor. Yukarıdaki iki ana ilke ve ekonomik gelişmeler üzerine yoğunlaşan bir seçim taktiğiyle emek ve demokrasi güçleriyle yan yana gelmek yerine sağdan oy alabilecek ittifak ve isim arayışında.
Emek ve demokrasi güçleriyse (yetersiz de olsa) gücü oranında ekonomik krizin faturasını reddetme ve iktidarın krizdeki rolünü anlatmak üzere çalışmalar yapıyor. Zaman zaman bir araya gelip,zaman zaman siyasi partiler, emek örgütleri tek tek açıklamalar yapıyor, broşürler,gazeteler dağıtıyor, protestolar gerçekleştiriyor. Tabi olanaklarının-güçlerinin sınırlılıkları ve bunların basında yer bulma durumları ayrı bir tartışma konusu.
Ancak niyet olarak gerçekten siyaset yapma, siyasetin konusunu halkın günlük acil sorunlarıyla birleştirme çabasında olduklarını söyleyebiliriz. Seçim süreci boyunca da bu yönde çalışmada kararlılık gösterilip yoğunlaşılırsa Mart seçimleri sonuçları ne olursa olsun, toplumsal muhalefetin 25 Haziran sabahındaki ruh halinde olmayacağını söyleyebiliriz.
Bu cenahın seçimlerdeki siyasi temsilcilerine gelecek olursak tam bir netleşme olmamakla birlikte şu bilgileri paylaşabiliriz.
Öncelikle daha önceki seçimlerde görülen merkezi ittifakların bu seçimlerde söz konusu olmadığını, yerellerin özgünlüklerine göre hareket edilme eğiliminde olunduğunu söyleyebiliriz.
Yine daha önce seçime girme yeterlilikleri olduğu halde önlerine bazı hukuki engeller konularak 24 Haziran seçimlerine kendi isim ve listeleriyle girmesi engellenen EMEP, ÖDP ve TKP’nin bu seçimlerde seçim yeterliliği için gerekli hazırlıkları yaptıklarını biliyoruz. Eğer ilave bir engel konulmazsa, bu seçime girecek partiler arasında olacaklardır.
Ancak seçim yeterliğine sahip olmaları kapılarını güçbirliklerine kapattıkları anlamına gelmiyor. Örneğin EMEP yerel seçimlere “demokratik ittifak ve ortak adaylarla katılma” ve halkın çıkarlarını temel alan bir yerel yönetim anlayışını egemen kılma yönlü çabalarını sürdürüyor. Bu temelde yerelde de siyasi partiler ve kitle örgütleriyle görüşmelerine devam ediyor. Seçim sürecini pidecilerde-bozacılarda yapılan ‘kişi’ tartışmalarından arındırıp halkın acil talepleri etrafında siyaset yapılacak bir çizgiye çekmenin yol ve yöntemlerini arıyor.
Yine HDP de şehrin demokrasi güçleriyle ortaklaşma isteğinde. Hatta tarifleri genel merkez düzeyinde de dillendirildiği gibi cumhur ittifakı dışındaki tüm güçlerle demokratik temelde buluşma şeklinde.
Ancak yukarıda da belirttiğimiz kısıtlılıklar tüm muhalefetin yan yana gelmesine imkan verecek mi? Daha doğrusu hangi oranda izin verecek?
CHP demokrasi güçlerinden ayrı bir zeminde durma tavrını sürdürecek mi?
Siyasi partiler son noktada seçimlere dair nasıl bir taktikte karar kılacak, önümüzdeki günlerde hep beraber göreceğiz.