Önümüzde kritik bir seçim süreci var. Seçim öncesi yapılan yönetim değişikliğini eleştirenler var? Siz bu eleştiriler için ne düşünüyorsunuz? Sizce yönetim de değişikliğe ihtiyaç var mıydı?
Bu konuda yorum yapmayı geçmişte görev yapan arkadaşlara karşı bir saygısızlık olarak telaki ettiğim için çok yorum yapmak istemiyorum. Ama partinin yetkili organları bu konuda bir değişimin gerekliliğine inanmış ki bana böyle bir teklif yaptılar. Ben de bunu bir görev olarak algıladım ve kabul ettim. Oysa ben belediye meclis üyesi adayı olabilmek için başvurumu yapmıştım. Yönetimler tarafından uygun görülürse yeniden belediye meclis üyeliği yapmayı arzu ediyordum. Fakat böyle bir görevi onur olarak kabul ediyorum ve partime önemli katkılar verebileceğimi düşünüyorum.
-Bir Adar çıktı, bir Adar girdi-
Eski il yönetiminde eşinizde (Esma Adar) yer alıyordu. Sizin atanmanızla birlikte ‘eşini görevden alıp kocasını atadılar’ yorumları yapıldı. Bu yorumları nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bir talihsizlik oldu. İl kongresi öncesinde o dönemdeki il başkanı adayı Sayın Sinan Özkar ısrarla eşimin yönetim kurulunda olmasını arzu ettiğini söyledi. Ben çok ısrarcı olmadım eşime. Kendi özgür kararını kendisi vermesini istedim. Olmasını da açıkça söylemek istiyorum, arzu etmedim. Çünkü bir insan görev yapacağı kurum içerisinde beraberinde görev yaptığı insana hem katkı verebilmeli hem de ondan katkı alabilmeli. Ben açıkçası Sinan Özkar’ın eşime yönetim konusunda çok katkı verebileceği kanaatinde değildim. Ama onun kendi özgür tercihine bıraktım. Listeye girmeyi düşündü ve delegelerimiz seçtiler. Yönetim kurulunda yer aldı. Görev bana tevdi edildi bu sefer. Zaten bizim tüzüğümüze göre aynı soyadını taşıyan bu kardeş de olabilir, eş de olabilir, çocuk da olabilir… Bizim yönetim kurullarında bir arada olması mümkün değil. Dolayısıyla böyle bir şansızlık oldu. Bir Adar çıktı, bir Adar girdi.
-İkisini bir arada yürütmemin bir mahsuru yok-
Yönetimde yer almanız nedeniyle belediye meclis üyeliği görevinize devam edecek misiniz?
Bizim tüzüğümüzde son yapılan değişikle; partide bir organda görev alanın bir başka organda görev alması mümkün değil. Ama ben bu göreve atanırken hali hazırda belediye meclis üyesiydim. Dolayısıyla tüzüğün bu maddesini bilen bizim parti merkez yönetimimiz bunu uygun görmüş ki beni il başkanı olarak atadı. Dolayısıyla benim görev sürem sona erinceye kadar bu görevi devam ettirmeyi düşünüyorum. Ama Merkez Karar Yönetim Kurulundan derlerse ki ‘belediye meclis üyeliğinden ayrıl’ o zaman tabi ki seve seve ayrılırım. Şuan yaptığım görev itibariyle ikisinin bir arada yürümesinde bir mahsur yok.
-Tüzük gereği aday olmam mümkün değil-
Bu göreve atanmadan önce belediye meclis üyeliği aday adaylığı başvurusunda bulundunuz. Bu durumda aday gösterilmeniz mümkün görünmüyor gibi…
Tüzüğümüz gereği benim yeniden aday olmam mümkün değil. Dolayısıyla aday adaylığında kalacak bu. Partiye bir katkım olmuş oldu.
-Kimse kimsenin adamı değil-
Bu yönetim için ‘birinin yönetimi’ denilebilir mi?
Bu yönetim hiç kimsenin yönetimi değil. Ben özgür iradem ile böyle bir yönetim oluşturdum. Ben şuna son derece karşıyım. Eğer bir parti geniş halk kitlelerine dayanıyorsa o halk kitlelerinin her katmanından insanı yönetiminde bulundurabilmeli. Bunların hem kariyerlerine bakmalı, hem toplumdaki karşılıklarına bakmalı, hem de o yönetim içerisinde verecekleri katkıya bakmak gerekir. Ben yönetim kurulunu oluştururken bu kriterlere olabildiğince dikkat etmeye çalıştım. Parti içerisinde kongrelerden kaynaklanan sıkıntıları bu yönetimle acaba ne kadar izale edebiliriz, partiyi ne kadar kucaklayabiliriz anlayışıyla bu yönetimi oluşturdum. O tabiri çok doğru bulmuyorum ama kimse kimsenin adamı değil.
-‘Neden bunlar atandı’ diyenler olabilir-
Oluşturduğunuz yönetimi nasıl tarif edersiniz?
Birincisi yönetimimiz, bu işi gerçekten yapmak isteyen ve mesai harcayabilecek arkadaşlardan oluştu. İkincisi toplumda karşılığı olan ve toplumun belli bir kesimine hitap eden arkadaşlar yer aldı. Parti içerisinde de kucaklayıcı bir görev yapacaklardır. Ben buna yürekten inanıyorum. Çünkü dışarıdan objektif olarak bakan arkadaşlar bile bu işi böyle görüyorlar. Ama yanlı olanlar, ‘neden bunlar atandı’ diyenler, kimine ‘kaşının üstünde gözü vardır’ diyecektir, kimine ise başka bir kulp bulacaktır. Ama ben öyle bir düşüncede değilim. Arkadaşlarımın hepsiyle uyum içerisinde çalışacağımı biliyorum. Ben çalışma tarzımda insanları olduğu gibi kabul etmeyi kendime prensip edinen birisiyim. Yoksa insanları yönlendirerek, insanlara farklı bir kimlik vererek veyahut da farklı bir kimlikle bekleyerek bir sonuç alamazsınız. Her insanın kendisine göre bir becerisi vardır, bir yetisi vardır. O yetiler doğrultusunda değerlendirir ve görevlendirirseniz çok iyi de sonuç alıyorsunuz.
-Partiliyle olan diyalogu kestiler-
En son bu partide 2008-2010 yılları arasında il başkanlığı görevi yürüttünüz. Sekiz yıl sonra yeniden bu göreve geldiniz. Peki sekiz yıl sonra nasıl bir CHP teslim aldınız? Siz bıraktığınız da nasıldı, şimdi nasıl?
Bizim bıraktığımız CHP son derece uyum içerisinde, partilinin ilgi gösterdiği ki bunun en somut örneği Pazar toplantılarımızdır. Ben aksatmadan her Pazar günü bütün işimi gücümü bırakarak, bütün etkinlikleri bırakarak partililerimle bir arada olmayı tercih ettim. Bunun çok büyük avantajları var. Ama önemlisi bence partili arkadaşlarımızın partiye gelmesi için bir neden oluşturduk. Ayak alışkanlığı nedeniyle belli arkadaşlarımızı belli yerlerde görevlendirme olanağına sahip olduk. Bunun çok büyük avantajı vardı. Bizden sonraki arkadaşlar maalesef bunları kaldırdılar. Daha da önemlisi partiliyle olan diyalogu kestiler. Son iki kongrede de belli bir bölgenin insanı ve belli bir bölgenin insanı ayrımına gittiler. Bu son derece tehlikeli bir ayrışmaydı. Bugün de onun sıkıntılarını yaşıyoruz.
-‘Hangi gruptan’ diye bakmasızın görevlendireceğim-
Parti içerisinde kırgınlar ve küskünler var. Yönetim olarak küskün ve kırgınları nasıl toparlamayı düşünüyorsunuz?
Bizim partimizde aktif olarak görev alabilen, aktif olarak çalışmalarda verimli sonuçlar getiren arkadaşlarımızı hangi gruptan diye bakmaksızın, partiye gelip gelmesine bakmaksızın görevlendirmeyi düşünüyorum. Bu arkadaşlarımızı görevlendirdiğimizde eğer görevi kabul ediyorlarsa ve çalışmalara katılıyorlarsa giderek sayıları çoğalacaktır ve kırgınlar yok olacaktır.
-Parti ikiye bölünmüş durumda, ön seçim…-
Partiniz içerisinde ‘Mücadeleye Devam Ekibi’ adı altında bir ekip oluştu. Bu ekibin ön seçim talebi var. Siz bu talebi nasıl değerlendiriyorsunuz?
Şimdi bu sancı sosyal demokrat partilerde hep vardır. Ben açıkçası ön seçimden yana olan bir insanım. Ama ön seçim yaparken de, şartlarını oluşturmada partide görev yapan arkadaşlara düşer. Biraz önce yönetimlerle ilgili sancılardan söz ettik. Parti ikiye bölünmüş durumda. Siz bu anlayış içerisinde ön seçimi yaparsanız seçimi kazanabilecek adayları tespit etmeniz çok zor olur. Bakın biz 1989 yılında, ben partide görev yaptığım 83’den başlayarak idarecilik görevinden ayrıldığım 91 yılına kadar partide yapılan her seçimde ön seçim yapmışızdır. Ama o dönemdeki parti yönetimleri, parti delegelerine neyi, nasıl anlatılacağını bilen ve adaylardan yana taraf tutmayan, objektif kriterlerle adayların yanında olabilen insanlardan oluşurdu ve sonuçlarda da başarılı olurdu. Biz 1987 yılında milletvekili adaylarımızı ön seçimle belirledik. Özal’ın yasasına rağmen ön seçim kararı alındı ve ön seçimle belirledik. 1989’da belediye başkan adayımızı ön seçimle belirledik. 1991’de milletvekili adaylarımızı ön seçimle belirledik. 1994’teki alt belediye başkan adaylarımız da ön seçimle belirlenmişti. Sadece Büyükşehir merkezden belirlenmişti. Ön seçimden yanayım ama bugün ki yapısı itibariyle bu ön seçimi yapabilecek kadronun olmadığını biliyorum. Eğer parti normal seyrine dönecek olursa ön seçim yapılır.
-Kurallar onlar aday adayı olurken konulmuştu-
Ama şunu da hiç unutmamak lazım; Bugün bir mücadelenin içerisindesiniz. Siz bu mücadelede karşınızdaki rakipleriniz hangi koşullar altında işlem yapıyorsa siz de o koşullarda işlem yapmak zorundasınız. Karşı taraf tek bir kişinin sözüyle adaylarını belirliyor, kimse sesini çıkarmıyor. Eğer buradaki aday belirlemede de ‘yok ben her şeye rağmen ön seçim yapacağım’ derseniz, doğru sonuç alamayabilirsiniz. Ben saygı gösteriyorum aday adayı olan arkadaşlarıma. Ama kurallar onlar aday olurken konulmuştu. Adayların merkezden belirleneceği belliydi. Arkadaşlar buna rağmen aday adayı oldularsa bu koşulları kabul ederek aday adayı olmuşlardır. Bir defa şunu teslim etmek lazım… Hoş olmayan şeylerde beyanatlar veren veya parti dışındaki organları kullanarak, basın mensuplarını kullanarak partide farklı bir hava varmış gibi bir olgu yaratmaya çalışanlar bana göre doğru yapmıyorlar. Parti disiplinine uymuyorlar.
Karar verme noktasında olan organlar kararını verdiyse başka bir şey söylememek gerekiyor.
-Eskişehir seçmeni çok akıllıdır-
AK Parti’nin Büyükşehir adayını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Başka bir partinin adayı için bir şey söylemek çok doğru değil. Hele hele bu arkadaşımız 10 yıl Eskişehir’in büyük bir ilçesinde belediye başkanlığı yaptı. Belediye başkanlığı bir vizyon işi. Herkes yol yaptırabilir, herkes su işini halledebilir, herkes ulaşımı halledebilir ama sizin bir vizyonunuz yoksa o kente katabileceğiniz çok şey yoktur. Önemli olan o kentte bir şey katabilmek. Yılmaz Hoca’nın başarısı bana göre buradan geliyor. Kentte bir kimlik kazandırdı. Hoca üniversitede rektörken, Eskişehir’i bir üniversite kenti haline getirdi. Büyükşehir Belediye Başkanıyken de Eskişehir’i bir turizm kenti ve müzeler kenti, sanat merkezi haline getirdi. Diğer ilçe belediyelerimizle birlikte yapılan çok önemli şeyler var. Burhan Bey zamanında Odunpazarı’nda sanatla ilgili bir şey yapılmadı. Sadece Odunpazarı Evleri’nin dıştan bir makyajı yapıldı. Bugün Odunpazarı Evleri restore ediliyor, işlev kazandırılıyor. Müze yapılıyor… Eskişehir seçmeni çok akıllıdır. Eskişehir seçmeni bu farkı görecektir ve olayı böyle değerlendirecektir.
-Karşı taraf aynı anlayışta değilse ittifak yapmanın bir faydası olmaz-
Yerelde ittifak hakkında ne düşünüyorsunuz?
Henüz daha bu konuda 24 Haziran’da ittifak yaptığımız partilerle görüşmedik.Ama görüşmeyi düşünüyorum. Önemli olan karşı tarafında aynı anlayışta olması. Karşı taraf aynı anlayışta değilse ittifak yapmanın bir faydası olmaz. Arslan Kabukçuoğlu’nun bir gazetede beyanatını okudum. Çok talihsiz bir beyanat. ‘Biz ittifak için varız ama büyük ilçelerden biri bize verilirse…’ Tepebaşı’nda ve Odunpazarı’nda bizim olan belediyeler için İYİ Parti’ye ‘buyurun siz burada aday çıkarın mı’ diyeceğiz. Böyle bir şey olur mu?
- Yılmaz Büyükerşen ve Ahmet Ataç her partiden oy alıyor-
Eskişehir’de ittifaka ihtiyaç var mı sizce? Bu seçimlerde ittifak olmadan seçim kazanılamaz mı?
İttifak olmadan seçim kazanılabilir. Bizim adaylarımız sadece Cumhuriyet Halk Partisi’nin oyunu almıyor. Bizim adaylarımız, özellikle Yılmaz Büyükerşen ve Ahmet Ataç her partiden oy alıyor. Yılmaz Hoca’nın son seçimlerdeki oy oranı yüzde 48…Cumhuriyet Halk Partisi’nin bir önceki veya bir sonraki genel seçimlerdeki oy oranına baktığımız zaman aradaki farkı görüyorsunuz. Onun için ittifaka çok fazla ihtiyaç yok. Ama biz biraz önce ‘ içerisindeki insanları kucaklayalım’ diyorsak, Eskişehir halkıyla da kucaklaşmak istiyoruz. Biz yabancı değiliz, biz farklı düşünmüyoruz, biz Eskişehirliye hizmet etmeyi düşünüyoruz. Nitekim belediye başkanlarımızda aynı anlayışla hareket ediyor. ‘Bu mahallede bana oy çıkmadı, buraya hizmet yok’, ‘bu mahallede bana oy çıktı, buraya hizmeti yağdıralım’ anlayışıyla bakmıyorlar. Nereye hangi hizmetin getirilmesi gerekiyorsa bu anlayışla bakıp, oraya da o hizmeti götürüyorlar.
-‘Ne kadar iyi yaptınız’ demeleri benim için çok anlamlıydı-
İlk Pazar toplantınızdaki sinerji size göre nasıldı?
Çok uzunca bir zamandır partiye, partililerin getirilme alışkanlığı olmadığı için biraz da havanın soğuk olması nedeniyle açıkçası beklediğim kalabalığı bulmadım. Ben çok daha büyük bir kalabalık bekliyordum. Bir kısım, bizim başarılı olmamızı istemeyen veyahut da görevden alınmadan kaynaklanan burukluğu yaşayanların katılmama, katılmamalarını sağlama gibi bir eyleminin olduğunu gözlemledim. Ama zaman içinde bunların hepsi eriyecektir. Ama her şeye rağmen gelenlerin hepsinin ‘ne kadar iyi yaptınız da bizi yeniden buraya getirdiniz’ demeleri benim için çok anlamlıydı. Benim beklediğim de buydu. Bu halka genişleyerek etrafta duyulacaktır. Ve insanlarımız bir süre sonra buraları tamamen dolduracaktır. Biz tabi buralarda oturmak düşüncesinde değiliz. Özellikle kırsal ilçelerle ilgili çalışma grupları oluşturuyoruz. O gruplara görev vereceğiz. Arkadaşlarda o gruplardan geri dönüşleri alacaklar.
-İl Başkanlığını bir tramplen tahtası gibi görmemeliler-
Abdülkadir Adar yönetimi kongreye kadar göreve devam eder mi? Kongrede aday olmayı düşünür müsünüz?
Bir dönem için bize görev verildi. Bunun sonucu nasıl olacak, onu bir görmemiz lazım. İkincisi eğer bir işe başladıysak o işin sonunu getirmek lazım. Bu partide eğer derleyip toparlama görevini, o misyonu üzerimize aldıysak bu partiyi derleyip toparlayıp ondan sonra ehil ellere devretmek lazım. Ben çok fazla bu görevi devam ettireyim anlayışında değilim. Çünkü bu görevler bizden daha genç arkadaşların yapacağı görevler. Ben ilk il başkanı olduğum zaman 36 yaşındaydım. Değişik defalar il başkanı oldum, il yönetimlerinde görevler aldım… Zaman zaman il başkanlığı yapmış olmama rağmen bir başkasının yönetiminde görev almayı kabul edebilen bir insanım. Hedefimiz hep partiyi daha ileriye taşımak olmalı. Partide görev almayı düşünen arkadaşlarımız ‘ben ileride şuraya talip olacağım, onun için buradan geçeyim…’ Yani il başkanlığını, il yönetim kurulu üyeliklerini bir tramplen tahtası gibi görmemeliler. Önce görev yapacaksınız, görevde başarılı olacaksınız. Eğer hak ediyorsanız ondan sonrada bir başka göreve talip olacaksınız.
-Ağırlığımız kırsaldaki ilçelerimiz olacak-
CHP yerel seçimlerde nasıl bir strateji izleyecek?
Her ilçemize göre ayrı stratejiler belirleyerek, ayrı çalışmalar yapacağız. Ağırlığımız kırsaldaki ilçelerimiz olacak. Odunpazarı ve Tepebaşı ilçelerimizdeki seçim stratejimiz ise daha çok insana dokunan, insanların sosyal olanaklarını artıracak projeler olacak. Çünkü artık kent merkezinde fiziki olarak yapılabileceklerin yüzde 85’i yapıldı.
Kırsaldaki hedefiniz nedir?
12…(Gülüyor)
Gerçekçi olursak…
Müracaat eden adaylar içerisinde seçim alma şansı en yüksek adayları belirlemeye çalışıyoruz. Onlarla ilgili çalışmalar yürütüyoruz. Şuana kadar belirlediğimiz bir dört ilçemiz var. Elimizde olmayan ilçeler bunlar. 6 ilçede seçimi almaya çok yakınız.
Kırsalda aday belirlerken neyi dikkate alıyorsunuz?
Seçmen bazında temayül yoklamaları yaptırıyoruz. Hepsinden önemlisi de bizim orada görev yapan ilçe yönetim kurullarımız. O ilçelerimizde etken olan unsurların da görüşlerini de alıyoruz.