Şayet, Nabi Hoca bu şehrin abiliğine oynamak yerine, “ben bu şehrin hocası olacağım” deseydi.
Tartışmalara yer bırakmadan hedefine ulaşmayı başarırdı.
Fakat, Nabi Hoca bunu yapmak yerine “sen, ne büyüksün, sen ne ulusun, sayın bakanım, sayın hocam” deyip, kanatları altına sığınanların amiyane tabir ile gazına gelerek, “ben büyüğüm” demi, o zaman “neden şehrin ağabeyi olmayayım?” fikrine kapıldı.
Mükemmel bir hocadan olduğumuz gibi, ağabeylik çabası fındıkkabuğu doldurmayacak tartışmalara sebebiyet verdi.
Şayet, Nabi Hoca kanatları altına sığınanlara balık vermek yerine, balık tutmayı öğretseydi.
Ellerindeki balıklarla caka satanlarla değil, balık tutmayı bilen ve balık tutmanın, balık sahibi olmaktan daha kıymetli olduğunun farkında olan kişilerle muhatap olacaktık.
Eğer Nabi hoca, kanatları altına sığınanlara bilgi ağırdır, taşıması zordur dedirtebilseydi.
Her şeyi bildiğini kabullenenler yerine, bir şeyler öğrenmek mecburiyeti hissedenlerden bahsedecektik
Eğer, Nabi Hoca makam yerine, bilgiyi işaret etseydi kanatları altındakilere
Makam için yanıp kavrulanlar değil, bilgeliğin peşinde koşanları gündeme taşırdık.
Nabi Hoca zor olanı değil, kolay olanı tercih etti.
Bu saatten sonra şehrin ağabeyi kim olursa olsun, hiç fark etmeyecek zannediyorum.
Kanatların altındakiler ağabey takmayacak bir körlükle ilerliyor.
Balık tükenirmiş, mevki gidermiş hiç umurlarında değil.
Ağabeylik arayışlarında bir gıdım mesafe almadan bu tartışmalar nokta koyup, şehrin ablasına dönelim bana kalırsa
Emine Nur Günay yaptığı çıkışla ablalığın en ciddi adayı
Size de öyle gelmiyor mu?
Gündem çok taze, gündem çok sıcak.
Biraz geçsin üstünden
Emine Hocanın sözlerine de kulak kabartırız.