Ülke genelinin, insan ruhuna etkisi sorgulanamaz.
Doların yükselişi, mutfak masraflarının artması elbette ki ülke topraklarında yaşayan herkes için bir sıkıntı kaynağı olur.
B şehrinde işlenen bir cinayet, Eskişehir’deki “insanı”da az da olsa öldürür.
Z şehrindeki çocuk tacizi, illa ki yüreğini burkar.
Y şehrinde ellerindeki palalarla birbirlerine saldıranlardan, illaki korku duyarsın.
T şehrinde mini etekli kıza atılan tekmeyi, hepimiz popomuzda hissederiz.
Ancak insan içinde yaşadığı şehir ile bir nebzede olsa kendisine sığınak bulma imkanına erişebiliyor. Eskişehir sığınaktır.
Başına nükleer bomba düşecek değil ya!
İnsana yakışmayanın saldırısından korur adamı bu şehir.
Diyarbakırlısı, Kütahyalısı, Muşlusu, Bileciklisi, hiçbir baskı altında kalmadan Eskişehir olur usulca.
Doğduğu toprağa ihanet değil, doyduğu topraklara oluşan derin hürmetten.
Mültecilere bakın örneğin; Sağlıklı bir entegrasyon süreci geçirmeden, ülkenin envai çeşit şehirlerine göç ettirilenlerin çoğu palalı saldırı haberlerinin konusu olurken, Eskişehir’de Adalar’da dolaşan kavruk yüzlü şehir sakinleridir.
Yerel seçimler yaklaşıyor.
Herkes bir müteahhit açlığı ile projelere odaklanır falan diye yazıyorum.
En büyük proje bu şehirdir.
Betonları müteahhitler düşünsün.
Bugün Büyükerşen aday olacak mı, olmayacak mı diye bin bir türlü laflar ediliyor.
Büyükerşen’in adaylığı ülke genelinde böyle bir gidişat hakimken zaruridir.
Soru şöyle sorulmalıdır belki de; yerel seçimlerde kime değil, neye oy vereceğiz.
Bu noktada Yılmaz Büyükerşen’in sessizliği tedirgin edicidir.