'Kumarhaneler Kralı' olarak bilinen ABD'li Adelson'un yüzen sarayı Kuşadası'nda. Mega yata 250bin litrelik yakıt ikmali yapıldı!’(Milliyet)
Eskişehir’de ne deniz var, ne de petrol! Bize ne elin kumarhanecisinin gemisinden diyebilirsiniz. Ama bu aralar ‘Aynı gemideyiz’ lafını öyle çok sık duyduk ki. Gemi sözünü duyunca insanın ister istemez ilgisini çekiyor! 250 bin litre yakıt aldığına bakmayın. Aslında sadece Adelson ailesini gezdiren gemide her konukla bir personel ilgileniyormuş ve 36 personel varmış. Yolcu kapasitesine bakarsanız ‘gemi değil gemicik’. Yani ülke olarak hepimizin tıkıştırılmaya çalışıldığı gemi bu olmasa gerek!
Neyse biz asıl konumuza gelelim. Bildiğiniz gibi ekonominin durumu tüm ülkede tartışma konusu. Ancak döviz kurundaki artış vatandaşı kaygılandırsa da bazıları için fırsatlar yaratıyor. Örneğin ABD’li Adelson. Gemisinin deposunu daha ucuza doldurdu. Çünkü değer kaybeden TL onlar için daha ucuz yakıt demek. ABD’li milyardere indirimler bununla da sınırlı değil. Türk karasularında kalmayacağını beyan eden yatlar Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının ödediği Özel Tüketim Vergisi’ni (ÖTV) de ödemeden yakıt satın alabiliyor. Yani Alpulu çiftçi Mehmet’in kullandığı mazot, Adelson’unkinden pahalı. Ayrıca kaderin cilvesi midir bilinmez, aynı Adelson şimdi ‘ülkemiz ekonomisine bodoslama daldığı’ söylenen ABD Başkanı Trump’ın seçim kampanyasına 100 milyon dolar yardımda bulunmasıyla gündeme gelmişti. Herhalde ekonomi bakanının ‘karı koca arasında olur’ böyle tatlı sertlikler dediği dönemden önceydi!
Fırsatlardan yararlananlar sadece yabancılar değil tabi ki. İktidarın günahını almamak gerek. ‘Yerli ve milli sermaye’den de fırsatlardan yararlananlar var. Onlar için fırsatın adı da ‘teşvik’. Örneğin AKP MKYK Üyesi Ethem Sancak. Onun şirketinin iki yatırımı için de 585 milyon lira devlet desteği sağlanacak ve yatırım vergiden muaf olacak.
Yine desteklenen ve ayakta durmaları sağlanan bir sektör de bankacılık sektörü. Merkez bankasının kapılarının bankalara açıklamasıyla fark etmişsinizdir, her haber kanalı bir banka müdürünü ağırlar oldu. Banka müdürleri öylesine kendinden geçti ki, meseleyi ‘Ne işi var Ayşe Teyze’nin dövizle’ noktasına kadar getirdiler.
Bunlar uzun ‘teşvikler’ listesinden sadece birkaç örnekti. Yerli ve yabancı yatırımcısı, bankacısı bu destekleri alırken mahsulü maliyetini kurtarmayan çiftçiyse üretimi bıraktı. Şimdi ürünlerine boykot çağrısı yapılan ABD’nin şeker tekelleri istedi diye bir bir şeker fabrikaları satıldı. İşçinin işsiz kaldığında kullanması gereken işsizlik fonu ‘istihdam teşviki’ adı altında patronlara açıldı. Ekonomik darboğazdan çıkış için yine aynı sistem öneriliyor.
Bir kısım iktisatçının kurduğu at-arpa-kuş modeli ülkemizdeki bu teşvik sistemini bir ölçüde açıklıyor. Atın sistemi-sermayeyi temsil ettiği modelde kuşlar üretenleri-emekçileri, arpa ise üretimde yaratılan değeri (artı değeri) ifade etmek için kullanılıyor. Sistemin işleyebilmesi için atın arpayı yemesi gerektiği söyleniyor. At arpayı yiyecek, büyük kısmını sindirecek. Dışkıdaki sindiremediği fazla arpayı ise kuşlar ayıklayacak. Eğer kuşlar daha fazla arpa isterlerse atın daha fazla arpa yemesi istenecek. Kuşlar atın önündeki torbaya hiç gözünü dikmeyecek. Hele atı aradan çıkarmayı, kendisi için üretip tüketmeyi hiç düşünmeyecek. Ama unutmamak gerekir ‘atları da vururlar’.