Cumhuriyet Gazetesi’nden Çiğdem Toker, bu gelişmeyi köşesinden duyurdu. İşte Toker’in ‘ Tarım alanlarına Danıştay’dan destek’ başlıklı yazısı;
Eskişehir’in verimli tarım alanı Alpu’da termik santral yapma süreci devam ederken önemli bir gelişme oldu.
Önce küçük bir hatırlatma sorusu:
Bu köşede yayımlanmış “Bir ikna aracı olarak tüy dökücü krem” başlıklı yazıyı hatırlıyor musunuz?
Hani geçen yıl kasım ayında Enerji Bakanlığı yetkilileri Eskişehir’e giderek bir otelde muhtarlarla toplantı yapmış, termik santralın devlet ve millet için ne kadar gerekli olduğunu anlatmış ve hediye olarak da içinde tüy dökücü krem, el feneri, şapka, şampuan vs. gibi ürünlerin yer aldığı bir çantayı muhtarlara dağıtmıştı.
Eskişehir milletvekili Utku Çakırözer’in TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda belgesiyle aktardığı bu olayın üzerinden epeyi zaman geçti.
Tüy dökücü krem hediyesinin ardından kritik bir gelişme yaşandı.
Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, tarım alanlarına termik santral yapılmasını mümkün kılan “çok ince” bir hamle yaptı.
Bakanlık, tarım arazilerinin korunması, kullanılıp planlanmasını düzenleyen yönetmelikte, “Toprak Koruma Kurulu’nun” karar alma koşullarını ve sayısal yeterliliğini değiştirdi.
Değişiklik öncesi, kurulun en az altı üye ile toplanması, geçerli bir karar alabilmesi için de bu en az altı üyenin aynı yönde oy kullanması gerekiyordu.
24 Ocak’ta “Kamuya ait enerji ve ulaşım yatırım projelerinde kurul, kararları katılan üyelerin çoğunluğu ile alabilir” diye bir cümle eklendi.
Bu cümle, başta Alpu olmak üzere, ülkenin her yerindeki verimli tarım arazileri için kıyım anlamına geliyordu. Bu hünerli değişiklikle her verimli tarım alanından yol geçirip santral kurmak mümkün hale gelmişti. Yeter mi “kamu yatırımı” deyin.
Hukuki güvenlik uyarısı
TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası, maddenin iptali ve yürütmenin durdurulması istemiyle Danıştay’da dava açtı. Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, davada yaptığı savunmada, yaptığı değişikliğin gerekçesini “önemli kamu yatırımlarının önünü açmak” diye açıkladı.
Fakat Danıştay aynı fikirde değildi. Başta Alpu olmak üzere tarım alanlarına iyi haber 10. Daire’den geldi. Hem de çok önemli bir gerekçeyle geldi.
Danıştay 10. Dairesi, yapılan bu değişikliğin, “hukuki belirlilik” ve “hukukigüvenlik” ilkeleriyle bağdaşmadığına hükmederek, yürütmenin durdurulmasına karar verdi. (2018/376)
Kararı verirken de gerekçeye hem anayasanın toprak mülkiyeti ile ilgili maddesini hem de Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu’nun amaçlarını uzun uzun irdeledi.
Karardan kısa bir özet sunalım:
“Nispeten daha az tarım toprağının amacı dışında kullanılmasına sebebiyet verecek daha basit kararlarda toplantı ve karar yeter sayılarında nitelikli çoğunluk aranmakta iken daha geniş alanların tarımdışına çıkarılmasını gerektiren bir kısım yatırımlar yönünden adi çoğunluğun yeterli bulunmasının, kendi içerisinde çelişkili olduğu açık olmakla birlikte, enerji ve ulaşım yatırımlarının kamusal niteliği dikkatealındığında ‘kamuya ait’ ve ayrıca ‘zorunluluk halinde’ ifadeleriyle belirsizbir durum oluşturulması ve toplantı yeter sayısının 6 üyeye ve enerji ve ulaşım yatırımları yönünden ise karar yeter sayısının beşte üç çoğunluktan niteliksiz çoğunluğa düşürülmesi, Kanunun, tarım dışı kullanımda kamu yararı olsa dahi toprak bütünlüğünü ve verimliliğini korumaya yönelik amacına ve açık şekilde 13. maddesine aykırı bulunmaktadır.”
Bitmedi.
10. Daire gerekçeli kararında, anayasanın 2. maddesindeki hukuk devletine atıfta bulunarak şöyle dedi:
“Hukuk devletinin en önemli unsurlarından birisi ‘hukuki güvenlik ilkesi’dir. Hukuki güvenlik ilkesi, hukuk normlarının öngörülebilir olmasını, bireylerin tüm eylem ve işlemlerinde devlete güven duyabilmesini, devletin de yasal düzenlemelerde bu güven duygusunu zedeleyici yöntemlerden kaçınmasını gerekli kılar.”
“Devletin güven duygusunu zedeleyici yöntemlerden kaçınmasının gerekli olduğu” cümlesinin bir yargı kararında yer alması ne kadar unuttuğumuz bir ifade...
Meseleyi Alpu santralı özeliyle de sınırlamayarak, her alanda, bütün yurttaşlar ve hukuk devleti temelinde ele alıp değerlendiren bu karar “Türkiye’de her şeye rağmen hâkimler var” dedirtiyor.