Ömrümde hiç basketbol maçına gitmedim.
Ama bir şehrin, bir sporu ne kadar sahiplendiğine, ne kadar tutkuyla bağlandığına şahitlik ettim.
Şehrin bağrından çıkmış, yine şehre ve Türkiye’ye mal olmuş bu güzelliğin kalbine hançer saplamak, kapatmak hangi akıl tutulmasının ürünüdür bilmiyorum.
Zannediyorum Eskişehir Basket yönetimi bu kapanışı kendileri için karlı gördü.
Ama şehrin kaybettiğinden haberleri var mı, bu büyük bir soru işareti.
Eskişehir Basket, bu kentte, kısa sürede ne tür başarılara imza atılabileceğini öğretti. Ama vazgeçmemek konusunda ciddi sınavlar vermiş ve her seferinde bu sınavdan başarıyla çıkmış bir kentte, bu kadar kolay vazgeçmeyi de öğretti.
Neresinden bakarsanız elinizde kalan kocaman bir hayal kırıklığı…
Madem kapanacaktı; o kadar şaşaaya, o kadar ümit vaat eden sözlere ne gerek vardı.
Eskişehir basketbolunu geçmişteki başarılı günlerine taşımayı vaat eden Eskişehir Basket, bu başarıyı sergileyemeden hafızalarda büyük bir vazgeçişin hikayesi olarak yer edinecek.
Ataç’ın başına ne geliyorsa otobüslerden geliyor…
Çanakkale’ye otobüslerle Eskişehirlileri taşıdı; AK Partililer ‘belediyenin bütçesini Büyükşehir hayalleri için harcıyor’ diye suçladı.
Muharrem İnce, Eskişehir’de miting yaptı. İnce ile birlikte otobüsün üstüne çıktı; O dönemin İl Başkanı tarafından korsan miting yapmakla suçlandı.
Seçim sonrası, istifası istenen Kılıçdaroğlu’na destek olsun diye Ankara’ya otobüs gönderdi; İnce otobüs gönderen belediye başkanlarına aba altından sopa gösterdi.
Bakalım otobüsün sonraki durağı neresi olacak?