Çok uzun süre düşündüm. Anadolu Üniversitesi’nin bölünmesine neden karşı çıkılıyor veya neden bölünsün isteniyor. Akıl aldığım pek çok insan değişik nedenlerden dolayı bölünsün ya da bölünmesin yönünde net çizgilere sahip. (Ortada çok fazla netlik varsa hızlı karar vermemek en mantıklı tercihtir)
Konuşulan konuların başında döner sermaye ve dolayısıyla maddiyat geliyor. Yani kamuoyunda Anadolu Üniversitesi denince akla hatırı sayılır bütçesi geliyor.
Oysaki 1958 yılında kurulan Anadolu Üniversitesi’nin öğrencilerine sorduğunuz zaman her birinin, diğerinden daha değerli olduğu pek çok anı biriktirdiğini duyacaksınız. Hocaları koskoca Anadolu Üniversitesi’nin hocası olmaktan, Eskişehir ise, ülke akademik hayatında hatırı sayılır yeri olan üniversitesinden ziyadesi ile memnun.
ODTÜ’nün böbürlenen veya Siyasal Bilimlerin “biz biliriz” mezunlarının yanına hayat ile iç içe olan, sınavlardan geçmek için saç baş yoldurtmayan, ancak mezun olunduğunda hayatı iliklerine kadar hisseden öğrenciler yetiştirdiği düşünüldüğünde bölünmenin anlamı zannediyorum kendisini daha acı bir şekilde hissettirecektir.
Mezunu olduğum üniversitede yapılan her değişikliğin, en azından akademik çerçevede pek de karlı çıkarmadığını, hatta öğrencilerin bir birleri ile oluşan iletişimlerinin negatif yönde etkilendiğini gördüm. Eskiden kantinlerinde ülke sorunlarının (derinlemesine olmasa da) masaya yatırıldığı kantinlerin, bir çay içme durağı olmaktan öte bir anlam ifade etmediği bir yere çekildiğini hissediyorum.
Dolayısıyla Anadolu Üniversitesi’nin akademinin yerlerde süründüğü dönemden geçilirken, bölünmeye İhtiyacı yok. Çok daha başka şeyler yapılmalı. Daha insan odaklı faaliyetler ile anılması gerekiyor mesela.
Proje yaratmak için de, düşünce üretmek için de öncelikli gereksinim insana olduğuna göre, akademilerin birinci tartışma konusu üniversiteleri nasıl daha fazla “insanlaştırabiliriz” olmalı.
Bina yapılır, daha güzel projeler üretilir, bunlarda şüphe duymuyorum.
Anadolu Üniversitesi bölünürse zannediyorum elimizden ilk önce “Anadolu”su da gidecek. Şehir ile bu kadar özdeşleşmiş bir üniversitenin bölünmesi halinde, üniversitenin nitelik olarak da değişmeyeceğinin garantisini kimse veremez zannediyorum.
Üniversiteler, siyasetin verdiği sözün tutulma mecburiyetine kurban edilmeden önce iki kez belki, daha fazla üzerinde düşünülmesi gereken ruh taşıyıcılarıdır aynı zamanda.