Eğitim Bir Sen Şube Başkanı Muammer Karaman, Hayata geçirilmek istenen performans değerlendirmesi ile ilgili bir basın açıklaması yaptı. Performans değerlendirmesinin, herhangi bir analizin sonucu olmadığı gibi, neye hizmet ettiği de belli olmadığını belirten Karaman şöyle devam etti:" Öğretmenin performansının ölçülmesine neden gerek duyulduğu, kamuoyuyla ve sosyal taraflarla paylaşılmadığı gibi performans ölçümünün neye hizmet edeceği de ortaya konulmamıştır. Her ne kadar taslak metinde performans değerlendirmesinin amacı, öğretmenin görevindeki gayret, verimlilik ve başarısının tespit edilmesi, bilgi ve beceri düzeyinin ve eğitim ihtiyaçlarının belirlenmesi ve ödüllendirilmesinin sağlanması olarak ifade edilmiş ise de, taslak ekindeki değerlendirme kriter setinin bu amacı sağlamaktan uzak olduğu görülmektedir."dedi.
Performans değerlendirmesi uygulanabilir bir politika aracı değildir
Sonuçları hemen alınamayan bir süreçte, anlık veya kısa vadeli performans ölçümünün mümkün olmadığına dikkat çeken Karaman şöyle devam etti: "Öğretmenlerin meslekleriyle ilgili konulara ve karar alma süreçlerine dâhil edilmediği, öğretim sürecinde kullanacakları içerik, yöntem ve materyalleri seçme ve okul yönetimiyle ilgili kararlara katılma haklarının olmadığı bir süreçte salt öğretmenlerin performansını ölçmeye kalkmak, performansa olumsuz etki edecek hiçbir haricî faktörün dikkate alınmaması nedeniyle, eğitimin niteliğinin artırılmasını sağlayacak sağlıklı ve işlevsel sonuçlar üretmeyecektir. Elde edilecek tek sonuç, taslakta yer alan amacın aksine, öğretmenlik mesleğini yüksek performans puanı almaya ve yazılı sınavlarda başarılı olmaya indirgemek zorunda bırakılan bir öğretmen kitlesi meydana getirmek olacaktır." diye konuştu.
Eşit olmayan şartlarda hizmet verenleri aynı kıstaslarla ölçmeye çalışmak hakkaniyete aykırıdır
Sağlıklı, güvenilir ve nesnel bir değerlendirme için gerekli ortak bir zemin, öğretmenler ve eğitim hizmeti sunumu özelinde bulunmamaktadır. Eğitim kurumlarının konumu, bulunduğu bölge, il, ilçe, coğrafi konum ve çevre şartları, fiziki donanım ve altyapı, öğrenci kitlesi ve ebeveynlerin sosyal, kültürel ve ekonomik konumları, eğitim yönetimi ve diğer kurumlarla ilişkiler gibi eğitime doğrudan etki eden faktörler, ülkenin tamamında eşit bir şekilde dağılmadığından ortak bir değerlendirme kriteri setinin ortaya konulması mümkün görünmemektedir. Buna rağmen performans değerlendirmesi yapmaya kalkmak, eşit imkân ve şartlara sahip olmayan kişilerin bireysel çaba ve fedakârlıklarının göz ardı edileceği, hakkaniyet boyutuyla vicdanları zedeleyen sonuçlara yol açacaktır.
Bakanlığın kurumsal performansı sorgulanmadan öğretmenin performansı değerlendirilemez
Eğitim sisteminin mevcut durumu ve ortaya koyduğu sonuçlar açısından öğretmenin görevini ifasının tek başına belirleyici bir ölçüt olmadığı bir sistemde, politika üreticilerin ve karar alıcıların hatalarının sonuçları nasıl değerlendirilecektir? Performansa etkisi kabul edilecek midir? Bu husus tartışma konusu yapılmaksızın öğretmenlerin performansını ölçmeye kalkmak, müsebbibi olmadıkları sorunlara ilişkin soruların cevabını öğretmenlerde aramak anlamına gelecektir. Öğretmenlere mesleklerini ifada neredeyse hiçbir özerkliğin tanınmadığı, eğitim hizmetinin sunumunda öğretmenin karar alma mekanizmasından dışlandığı, sadece verili görevleri ifasının istenildiği bir ortamda öğretmenlerin oluşturulmasında yer almadıkları kararların öngörülebilir sonuçlarından dahi sorumlu tutularak değerlendirilmeleri kabul edilemez.
Eğitimin öznelerine değinmeyen performans değerlendirmesi puan toplamaktan başka bir amaca hizmet etmez
Öğretmenlere özgü bir performans sistemi oluşturma gayreti, eğitimin insan-insan temalı bir ilişki ve iletişim hizmet alanı, insanı inşa etme zemini olduğu gerçeğini ıskalamayı beraberinde getirir. Bu konu, sosyal, siyasal ve ekonomik risklerin yanında eğitimin insan-hikmet temasını sağlama niteliğini göz ardı etmekle sonuçlanacak daha tehlikeli ve daha uzun erimli etkileri de ardıl alan olarak bünyesinde barındırmaktadır.
Hâlihazırda Öğretmen atama ve yer değiştirme yönetmeliği çerçevesinde yapılan performans değerlendirmelerine ilişkin mahkeme kararlarında, somut bilgi ve belgeye dayanmayan değerlendirme puanlarının hukuki denetime elverişli olmadığı için hukuken korunmayacağı hususu sık sık vurgulanmıştır. İdari yargı mercileri, hukuki denetime elverişli bir değerlendirme süreci konusunda ısrarcı olmakta, bunun yanında olumsuz değerlendirmelere yol açan nedenlerin ve bu olumsuzlukların hizmete etkisinin ortaya konulmasını özellikle aramaktadır. Buna rağmen performans değerlendirme taslağında hukuki denetime elverişli bir değerlendirme setine yer verilmemiş, mahkemelerce aranan kriterleri cevaplayacak tarzda bir değerlendirme süreci öngörülmemiştir. Taslağın bu şekliyle yürürlüğe konulması hâlinde dava konusu edilen her değerlendirmenin idari yargı mercilerinden döneceği, bunun da süreci işlemez ve işlevsiz kılacağına şüphe yoktur.
Performans değerlendirme sistemini uygulamaya koymaktaki gereksiz ısrar, hatalara ve mağduriyetlere sebep olacaktır
Bakanlığın aceleci ve plansız bir tavırla, hukuki ve kanuni dayanağı olmayan performans değerlendirme sistemini uygulamaya koymaktaki gereksiz ısrarı, hatalara ve mağduriyetlere yol açacaktır.
Eşit olmayan şartlarda hizmet veren öğretmenlerin yine eşit olmayan şartlara sahip değerlendiriciler tarafından eşit olmayan bir puanlamaya tabi tutulacağı bir süreç bizi beklemektedir.
Öğretmenlerin hem meslek öncesi hem de görev sırası bağlamında oldukça fazla sayıda sınava tabi tutulması karşısında, performans değerlendirme eksenli her dört yılda bir yazılı sınav şeklinde yeni bir sınav türünün öngörülmesiyle birlikte, öğrencilerini hem hayata hem de sınavlara hazırlama hizmetlerini yürütmesi gereken öğretmenler kendi kariyerlerine yönelik sınavlara hazırlanmak şeklinde bir eğilime zorlanacaktır.
Taslak ekinde yer alan cetvellerdeki gösterge ölçütleri ve değerlendirme alanları incelendiğinde, belgelendirilmesi mümkün olmayan kişisel görüşe göre şekillenecek, soyut, subjektif ve öznel ölçütler olduğu görülmektedir. Bu hâliyle bu değerlendirmelerin ölçülebilir ve denetlenebilir olmayacağı ve suistimallere kapı aralayacağı açıktır.
Kısa vadeli sonuçlar ve nispeten ölçülebilir veya matematiksel puanlamaya dökülebilen sorular üzerinden öğretmenin performansını ölçmek, bütün bir eğitim sistemini puan hesaplamaya indirgemek ve insan yetiştirmeyi eğitimin gündeminden çıkarmak anlamına gelmektedir.
Şiddetin önlenmesi için ivedilikle tedbir alınmalıdır
Eğitimcilerin terörün, hain darbe girişiminin ve şiddetin hedefi olması eğitim camiasını umutsuzluğa düşürmeye başlamıştır. Hain darbe girişimi aramızdan Yusuf Elitaş’ı aldı, teröristler mesleki hayatının henüz başlarında Aybüke Yalçın ve Necmettin Yılmaz’ı hedef aldı, şiddet ise başta Ayhan Kökmen olmak üzere birçok öğretmenimizi katlederek geride kederli bir camia ve aile bıraktı. Iğdır’da Yücel Düzci öğretmenimiz, saldırıya uğrayan öğrencilerini korurken, gözü dönmüş kişilerin şiddetine maruz kaldı. Son olarak, Patnos’un Aktepe köyündeki Yatılı Bölge Okulu Müdürü Yusuf Vural, bir öğrencinin kardeşi tarafından sırtından bıçaklandı. Şiddetin aileden sokağa ve çalışma ortamına kadar hayatın her alanında gözleniyor oluşu, sağlıksız bir gidişatı işaret etmektedir. Öğretmenlerin emeğini yok sayan, itibarını örseleyen, eğitimdeki etki alanını daraltan, eğitimin aktörünü neredeyse bir figürana dönüştüren, bu mesleği her türlü haksızlığa ve saldırıya açık hâle getiren yaklaşımlar, politikalar bugün geldiğimiz noktanın sebebidir. Yaşanan mesleki erozyon öğretmeni savunmasız bırakmış, saldırılara açık hâle getirmiştir. Topluma verdiklerine ters orantılı olarak yeteri kadar mağdur edilen öğretmenlerimiz ilgisiz, desteksiz, çaresiz bırakılmamalıdır. Öncelikle MEB, misyonuyla yakıştıramadığımız ve anlaşılmaz bir şekilde her defasında öğretmeni zora sokan, mağdur eden uygulamalardan bir an önce vazgeçmeli, onları en etkili ve güven verici tarzda korumalıdır.
Öğretmen yetiştirmedeki yanlış politikalar, istihdam sürecindeki zorluklar ve haksızlıklar, öğretmen açığı, sözleşmeli öğretmenlik sorunu, Alo 147 garabeti, istihdamda güçlük çekilen bölgelerdeki mahrumiyetler, iş güvencesi açısından yaşanan kaygılar, eğitimin öznesi öğretmenlerimizin şiddetin nesnesi hâline getirilmesi gibi olumsuzluklar ve devam eden sorunlar, eğitimin niteliğinin artırılmasına engel teşkil etmekte, öğretmenlik mesleğinin saygınlığına gölge düşürmektedir."