Meddah; olmayan bir mekânı, olmayan bir zamanı, olmayan karakterleri en önemli anlatma aracı olan bedeni ve sesiyle seyirciye anlatır. Yani meddah, seyircinin hayal gücünü harekete geçiren bir oyuncudur. Kökeni şamanizme kadar dayanır.
Eskişehir’de bir meddah atölyesi olduğunu biliyor muydunuz?
Eskişehir’in köklü üniversitesi Anadolu Üniversitesi Devlet Konservatuvarı’nın birçok başarılı işlerinden bir tanesi Meddah Atölyesi.
Şehir merkezindeki tiyatro ile birlikte Anadolu Üniversitesi’nin profesyonel bir tiyatrosunun olduğunu hepimiz biliyoruz. Tiyatro Anadolu bu sezon başarılı oyunları ile sahne açmaya devam ediyor. Bunun yanında bilimsel çalışmalarla tiyatronun gelişmesine de katkı sunuyor.
Bütün bunların yanında Devlet Konservatuvarı’nda yapılan başarılı çalışmalar Ergin Orbey Deneme Sahnesinde sergileniyor.
İşte bunlardan bir tanesi ; YALNIZ KADIN…
Alanında başarılı ve çalışkan bir Hoca, Pınar Arık Ateş. Bilimsel açıdan çalışmalar yaparken de sahne üzerine olmayı hiçbir zaman ihmal etmiyor.
‘Yalnız Kadın’ oyunu geçtiğimiz hafta Anadolu Üniversitesi Devlet Konservatuvarı içerisinde bulunan Ergin Orbey Uygulama Sahnesinde prömiyer yaptı. Oyunun gösterimleri devam ediyor.
Meddah Atölyesi, Tiyatro Anadolu’daki profesyonel oyuncuların yer aldığı, konservatuvarın öğretim elemanlarından oluşan bir ekip. Amaçları, geleneksel Türk tiyatrosunun bir türü olan meddahlığı çağdaş tiyatro teknikleriyle birleştirip bunu bir gösteri formatı içinde seyirci karşısına çıkarmak. Atölye, Tiyatro Anadolu-Uygulama ve Araştırma Birimi’ne hizmet eden önemli atılımlarından biri oldu.
Daha fazla sözü uzatmadan sizleri Pınar Hoca ve Yalnız Kadın oyunu ile baş başa bırakıyorum.
Pınar Hocam, yer aldığınız projelerle adınızdan sıklıkla bahsettiriyorsunuz. Sizi kısaca tanıyabilir miyiz?
1981 yılı Bursa doğumluyum. Lise yıllarında Bursa Ahmet Vefik Paşa Devlet Tiyatrosu ve bazı özel tiyatrolarda başladığım amatör düzeydeki tiyatro etkinliklerine 2000 yılında konservatuvarın yetenek sınavını kazanana kadar devam ettim. 2004 yılında Anadolu Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Sahne Sanatları Bölümü’nden mezun olduktan sonra, 2004-2005 sezonu boyunca şimdi Bursa Şehir Tiyatrosu olan Kültür Sanat ve Turizm Vakfı Tiyatrosu’nda çeşitli oyunlarda görev aldım. 2005 yılında Eskişehir ile yeniden buluşarak mezun olduğum bölümde Araştırma Görevlisi olarak çalışmaya başladım. Böylece oyunculuk ile beraber akademisyenliğe de ilk adımımı atmış oldum. 2007 yılında Fransa’nın Montpellier şehrinde bulunan Paul Valéry Üniversitesi’nde yüksek lisansımı, 2014 yılında da Anadolu Üniversitesi Güzel Sanatlar Enstitüsü’nde Sanatta Yeterliğimi tamamladım. Halen akademik ve sanatsal çalışmalarıma devam etmekteyim. Evli ve bir çocuk sahibiyim.
(Fotoğraf:Sirk Tiyatrosu Denemesi 'Deli Dumrul')
Hangi oyunlar ve projelerde yer aldınız?
Kuvay-ı Milliye Kadınları (1998-1999 /Bursa- A.V.P Devlet Tiyatrosu)
N’aber Juliet? (1999-2000 / Bursa-Tiyatro Om)
Sevgili Doktor (2000 / Mudanya Han Tiyatrosu)
Kurşun Askerin Utancı (2000 /Mudanya Han Tiyatrosu)
Bir Su Masalı-Ferhat ile Şirin (2004-2005 / B.K.S.T.V. Tiyatrosu)
Temaşa-i Ramazan (2004-2005 / B.K.S.T.V. Tiyatrosu)
İki Kova Su (2005 / B.K.S.T.V. Tiyatrosu)
Macbeth (2007-2008 / Eskişehir- Tiyatro Anadolu)
Deli Dumrul (2008 / Eskişehir- Tiyatro Anadolu)
Adam Öldürmeyi Macbeth Oyun Mu Sandın (2012 / Eskişehir, Balıkesir, Kanada – A.Ü. Güzel San. Enst.)
Deli Dumrul (2013 / Eskişehir - A.Ü. Güzel San. Enst.)
Yalnız Kadın (2018 / Eskişehir – A.Ü. Devlet Konservatuvarı)
(Fotoğraf:Meddah Yöntemiyle çalışılan 'Adam Öldürmeyi Macbeth mi sandın?' oyunundan)
Oynamaya devam eden, deneysel bir oyun olan ‘Yalnız Kadın’ oyunu hakkında düşüncelerinizi almak isterim. Sizin açınızdan hikayesi nedir biraz bahseder misiniz?
“Yalnız Kadın”, Nisan 2016’da kurulmuş olan (m-a) “Meddah Atölyesi”nin ilk gösterisi “Antigone’nin Hikâyesi” sonrasında, bu uygulamaların devamı niteliğini taşıyan bir oyun. Oyunun yönetmeni Mustafa Sekmen tarafından tasarlanan bu atölyenin amacı; Türk Tiyatrosu’nun temel türlerinden biri olan meddahlıktan ve diğer kültürlerdeki hikâye anlatıcılığı veya anlatı tiyatrosundan yola çıkan sanatsal ve bilimsel araştırmalar yapmak. Kısacası atölye, sahne ve gösteri sanatlarının anlatım araçları ile yapılacak tüm geleneksel ya da çağdaş sanatsal/akademik uygulama ve araştırmaların sahnesi ve laboratuvarı olmayı hedefliyor. Dario Fo ve Franca Rame’nin tek kişilik kadın oyunlarından olan “Yalnız Kadın” Maria, karşı penceresindeki komşusuyla konuşuyormuş gibi görünse de aslında o da bizlere kendi hikâyesini anlatıyor. Oyun erkeklerin çevrelemiş olduğu yaşamında sürekli sözlü ya da fiziksel şiddete ve tacize maruz kalan Maria’nın bir gününü gösteriyor seyirciye. Bunu yaparken de hem komedi hem de trajediyi bulabiliyorsunuz oyunun içinde. O nedenle Maria’nın aslında trajik olan ama zaman zaman eğlenerek anlattığı bazı durumlar bile izleyen için komik olamıyor.
Prova sürecinden biraz bahsedebilir misiniz?
Prova süreci, benim açımdan hem zor hem de keyifli bir süreçti. Zordu çünkü oyunculuk sınırlarımı aşmaya çalıştığım çok anlar oldu. Ama aynı zamanda bu eşiği atlamaktan dolayı çok keyif aldım. Gerçekçi bir üslupla yazılmış ve karakterin psikolojik derinliğini çözümlemeyi göz ardı edemeyeceğiniz bir oyun. Bununla beraber kadınların toplumsal hayatta karşılaştıkları sorunların evrenselliğine değinmek adına oyunun yorumu gereği birbirinden farklı sekiz kadın tipini canlandırıyorum ve bunlar arasında keskin geçişler söz konusu. Her birinin konuşma biçimi ve fiziksel tavrı için ayrıca bir çalışma gerçekleştirdik. Daha sonrasında da bunları Maria’nın yaşamının içine serpiştirdik. Beni oyuncu olarak zorlayan kısım da bu oldu. Burada mesele Karadenizli, Güneydoğulu ya da Fransız kadın taklidi yapmak değil, dünyanın birbirinden farklı yerlerinde de olsa her birinin Maria’nın trajik yaşamının bir parçasını taşıdığını göstermekti. Aynı yoğunlukta ve gerçekçilikte oynayabilmek idi amaç. Bu nokta çok sınırda bir yer. Seyirciyi kahkahalara boğma imkânınız da var gülmeye pişman etmeye de. Biz ikincisini seçtik.
Eskişehirliler ‘Yalnız Kadın’ oyununda ne ile karşılaşacak?
Eskişehirli seyirciler bu oyunda aslında herkesin bildiği fakat kimsenin konuşamadığı konularla karşılaşacak. Her ne kadar İtalyan bir yazar tarafından yazılmış olsa da oyundaki kadının yaşadığı problemlerin evrenselliği uluslararası ortak bir dil yaratıyor. Kadın oyunu olarak görülse de bence daha çok kadınların erkeklerle beraber izlemesi gereken bir oyun. Şu ana kadar aldığımız tepkilerde hem kadın hem erkek seyirciler oyunu çok etkileyici ve gerçekçi buluyor.
Sahnede yalnız olmak, tek başınıza olmak zor olsa gerek. Bunun zorluğunu nasıl aştınız?
Bu benim sahnede seyirciyle buluşan ikinci tek kişilik oyunum. Açıkçası bir saat boyunca, aralıksız sahnede tek başına bir performans sergilemek gerçekten bir oyuncu için zor ancak deneyimlenmesi gereken bir durum. Bu zorluğu ancak ve ancak iyi bir kondisyon ve tekrarla aşabiliyorsunuz. Teknik olarak sahnedeki hareketleriniz, sözleriniz, nerede, ne zaman, ne yapacağınız gibi konulara hâkim olduğunuz zaman bile bir sahne dolusu seyirciyle ve onların tepkileriyle karşılaştığınız zaman en iyi bildiğiniz şeyi bile unutma riskiyle karşı karşıyasınız. Fakat bu deneyimi ne kadar çok tekrarlarsanız kontrol ve konsantrasyon konusunda o kadar çok gelişiyorsunuz.
‘Yalnız Kadın’ oyunu hangi salonda ve hangi tarihlerde sergilenecek?
Oyunumuz 22 Şubat Perşembe akşamı saat 19:00 da, Anadolu Üniversitesi, Devlet Konservatuvarı, Sahne Sanatları Bölümü, Ergin Orbey Sahnesi’nde sahnelenecek. Mart ayında da sahnelenmeye devam edecek. Mart ayı programını üniversitenin resmi sayfasındaki “Etkinlikler” bölümünden takip edebilirsiniz. Oyunumuz akademik bir çalışma olduğu için ücretsizdir. İzlemek isteyenlerin fkandemir@anadolu.edu.tr adresine mail göndermeleri yeterli olacaktır.
Yoğun programınız içerisinde bana zaman ayırdığınız için teşekkür ederim. Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı?
Bu röportajı gerçekleştirdiğiniz için ekibimiz adına ben sizlere teşekkür ederim.