Tepebaşı Belediyesi Özdilek Sanat Merkezi Oktay Ekinci Sahnesi’nde gerçekleştirilen söyleşiye Tepebaşı Belediye Başkanı Dt. Ahmet Ataç’ın yanı sıra çok sayıda vatandaş katıldı. Etkinlikte Eskişehirliler ile buluşan Özgür Mumcu, “Edebiyat, Hayat ve Sanat” konulu söyleşide Ergülen’in yanı sıra katılımcılardan gelen soruları da yanıtladı.
Gelen bir soru üzerine edebiyatın siyasi baskı altında daha da kuvvetlendiğini ifade eden Mumcu, “Bu tür baskı dönemlerinde aslında edebiyatın kuvvetlendiğini de görüyoruz. Dünyada da belirgin örnekleri var. İnsanlar bir şekilde edebiyata sığınıyorlar. Yazarlar doğrudan söylemediklerini, belki de edebiyatla söylemek istiyorlar. Orası biraz daha az baskı gören bir ortam. Çünkü romanı okuyacaksınız, anlayacaksınız, oradan böyle bir şeyi tespit edeceksiniz, dava açacaksınız falan… Gazete yazısına göre bu biraz daha zor. İran sineması çok sevilir, en önemli özelliklerinden biri de sansürden kaçmak için çok yaratıcı yöntemler bulmasıdır. Kendine özgü başka bir sinema dili geliştirmiştir. Köşe yazılarında bizim de biraz öyle. Kendim yazarken de ben bunu hissediyorum. Bir şey anlatmak isteyip doğrudan anlatamayınca, bir takım teknikler geliştirip öyle anlatıyoruz. Edebiyatta da biraz daha alegorik metaforların kullanıldığı bir üslubun hakim olmaya başlayacağını tahmin ediyorum” şeklinde konuştu.
Bir okurunun muhalif yazılarından ötürü korkup korkmadığını sorması üzerine ise Mumcu, “Sanki korkup geri adım atarsam başıma bir şey gelir diye düşünüyorum. Kendi pozisyonunu, çizgini korumak gerekir diye düşünüyorum ama korkmuyor muyum, elbette ben de korkuyorum. Yani tanıdığım herkes korkuyor, bunu da söyleyeyim. Otosansür uygulamıyor muyum, elbette uyguluyorum. Aynı şekilde tanıdığım herkes de uyguluyor. Herkesin başına gelince o kadar olağanlaşıyor ki. Bir süre sonra korku da azalıyor. Herkesi alıyorlar içeri, sıradanlaştı bu. Mesela hapse atılsan bu dönemde, 15 sene konuştuğunuzda ‘Ya ben de hapse girmiştim o dönemde’ desem, kimse şaşırmaz. O kadar sıradan bir hale geldi” şeklinde cevapladı.
Söyleşi sonunda konuşan Tepebaşı Belediye Başkanı Dt. Ahmet Ataç ise “Bu akşam çok güzel ve demokratik bir ortam vardı. Sevgili Özgür’ün sayesinde o kadar güzel fikirler konuşuldu ki ihtiyacımız olan da bu zaten. Eğer bunları konuşmazsak umudumuz gider. Belki şu ortamı Türkiye yaşayamıyor çünkü biz Türkiye’de hissedilen birçok olumsuz şeyi hissetmiyoruz. Niye? İşte 3 belediye var, üçü de sol belediye. Bu iktidar gücü halka da yansıyor, öyle olunca da daha farklı oluyor. Ümidimizi, umudumuzu kırmayalım. Referandum ülkeye çok ciddi mesajlar verdi. İyi okumak gerekir. İstanbul’u 1995’ten beri ilk defa kaybedeceklerini kim düşünürdü ki? Siyasi tarihe baktığınızda İstanbul’u alıp da iktidar olamayan hiçbir parti yoktur. Bununla beraber Adana, Mersin, Antalya, Balıkesir, Denizli, Ankara… Bunları iyi okumak lazım... Batıda yaşayan Kürt vatandaşlarımızla ilgili çok özel söylemlerin olması lazım… Çünkü onlar hiçbir zaman ayrılmayı düşünmüyorlar. Cumhurbaşkanı gitti Sivas’ta Avrasya tünelini anlattı, havaalanını anlattı, orada ‘evet’ dediler, İstanbul’da ‘hayır’ çıktı. Bakın yerel yönetimlere önem vermemiz lazım. 89’daki SHP yerel yönetimleri kazanarak ANAP iktidarını gönderdi. Onun için umudumuzu yitirmeyelim. Biz iyi noktadayız, bunu kaybetmeyelim. O açıdan bugünkü bu konuşmalar, paylaşılan düşünceler, verilen katkılar o kadar önemli ki… Hepinize teşekkür ediyoruz. Sevgili Özgür’e çok teşekkür ediyorum. Babası ve ailesi bizim için çok kıymetli” sözlerini kullandı.
Kent & Kültür Söyleşileri, Başkan Ataç’ın Özgür Mumcu’ya günün anısına plaket ve çiçek takdim etmesi ile sona erdi.