‘SESİ’ İLE ‘OYUNCULUĞU’ İLE BİR TİYATRO İNSANI DEVRİM ÖZDER AKIN

Hüseyin Akçar'ın bu haftaki konuğu DEVRİM ÖZDER AKIN...

Eskişehir Büyükşehir Belediyesi’nin kale gibi duvarlarından birisi.

Şehir Tiyatroları’nın kuruluşunda etkin görev almış, oynadığı oyunlarla adından sıklıkla söz ettiren, başarılı bir sanatçı.

Sesi ile oyunculuğu ile müzikallerin vazgeçilmez bir oyuncusu.

Sadece Eskişehir’de değil tüm Türkiye çapında yer aldığı projelerde adını sıklıkla duyduğumuz bir sanatçı.

Eskişehir’in dışarıdaki görünür yüzü olan başarılı bir sanatçı.

Ve daha neler neler…

Yukarıda saymış olduğum nitelikler konusunda tamamen samimiyim. Çünkü ortada bir gerçek var. Ömrünü sanata adamış bir tiyatro adamı;

DEVRİM ÖZDER AKIN

Eskişehir Şehir Tiyatroları’nın kuruluşunda göstermiş olduğu çaba, oynadığı oyunlardaki başarısı takdire şayan.

Son dönemde Fox TV’de yayınlanan ‘Kadın’ dizisindeki performansını tüm Türkiye izliyor.

Aynı zamanda Eskişehir’de her ay sahnelenen; bu hafta sonu da Eskişehir Büyükşehir Belediyesi Atatürk Kültür Sanat ve Kongre Merkezi’nde sahne alacak ‘BİR ŞEHNAZ OYUN’ da ki performansı dillere destan.

İşte öylesine sıcak, samimi ve keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik Devrim Özder Akın ile.

Umarım beğenirsiniz.

Tüm Türkiye’nin yakından tanıdığı başarılı oyuncu Devrim Özder Akın’ı kendi cümleleri ile tanıyabiliriz?

İşte en zoru bu. İnsanın kendini anlatması. Ne diyebilirim ki, Eskişehir’de doğdum, büyüyorum, öğreniyorum, yaşıyorum. Çoğu zaman bu kenti seviyorum. Bazen sıkılıyorum. Ama hep dönüp dönüp bu kente geliyorum. Kendime yolculuğum devam ediyor. Bu yolculuğumda bu kent bana çok yoldaş oldu, ben de elimden geldiğince karşılığını vermeye çalışıyorum. Yenikent’in küllü çamurunda büyüdüm. Kar yağdığında çok mutlu olurdum mesela. Çünkü inanılmaz temiz görünürdü bir kaç gün. Ayakkabılarım çamur yerine kar olurdu. Karı temizlemek daha kolaydı. Hatırlıyorum yollarına asfalt döküldüğünde de çok mutlu olmuştuk bütün mahalle. Güzel Sanatlar Lisesi’nde müzik bölümünü kazandığımda okul şehrin diğer ucundaydı. Ama uçarak giderdim kömür isi kokulu sokakları geçerek. Elimde viyolonselimle otobüse bindiğimde biri sorsun da anlatayım ne olduğunu diye gözlerinin içine bakardım diğer yolcuların. Sonra halkevinde tiyatroyla tanıştım. Belki de kendime yolculuğum o andan itibaren başladı. Liseden 1994’de mezun oldum. Aynı yıl konservatuvar tiyatro bölümü. 1999’da da konservatuvardan mezun oldum. Sonra 1 sezon Devlet Tiyatrosu. Ardından tekrar Eskişehir ve 2000 yılında Şehir Tiyatroları’nı kurduk. Bu güne kadar 30 a yakın oyun oynadım. 10 a yakın oyunun müziklerini yaptım. Oynadığım her rol kendime olan yolculuğumda bana biraz daha mesafe aldırdı. Daha çok yolum var biliyorum. En az bir bu kadar daha oynamak istiyorum.

Devrim ağabeyciğim, Eskişehir Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları’nın sağlam direklerinden birisin. Bu tiyatro ile nasıl tanıştın? Mutlaka bir öyküsü vardır. Bunu senden dinleyelim.

Var tabii olmaz olur mu? Ben mezun olduktan hemen sonra Devlet Tiyatrosunda sözleşmeli mezun sanatçı olarak Trabzon’a gittim. Burada çalışmaya devam ederken bir kaç kez Ergin Orbey hocamla çeşitli vesilelerle görüşmüştük. En son görüşmemizde kendisi Eskişehir’de,  Büyükşehir Belediyesi’nin bünyesinde bir Şehir Tiyatrosu kurulacağını, başında kendisinin olacağını ve beni orada görmek istediğini söyledi. Açılacak olan sınava iyi hazırlanarak mutlaka girmemi istedi. Ben de tabi ki koşulsuz kabul ettim. Bir Eskişehirli olarak bu kentin önceki tiyatro hikayelerini dinleyerek ve bir tanesinin de (Eskişehir Tiyatora Kumpanyası) köşesinden içinde var olarak büyümüştüm. Bence tam da Eskişehir’in ihtiyacı olan şey bu ve yeni kurulacağı için daha önce ki ödenekli kurumlardan farklı ve iyi olabilir diye düşündüm.  Trabzon’da sezonu bitirdikten sonra Eskişehir’e döndüm ve açılacak sınava Mert (Mert Kırlak) ve Savran’la (Savran Perk) hazırlanmaya başladık. Sonrasında Şehir Tiyatrosunun 13 kişilik kurucu ilk ekibi oluştu. İlk kurucu yönetim kurulunda Sanatçı Temsilciliği görevi yaptım ve aynı zamanda ilk oyunumuz olan “Bir Şehnaz Oyun”un uzun bir süre yönetmen yardımcılığını yaptım. Bir süre sonra da Şehir Tiyatrosu’nun ilk çocuk oyunu Kutup Yıldızı’nı sahneye koydum. Ayrıca bu oyunun müziklerini de besteledim.

Şehir Tiyatroları ile tanışmadan önce neler yaptın? Hangi kurumlarda çalıştın?

Konservatuvarın son sınıfındayken, hem Bursa Devlet Tiyatrosundan hem de Trabzon Devlet Tiyatrosundan, mezun olur olmaz onlarla çalışmam konusunda bir teklif almıştım. Aynı zamanda konservatuvarda asistan olarak kalmamı da istemişti okul müdürümüz. Bu konuda çok şanslıyım çünkü pek kimsenin başına gelmiyordu o dönemlerde. Ben tiyatro yapmak istediğim ve önce Eskişehir’e yakın olduğu için Bursa DT yi tercih ettim. Fakat 99 yılıydı ve ağustos ayıydı. Hepimizin bildiği o büyük deprem yaşandı. Sonrasında provalar iptal oldu. Tam o sırada Trabzon’dan tekrar bir telefon geldi. Ben de oradan Trabzon’a gittim. Ve ilk profesyonel deneyimim orada başladı. Benim için muhteşem bir deneyimdi. Gerçekten çok iyi oyuncularla ve yönetmenlerle çalışma ve kendimi sınama imkanım oldu. O süreç bana çok şey öğretti diyebilirim. O dönem beni oraya davet eden Trabzon Devlet Tiyatrosu Müdür Yardımcısı Durukan Ordu’ya, o dönem Trabzon Devlet Tiyatrosu Müdürü olan Canberk Uçucu’ya ve orada her zaman yanımda olan tüm sanatçı ve teknik personele sonsuz teşekkürlerimi iletmek istiyorum.

Seni, birden fazla oyunda Eskişehirliler mutlulukla izliyor. Eskişehir Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları’nın başarısı gün geçtikçe artıyor. Sezon başında prömiyer yapan Bir Şehnaz Oyun’da rol alıyorsun. Senin için ayrı bir yeri olduğunu biliyorum. Oyundan ve prova sürecinden bahsedelim?

Bir Şehnaz Oyun bence bu tiyatronun uğuru, ilk gözağrısı, hem oyuncular için hem de seyirci için, şehir tiyatrolarının Eskişehir’de var olmasını sevilmesini sağlayan büyülü bir metin. Tabi bu büyülü metni yazan Turgut Özakman ve onu sahneleyen Ergin Orbey’i burada anmadan geçmek mümkün değil. Metni ilk okuduğumuz anı hatırlıyorum. Sanki bizim için, bu tiyatro için yazılmış diye düşünmüştüm. Öyle ki oyun kişileri daha ilk okumada kendiliğinden dökülüvermişti önümüze. İnanılmaz bir şey. Sonradan o günleri kendi aramızda konuşurken hepimizin aynı şeyleri hissetmiş olması tesadüf değil. Tabi bu büyüye inanılmaz bir katkı sağlayan besteleriyle Cem İdiz’i ve koreografisiyle Selçuk Borak’ı ne kadar övsem azdır. Bazen ne kadar güçlükler, engeller de olsa bir şeyin olacağı varsa, her şey kendiliğinden oluverir ya, işte bu prova süreci de tam böyleydi. Ve oyunu kaç sezon kapalı gişe oynadık hatırlamıyorum. Ardından yıllar sonra, Genel Sanat Yönetmenimiz Korel Cezayirli, Eskişehir Şehir Tiyatroları’nın 100. prodüksiyonu olması vesilesiyle, tiyatromuzun kurucuları Ergin Orbey ve Turgut Özakman’a ithafen, onlara da bir vefa borcu olarak bu oyunu yeniden oynamamıza ne dersiniz diye sorunca, hiç tereddütsüz kesinlikle yapmalıyız bunu dedim. Provalarımız büyük bir heyecanla, bazen hüzünle, bazen kahkahayla geçti. Bu tarif edilmesi güç bir deneyim. Hayatınızda yer etmiş bir yapıtı, yeniden aynı kadro arkadaşlarınızla, ama inanılmaz yaşanmışlıklarla ve aradan 100 farklı oyun geçtikten sonra yeniden sahneliyoruz. Seyircimiz galiba sevdi ki; hala oyunumuzu kapalı gişe oynuyoruz.

Devrim ağabeyciğim yerinde duramadığını, çalışkanlığını bütün herkes biliyor. Biraz Oyun Atölyesinden bahsedelim. Kundakçı hala oynuyor. Türkiye için adından sıklıkla söz ettiren bir tiyatronun içindesin. Bu nasıl gelişti? Nasıl bir buluşma oldu?

Evet Kundakçı...  Bir sabah, bir telefonla uyanıyorsunuz ve telefonun diğer tarafında Haluk Bilginer. Bana kendi tiyatrosunda bir oyunda oynamak isteyip istemediğimi soruyor. Oyun hakkında bilgiler veriyor. Kleon rolünü senin oynamanı istiyoruz diyor falan. Heyecandan saçmalamamışımdır umarım. J Düşünsenize hayranı olduğunuz bir oyuncu kendi tiyatrosunda doğrudan bir rol teklif ediyor. Gerçekten kalbimin atışını kulaklarımda hissediyordum. Kapattıktan sonra bir süre kalakaldığımı, sonrada evin için hoplaya zıplaya koştuğumu hatırlıyorum. J Genel Sanat Yönetmeniz o dönem Ercüment Aydın’dı; koşarak ona gittim ve olanı biteni anlattım. Yıllık programını açtı ve bütün programın denk geldiği anlaşılınca teklifi kabul ettim. Sonrasında prova süreci başladı. İnanılmaz keyifli bir oyun oldu. Yeni dostlar edindim. Çok iyi ekip ve en önemlisi çok iyi bir yönetmen: Muharrem Özcan. Hepsine buradan ayrı ayrı teşekkür ediyorum. İzleyen herkesin büyük bir keyifle yeniden izlemek istediğini söylediği bir oyun. Hakkında çok iyi eleştiriler çıktı. Sezon sonuna kadar da oyun devam edecek. Fırsatı olanları İstanbul’a geldiklerinde Oyun Atölyesi’ne beklerim. Belki bir fırsat olur da, umarım biz Eskişehir’e turneye geliriz. Bana bir de ödül kazandırdı Kleon rolü. İstanbul 22. Sadri Alışık Tiyatro-Sinema Ödüllerinde Tiyatro Komedi-Kara Komedi Dalında Yılın En Başarılı Yardımcı Erkek Oyuncu Ödülü.

Şehir Tiyatroları’nda oynadığın oyunlar arasında unutamadığın, oynamaktan çokça keyif aldığın oyun hangisi?

Ayrım yapmam çok zor. Oynadığım her rol ayrı ayrı önemli ve güzel benim için. Çok klasik bir cevap oldu biliyorum ama gerçekten hepsi benim bir parçam. Ama illa birini seç derseniz herhalde Misafir oyununu seçerim.

Sesinle, oyunculuğun ile müzikallerin vazgeçilmez ismi oldun. Bir Şehnaz Oyun öncesi Lüküs Hayat’ta izledik seni. Kısa da olsa bu oyunla ilgili duygularını alabilir miyim?

Lüküs Hayat. İlk duyduğumdaki heyecanımı anlatamam. Zira Lüküs Hayat; bir operet. Türk tiyatrosunun en ünlü müzikali. İstanbul’da 20 küsür yıl kapalı gişe oynamış ve oyuncuların hepsi Türk Tiyatrosunun büyük ustaları. Türkiye’ de herhalde Lüküs Hayat denilince en azından şarkısını bilmeyen yoktur. Böyle bir oyunu oynamak hem inanılmaz bir keyif hem de korkutucu. Oyunculuk eğitimi öncesi müzik eğitimi aldığım için, bu yeteneklerimi gösterebileceğim müzikallerde oynamak sanki bir rüyanın gerçek olması gibi dünyanın en büyük keyfi olmuştur bana. Gerçekten çok güzel bir oyun oldu. Her anlamda müzikal estetiği içerisinde zirve olan bir başyapıt. İnsanların başka illerden otobüslerle ya da trenle gelip izlediği bir oyun oldu. Hem Eskişehir de hem de gittiğimiz bütün turnelerde özellikle İstanbul’da gerçekten çok beğenildi ve kapalı gişe oynadı. Tabi bunda Eskişehir Senfoni Orkestrası’nın payı çok büyük... Bir teşekkür de onlara edelim buradan. Biliyor musunuz İstanbul’dan oraya turneye gelmesi konusunda sürekli talep var. Umarım gidebiliriz

 Gelelim oynadığın dizilere. Televizyonda seni görmekten Eskişehirliler çok mutlu. Bütün herkesin hayranlıkla izlediği dizilerde oynadın. Umutsuz Ev Kadınları, Arkadaşlar İyidir, Kadın... Bu süreç nasıl başladı? Fox TV’de yayınlanan ‘Kadın’ dizisi devam ediyor mu?

Son sorudan başlayayım. Evet ediyor tabii. Biraz acıklı bir dizi. Çok beğenildi gerçekten. Umarım bu beğeni hep devam eder. Bu süreç yani sektöre girme sürecim, 2010 yılında başladı. Öyle Bir Geçer Zaman ki adlı bir dizide 8 bölüm bir avukatı oynadım. 10 yıldır aralıksız tiyatro yapıyordum ve kendimi kamerada da sınamak istedim. Denemek istedim, öğrenmek istedim. Başlangıçta reddetmiştim. Çünkü o dönem sektör henüz kuruluş dönemindeydi. Daha çok şarkıcılara dizi çekiliyor, iyi oyuncularda arkadaki diğer rolleri oynuyordu falan. Ama sonra gerçekten güzel işler yapılmaya başlandı. Bu da sektör hakkındaki düşüncelerimin değişmesine sebep oldu. Yaptığım işten çok keyif aldım.

 Hem tiyatronun hem de dizinin devam etmesi hayatında nasıl bir durum oluşturuyor?

Muhteşem, çok keyif aldığım bir şey, yorucu, koşturmacalı, bol adrenalinli. Her ikisi de birbirine nefes aldırıyor. Böyle çalışmayı seviyorum ben.J umarım uzunca bir süre bu şekilde çalışmayı devam ettirebilirim. Gerçekten zor bir sektör. Çok stresli, çok özveri gerektiren, sabırlı ve dayanıklı olmayı gerektiren bir sektör. Bunu tüm çalışanları düşünerek söyledim. Yapımcısından çaycısına, yönetmeninden oyuncusuna kadar. Süreç te daha iyi yerlere evrilecek ama biraz zamana ve güçlü yapım firmalarının ve sektörde söz sahibi olan oyuncu, yönetmen ve senaristlerin aslında tüm sektör çalışanlarının prensipli davranmaya devam etmelerine ihtiyaç var. Şimdi hem kamera arkasının hem de kamera önünün yavaş yavaş örgütlenmeye, sendikalaşmaya başladığı bir dönemden geçiyoruz. Bu örgütler güçlendikçe, sektör de daha çok söz sahibi olacak ve çalışma şartlarında da iyileşme olacaktır. Şimdi Türk dizi sektörü dünyada adı geçen sayılı sektörlerden. Eskiden Brezilya dizlerini izlerdik. Şimdi Türk dizileri. Brezilya’da ,Şili’de, Yunanistan’da, İspanya’da Hindistan’da yani tüm dünyada izleniyor. Bu durum yapılan işlerde kalitenin artmasına katkı sağlıyor. İşte bu ihtiyaçta sektörün olumlu anlamda kendini geliştirmesi anlamına gelir.

Şu anda yürüttüğün başka oyunlar veya projeler mevcut mu?

Düşündüğüm, planlamasını yapmaya çalıştığım projelerim var tabii ama şimdilik ben de kalsın.  Zira ne zaman yapacağımı ben de bilemiyorum henüz.

Yapmak istediğiniz bir oyun veya içerisinde yer almak istediğin bir proje var mı?

Zaman zaman içinde olmak istediğim projeler oluyor. Ama bunu yapmayı koşullar çok belirliyor. Şu anda örnek veremem aklıma gelmiyor. Ama şöyle söyleyebilirim bizde proje bitmez.

Tiyatronun Türkiye’deki durumu ile ilgili ne düşünüyorsun? İlgi artıyor mu yoksa azalıyor mu?

Ben ilginin arttığını düşünüyorum. Artık Türkiye’nin dört bir tarafından tiyatro haberleri alıyoruz diyebilirim. Ordu’dan, Niğde’den, Antakya’dan vs. Küçük bağımsız tiyatrolar ve kurumsal tiyatrolar. Bunda bence Eskişehir Şehir Tiyatroları’nın çok büyük katkısı var. Uzun yıllar sonra Anadolu’da kurulan ve büyük başarı yakalayan bir tiyatro. Bir sürü belediyeye ya da kurumsal yapıya ilham verdi. Yapısı aynı olmasa da benzer şekilde tiyatro oluşumları görüyoruz. Bakın mesela sadece Eskişehir’de benim bildiğim 3 tane ödenekli tiyatro var. Salonları her akşam dolu şekilde oyunlar oynuyorlar. Bunun dışında özel tiyatrolar sürekli turneye geliyor. İstanbul’da, mesela sadece Kadıköy’de 30 a yakın tiyatro var artık. Bu tiyatrolar sürekli oyun üretiyorlar, turneler yapıyorlar ve salonları dolduruyorlar. Bundan 7-8 sene önce yanlış bilgi vermek istemem ama bu kadar çok oluşum yoktu İstanbul’ da. Daha çok Şehir Tiyatroları ve Devlet Tiyatrolarının oyunlarından bahsedilirdi.

Devrim ağabeyciğim, yoğun programın içerisinde Esgündem26 ailesine, bana zaman ayırdığın için teşekkür ederim. Son olarak söylemek istediğin bir şey varsa alabiliriz?

Ben teşekkür ederim. Çok keyif aldım. Tiyatro’nun daha fazla kişiye ulaşması için elimizden geleni yapmaya devam edeceğiz.

Haberler