Genel olarak yeni bir hafta başlangıcında sosyal medyadan ilk üç sırası hiç değişmeyen, ''Hastalara şifa, işsizlere iş, işi olanlara geçim'' sözcükleriyle başlayan ve devamında da güncel bir konu hakkında kendi yorumumu katarak, takipçilerime iyi dileklerimi sunan bir paylaşım yaparım.
Sağlıklı bir yaşam sürdürüyor olmak, herkes için birinci öncelikli konu olmalıdır. Hiç beklemediğiniz bir anda sağlık sorunları ile baş başa kalabilirsiniz. Onun için yaşamda en değerli olan şey; sağlıklı bir insan olmaktır…
Yine bir işiniz, yani ekmeğiniz, aşınız olmadan yaşamak da mümkün değildir. İşsiz olan her bireyin sağlıklı olmayı istedikten sonra isteyeceği tek şey, bir iş sahibi olmaktır...
Diyelim ki; sağlıklısınız ve işiniz de var. İnsani koşullarda bir yaşam sürdürebilmek için düzenli bir geliriniz olmalı ve geliriniz geçiminize yetiyor olmalıdır...
İşsizlik oranları tüm müdahalelere rağmen hala çok yüksek değerlerde seyrediyor. (2017 Ekim ayı işsizlik oranı % 10,3)
Özellikle eğitimli ve genç işsiz oranımız, önümüzdeki yıllar için çok ciddi bir sorun olacaktır. (15-25 yaş genç işsizlik oranı % 19,3)
Ülkemizde bir işi olmasına rağmen geçim sorunu yaşayan ve yarınlarıyla ilgili kaygı duyanların sayısı da oldukça fazladır.
Üretime bir fiil katkı sağlayan çalışanlar, esnaf, KOBİ, tarım ve hayvancılıktan geçimini sağlayanlar zor durumdadır.
Geçen hafta içerisinde yıllar önce iş kazası geçirmiş, S.A. adlı işsiz bir yurttaşımız, TBMM girişinde üzerine benzin dökerek kendini yaktı.
Sonradan öğrendiğimize göre, istediği sadece herhangi bir milletvekili ile görüşme yaparak, işsizlik sorununa çözüm üretmekti.
Daha sonra medyadan yaşam hikayesini öğrendiğimizde, içinde bulunduğu çaresizlik hepimizin de ciğerini yaktı geçti.
İşsizlik sorunu ancak yatırım, üretim ve turizm odaklı bir büyüme ile sürdürülebilir seviyelere gerileyebilir.
Peki Türkiye’nin içinde bulunduğu siyasi ve ekonomik düzlemde bu mümkün müdür?
İşte bu konuda ne yazık ki umutlarımız gün geçtikçe azalmaktadır. Dış politikamız sorunlu, güven vermekten uzak, iç siyasetimiz seçim odaklı, ülke OHAL-KHK ikilisi ile yönetilirken, ekonomik göstergelerimiz de olumsuzdur.
Özellikle cari açık problemimiz devam ederken, ülkenin kısa vadeli borç ödeme miktarı oldukça yüksektir.
Türkiye bütün olanaklarını mal ve hizmet üretiminden yana kullanmalıdır. Ülkede istihdamın büyük bir kısmını sağlayan KOBİ’ler başta olmak üzere, tarım ve hayvancılık, turizm, katma değeri yüksek yenilikçi ve teknolojik üretim yapan sanayi mutlaka desteklenmelidir.
İthalat ve döviz ile yapılan büyük bütçeli yatırımlar mümkün olduğunca azaltılmalı, ihracat, tarım, hayvancılık ve turizm için ciddi bir seferberlik başlatılmalıdır.
Aynı anda döviz, faiz ve enflasyon yükselirken bu işte bir terslik olduğu muhakkaktır. Ancak döviz yüksekliği aynı zamanda ihracat için rekabetçi bir fırsattır. Yeter ki zorunlu ithalat dışındaki girdilerimizde fren yapalım ve üretime faiz oranı uygun finansman sağlayalım.
Herkesin sağlıkla yapacak bir işi olması ve işiyle geçimini sağlayarak mutlu olması tek dileğimdir.