Avukat Heval Yıldız Karasu, kanun hükmünde kararname ile 15 Temmuz ve devamı niteliğindeki olaylara müdahale eden sivillere dokunulmazlık getirilmesinin, paramiliter güçlerin ortaya çıkmasına zemin hazırlandığını söyledi.
Karasu, açıklamasında şu ifadelere yer verdi;
Hitler’in 1934’te “vatan hainliğindeki saldırıları önlemek için” getirdiğini iddia ettiği kararnamenin bir benzeri olan bu düzenleme ile AKP, Nazi yönetimindekine benzer bir “iç savaş” maddesi getirdi. Kararnameye göre, “15 Temmuz darbe girişimi ve terör eylemleri ile bunların devamı niteliğindeki eylemler” kapsamına sokulacak girişimlerin bastırılması kapsamında hareket edecek sivillerin hiçbir sorumluluğu olmayacak. Ayrıca bu kişilerin resmi sıfatı olup olmadığına da bakılmayacak…
PARAMİLİTER GÜÇLER ORTAYA ÇIKACAK
15 Temmuz gecesi yaşananlar ve sonrasında yaşanılacak olaylar için yapılan bu düzenlemeyi sadece af olarak yorumlamak bu düzenlemenin asıl amacını gözden kaçırmak olur. Zira bu düzenlemeyle AKP kendisine muhalif herkese, her türlü eleştiriye ve eyleme karşı “ terör” bahanesi altında saldırmanın, saldırtmanın cezasızlığını ilan etti. Bu sayede, saldırılar için özel olarak kurulmuş paramiliter güçler meşrulaştırılacak, toplumsal muhalefet kontrgerilla yöntemleri, linç girişimleri ile sindirilmeye çalışılacak.
LİNCİ MEŞRU KILAR
Bir eylemi suç olmaktan çıkarma veya suç işleyen kişiyi affetme yetkisi Meclis’e ait olup yasalarla düzenlenmesi gereken bir kural iken iktidar kendisine muhalif kesimlere saldırının önünü tek başına çıkarttığı bir KHK ile açarak saldırganların işleyecekleri her türlü, hakaret, yaralama, ölüm, yağma... suçlarının cezasız kalacağını açıkladı. Bu cezasızlığın beraberinde getireceği saldırılar eminiz ki, seçim zamanı iktidarın elini çok kolaylaştıracak. İçinde bulunduğumuz, iktidarın rahatsız olduğu her türlü eyleme, etkinliğe ve söyleme karşın “terörist” damgasını vurmaktan kaçınmadığı bu günlerde ise, kolluk kuvvetlerine, para cezalarına yada yargılamaya gerek kalmadan, iktidarın hedef gösterdiği kişi ve kurumlar paramiliter güçlerce cezalandırılacak, lince uğrayacak…
YARGININ YETKİSİ ELİNDEN ALINIYOR
Yasama ve yargının yetkilerinin ellerinden alındığı, işlevsizleştirildiği bugünlerde şimdi de devlet kolluk kuvvetlerinin yetkisini sivil paramiliter güçlere devretmiştir. AYM’nin, KHK’yı denetleyemeyeceği yönündeki kararından sonra çıkarılan her yeni KHK ile hukuk devletine bir öldürücü darbe daha vurulmaktadır…
İŞKENCELERİN SİSTEMATİKLEŞMESİNİN ÖNÜ AÇILACAK
Tek tip kıyafetle masumiyet karinesinin yok edildiğini savunan Karasu, “Mahkemelerde tek tip uygulaması uzun zamandır dillendirilmekteydi ancak sadece FETÖ sanıkları için uygulanacağı söyleniyordu. Ancak insan hakları savunucuları bu uygulamanın sadece FETÖ ile sınırlı kalmayacağını, terör adı altında yargılanan tüm akademisyen, siyasetçi ve gazetecilere de uygulanacağına dair önceden uyarıda bulunmuşlardı. Bu uygulama ile (hamile kadın ve çocukların dışındaki) tek tip uygulamasını kabul etmeyenler mahkemeye çıkamayacak, bu kişilere disiplin cezası olarak ziyaretçi yasağı konulacak, bu şekilde dış dünyayla bağlantıları kesilecek… İşkencelerin sistematikleşmesinin önü açılacak.
MASUMİYET KARİNESİNE AYKIRI
Masumiyet karinesine de aykırı bir düzenleme olan tek tip elbise düzenlemesi ile sanıklar daha baştan suçlu ilan edilmekte, haklarında heyet ve mahkemelerde önyargı oluşumu ve daha fazla ceza verilmesi hedeflenmektedir. Bu sonuç başka ülkelerde yapılan araştırmalara da istatistiklere de yansımıştır.
KORKU SALINIYOR
Tek tipleştirme sadece sanıkları ‘kişiliksizleştirme ve teslim alma’ operasyonundan ibaret değildir. Bu uygulama ile ülkeyi OHAL rejimi ile yönetmek isteyen iktidar, bütün toplumu teslim almayı, uygulamalarına karşı çıkacak herkesin üzerinde bir korku salmayı hedeflemektedir” ifadelerini kullandı.
HUKUKA OLAN GÜVEN BİR KEZ DAHA ZEDELENECEK
Yargıtay ve Danıştay’ın üye sayısının artırılmasını eleştiren Karasu, açıklamasını şöyle sürdürdü: “Getirilen bu düzenleme ile Yargıtay Ceza Genel Kurulunda görev alacak. Yargıtay üyeleri önceden belirlenecek ve bu üyeler sürekli olarak Genel Kurulda görev yapacaktır. Böylece Yargıtay Üyeleri arasında Genel Kurul Üyeliği şeklinde ayrıcalıklı bir statü oluşturulmuştur. Bu durum Yargıtay üyeleri arasında hiyerarşi oluşması, verilecek kararların da sadece belli üyelerin görüşleri doğrultusunda oluşması sonucunu doğuracaktır. Yargıtay özel dairesi ile genel kurul arasındaki sürekliliği bozan, özel daire uygulamalarını tümü ile değiştirme sonucunu doğuracak bu düzenleme ile hukuka ve adalete olan güven bir kez daha zedelenecektir. Özel dairenin genel kurul kararına rağmen aksi yöndeki uygulamasını sürdürmesi durumunda ise ortaya çıkacak hukuk tartışmaları hukuka ve adalete hızlı ulaşımı daha da zorlaştıracaktır.
SAVUNMA HAKKININ KISITLANMASI
Savunma hakkının kısıtlanmasına dair düzenleme ise, uzun zamandır avukatlık mesleğine yapılan saldırı niteliğindeki düzenlemelerin devamı şeklindedir. Uzun tartışmaların sonucunda getirilen zorunlu müdafilik kavramı, bu sayede içi boşaltılmış ve işlevsizleştirilmiş bir kavram olarak kalacak, savunma hakkı ve adil yargılanma hakkı zedelenecektir.
ADİL YARGILANMA İHLALİ
676 sayılı KHK ile zorunlu müdafinin mazeretsiz olarak duruşmayı terk etmesi halinde duruşmaya devam edileceği hükme bağlanmıştı. Savunma hakkının kısıtlanmasına ilişkin bu düzenleme yeterli görülmemiş olacak ki bu kez 696 sayılı KHK’nın 96. maddesiyle getirilen düzenleme uyarınca; zorunlu müdafinin duruşmaya hiç gelmemiş olması halinde de yargılamaya devam edileceğine ilişkin düzenleme getirilmiştir. Bu hüküm ile zorunlu müdafi olmadan duruşma yapılamayacağına ilişkin hüküm tümü ile işlevsiz kalmıştır. Bu durum Anayasa’da ve AİHS’de yer alan adil yargılanma hakkının ihlalidir.