Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreteri Engin Çakmak, emekli hakim olması nedeniyle yaptığı değerlendirmede, YSK’nın mühürsüz oylarla ilgili kararının yok hükmünde olduğunu, hukuk dünyasında hiç doğmadığını söyledi.
Yenigün Gazetesi’nden Deniz Çağlar Fırat’ın, Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreteri Engin Çakmak ile yaptığı röportajı olduğu gibi paylaşıyoruz.
İşte Hâkim kimliği ile Engin Çakmak’ın değerlendirmesi:
“Bana göre TC Anayasasından işe başlamak lazım. Anayasa’nın 6. maddesi egemenliği düzenler genel olarak. Burada şöyle söyler; ‘…Hiçbir kimse veya organ kaynağını Anayasadan almayan bir Devlet yetkisi kullanamaz.’
Bu yetki nedir?
Yasama-yürütme-yargı yetkisidir. Hemen ilk başta söylenecek şey; YSK kaynağını Anayasadan almadığı bir yetkiyi yani yasama yetkisini kullanmaktadır. Çünkü biliyoruz ki, kanunları çıkarma ve yayımlama yetkisi TBMM’ye aittir ve bu yetki devredilemez. YSK da yasama organının çıkardığı kanunla bağlıdır. Bu Kanunda 298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri Ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun’dur. Bu Kanun’un 98. ve 101. maddeleri önümüzdeki soruna açıklık getirmektedir.
Hâkim karar verirken kanuna bakar. Kanunda açık hüküm yoksa kanun koyucu gibi hareket eder. Ama bunu yaparken dahi keyfi olamaz. 298 sayılı Kanunda açıkça ‘mühürsüz oy ve zarflar geçersizdir’ denilmektedir. Görüldüğü gibi kanun koyucu YSK’ya bu konuda takdir hakkı tanımamıştır. YSK, bu maddenin uygulamasını yorum yaparak değiştiremez. Eğer kanuna açıkça aykırı bir karar verirse, yani mühürsüz oy pusulaları ve zarfları geçerli kabul ederse bu karar yok hükmündedir. Teknik olarak açıklamak gerekirse yok hükmünde olan bu karar hukuk âleminde hiç doğmamıştır, bu nedenle iptali dahi gerekmez. Kimseyi de bağlamaz. Buna il ve ilçe seçim kurulları da dâhildir. İl ve ilçe seçim kurulları ben yasayı okuyorum, yasayı okuduğumda bu oylar geçersizdir diyebilir. Çünkü İl ve ilçe seçim kurulları da Kanuna uygun hareket etmek zorundadır. Bu zorunluluk karşısında YSK’nın kararının, 298 sayılı Kanun hükmünü değiştirir mahiyette bulunduğu ve yok hükmünde olduğu bir kez daha ortaya çıkabilecektir.
BELEDİYE MECLİSİ TBMM’NİN YERİNE GEÇEBİLİR Mİ?
Bunu bir örnekle açıklayabilir misiniz?
Mesela Büyükşehir Belediye Meclisi, ülke çapında uygulanacak bir vergiye ilişkin karar alabilir, bu mümkün. Ama bu kararın Anayasanın yukarıda belirttiğimiz maddesi uyarınca yok hükmünde olduğu açıktır. Çünkü Belediye Meclisi TBMM’nin yerine geçerek karar alamaz. Alırsa bu karar geçersiz olur, yok sayılır.
YSK ÖNCE MÜHÜRSÜZ OYLARI TESPİT ETMELİYDİ
YSK seçmen iradesinin sandığa yansıdığını açıkladı. Buna katılıyor musunuz?
YSK, kararında seçmen iradesinin sandığa yansıması temel prensibinin korunduğunu ve bu nedenle böyle bir karar verdiğini ve bu kararı verirken de bahsi geçen İnsan Hakları Sözleşmesine dayandığını ileri sürse de; kendisi ile çelişkiye düşmektedir. Nitekim bu maddenin uygulanmasına gerekçe gösterilen Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde Türkiye aleyhine açılan davada; Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi %10 seçim barajının seçmen iradesinin sandığa yansımasını engellemediğine hükmetmiştir Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi bu kararı verirken sözleşmenin tarafı devletlerin, seçim güvenliği ve siyasi bağlamdan hareketle bu tip düzenlemeler yapabileceğini ifade etmektedir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin bu kararı doğrultusunda seçimlerle ilgili olarak bizim kanun koyucumuzda kurallar koymuştur. Bu kurallardan biri de, mühürsüz zarf ve oy pusulalarının geçersiz olduğudur. TBMM bu Kanunu çıkarırken seçim güvenliğini sağlamayı amaçlamıştır. Bu noktada önemli ve öncelikli olan seçim güvenliğidir, seçim sonuçlarının doğru elde edilmesidir. Seçmen iradesinin sandığa yansımadığı ve bu nedenle tartışılan kararın alındığı iddia ediliyorsa bunun açık verilerle ortaya konulması gerekir. Yani YSK, mühürsüz oyları öncelikle tespit etmeliydi ve bunun referandum sonuçlarını etkilediğine kanaat getirirse bu noktada karar almalıydı. Ama her halükarda bu karar;mühürsüz oyları geçerli kabul etmek değil, seçmen iradesinin sandığa yansımadığına, seçimlerde sistematik ve yaygın hata yapıldığı gerekçesiyle referandumun tekrarına ilişkin olmalıydı.
YSK KARARI YAZARKEN ZORLANMIŞ
YSK’nın kararı hukukçuların çok tepkisini çekti. Zorlama bir karar olduğu iddiaları da var. Buna katılıyor musunuz?
YSK’nın kararı incelendiğinde kararın tam bir zorlama ile yazıldığı anlaşılmaktadır. Çünkü hâkim, yanlış bir kararı yazamaz, yazmakta zorlanır, konuyla ilgili ilgisiz bütün argümanları konunun içine katarak kafa karıştırmaya çalışır. Şu anda YSK’nın yaptığı da maalesef budur. Karar incelendiğinde Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin Ek 1. Protokol 3. maddesine atıf yapıldığı ve karara bu şekilde meşruiyet kazandırılmaya çalışıldığı anlaşılmaktadır. Hâlbuki bu protokol incelendiğinde söz konusu serbest seçim hakkı başlıklı maddenin serbest ve demokratik seçim hakkını düzenlediği görülmektedir. Bu madde, milletvekili seçimleri ile ilgilidir. YSK, zorlama ile bu maddeyi referanduma ilişkin kararına dayanak yapmaya çalışmaktadır.
Kararda enteresan bir nokta daha var. YSK bu kararı yazarken, Adalet Bakanlığı İnsan Hakları Dairesinin verilerinden yaralanmıştır. Bu Dairenin internet sitesine bakıldığında kararın belli bir bölümünün buradan birebir alındığı görülecektir. Tabi ki hâkim karar yazarken bilimsel kaynaktan yararlanır, gerekirse atıf da yapar. Ancak YSK, kararında böyle bir çaba değil aksine tartışılan konuyla ilgisi olmayan argümanlar kullanılarak karara meşruiyet kazandırma çabası içine girmiştir. Bu ise kararın gerekçelerinin dahi, YSK tarafından oluşturulmakta zorlanıldığını göstermektedir.
BAŞKANIN AÇIKLAMALARI ÇELİŞKİLİ
YSK Başkanı Sadi Güven’in bir açıklaması var. Biz mühürsüz oyların geçerli kabul edileceğini sandıklar açılmadan kabul ettik, diye. Bunu nasıl değerlendirmek gerekir?
Ne kadar mühürsüz oy kullanıldığı tespit edilmeden nasıl anladınız seçmen iradesinin sandığa yansımadığını diye sorarlar, cevap veremezseniz bu açıklama havada kalır. Çünkü ne kadar oyun bu şekilde kullanıldığı tespit edilmeden ve bu oyların referandum sonuçlarını etkileyip etkilemediği anlaşılmadan bu kararın, bu gerekçe ile açıklanması kendi içinde çelişkidir. Nitekim Başkan bu oyların sayısını bilmediğini söyledi. Bu açıklama seçmen iradesinin sandığa yansımadığının itirafıdır. YSK, öncelikle bu mühürsüz oyları geçerli kabul etmeden sayısını belirlemeliydi, eğer seçim sonuçlarını etkileyeceğini belirlerse referandumu iptal etmeliydi, yenilemeliydi.
İşte Hâkim kimliği ile Engin Çakmak’ın değerlendirmesi:
“Bana göre TC Anayasasından işe başlamak lazım. Anayasa’nın 6. maddesi egemenliği düzenler genel olarak. Burada şöyle söyler; ‘…Hiçbir kimse veya organ kaynağını Anayasadan almayan bir Devlet yetkisi kullanamaz.’
Bu yetki nedir?
Yasama-yürütme-yargı yetkisidir. Hemen ilk başta söylenecek şey; YSK kaynağını Anayasadan almadığı bir yetkiyi yani yasama yetkisini kullanmaktadır. Çünkü biliyoruz ki, kanunları çıkarma ve yayımlama yetkisi TBMM’ye aittir ve bu yetki devredilemez. YSK da yasama organının çıkardığı kanunla bağlıdır. Bu Kanunda 298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri Ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun’dur. Bu Kanun’un 98. ve 101. maddeleri önümüzdeki soruna açıklık getirmektedir.
Hâkim karar verirken kanuna bakar. Kanunda açık hüküm yoksa kanun koyucu gibi hareket eder. Ama bunu yaparken dahi keyfi olamaz. 298 sayılı Kanunda açıkça ‘mühürsüz oy ve zarflar geçersizdir’ denilmektedir. Görüldüğü gibi kanun koyucu YSK’ya bu konuda takdir hakkı tanımamıştır. YSK, bu maddenin uygulamasını yorum yaparak değiştiremez. Eğer kanuna açıkça aykırı bir karar verirse, yani mühürsüz oy pusulaları ve zarfları geçerli kabul ederse bu karar yok hükmündedir. Teknik olarak açıklamak gerekirse yok hükmünde olan bu karar hukuk âleminde hiç doğmamıştır, bu nedenle iptali dahi gerekmez. Kimseyi de bağlamaz. Buna il ve ilçe seçim kurulları da dâhildir. İl ve ilçe seçim kurulları ben yasayı okuyorum, yasayı okuduğumda bu oylar geçersizdir diyebilir. Çünkü İl ve ilçe seçim kurulları da Kanuna uygun hareket etmek zorundadır. Bu zorunluluk karşısında YSK’nın kararının, 298 sayılı Kanun hükmünü değiştirir mahiyette bulunduğu ve yok hükmünde olduğu bir kez daha ortaya çıkabilecektir.
BELEDİYE MECLİSİ TBMM’NİN YERİNE GEÇEBİLİR Mİ?
Bunu bir örnekle açıklayabilir misiniz?
Mesela Büyükşehir Belediye Meclisi, ülke çapında uygulanacak bir vergiye ilişkin karar alabilir, bu mümkün. Ama bu kararın Anayasanın yukarıda belirttiğimiz maddesi uyarınca yok hükmünde olduğu açıktır. Çünkü Belediye Meclisi TBMM’nin yerine geçerek karar alamaz. Alırsa bu karar geçersiz olur, yok sayılır.
YSK ÖNCE MÜHÜRSÜZ OYLARI TESPİT ETMELİYDİ
YSK seçmen iradesinin sandığa yansıdığını açıkladı. Buna katılıyor musunuz?
YSK, kararında seçmen iradesinin sandığa yansıması temel prensibinin korunduğunu ve bu nedenle böyle bir karar verdiğini ve bu kararı verirken de bahsi geçen İnsan Hakları Sözleşmesine dayandığını ileri sürse de; kendisi ile çelişkiye düşmektedir. Nitekim bu maddenin uygulanmasına gerekçe gösterilen Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde Türkiye aleyhine açılan davada; Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi %10 seçim barajının seçmen iradesinin sandığa yansımasını engellemediğine hükmetmiştir Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi bu kararı verirken sözleşmenin tarafı devletlerin, seçim güvenliği ve siyasi bağlamdan hareketle bu tip düzenlemeler yapabileceğini ifade etmektedir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin bu kararı doğrultusunda seçimlerle ilgili olarak bizim kanun koyucumuzda kurallar koymuştur. Bu kurallardan biri de, mühürsüz zarf ve oy pusulalarının geçersiz olduğudur. TBMM bu Kanunu çıkarırken seçim güvenliğini sağlamayı amaçlamıştır. Bu noktada önemli ve öncelikli olan seçim güvenliğidir, seçim sonuçlarının doğru elde edilmesidir. Seçmen iradesinin sandığa yansımadığı ve bu nedenle tartışılan kararın alındığı iddia ediliyorsa bunun açık verilerle ortaya konulması gerekir. Yani YSK, mühürsüz oyları öncelikle tespit etmeliydi ve bunun referandum sonuçlarını etkilediğine kanaat getirirse bu noktada karar almalıydı. Ama her halükarda bu karar;mühürsüz oyları geçerli kabul etmek değil, seçmen iradesinin sandığa yansımadığına, seçimlerde sistematik ve yaygın hata yapıldığı gerekçesiyle referandumun tekrarına ilişkin olmalıydı.
YSK KARARI YAZARKEN ZORLANMIŞ
YSK’nın kararı hukukçuların çok tepkisini çekti. Zorlama bir karar olduğu iddiaları da var. Buna katılıyor musunuz?
YSK’nın kararı incelendiğinde kararın tam bir zorlama ile yazıldığı anlaşılmaktadır. Çünkü hâkim, yanlış bir kararı yazamaz, yazmakta zorlanır, konuyla ilgili ilgisiz bütün argümanları konunun içine katarak kafa karıştırmaya çalışır. Şu anda YSK’nın yaptığı da maalesef budur. Karar incelendiğinde Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin Ek 1. Protokol 3. maddesine atıf yapıldığı ve karara bu şekilde meşruiyet kazandırılmaya çalışıldığı anlaşılmaktadır. Hâlbuki bu protokol incelendiğinde söz konusu serbest seçim hakkı başlıklı maddenin serbest ve demokratik seçim hakkını düzenlediği görülmektedir. Bu madde, milletvekili seçimleri ile ilgilidir. YSK, zorlama ile bu maddeyi referanduma ilişkin kararına dayanak yapmaya çalışmaktadır.
Kararda enteresan bir nokta daha var. YSK bu kararı yazarken, Adalet Bakanlığı İnsan Hakları Dairesinin verilerinden yaralanmıştır. Bu Dairenin internet sitesine bakıldığında kararın belli bir bölümünün buradan birebir alındığı görülecektir. Tabi ki hâkim karar yazarken bilimsel kaynaktan yararlanır, gerekirse atıf da yapar. Ancak YSK, kararında böyle bir çaba değil aksine tartışılan konuyla ilgisi olmayan argümanlar kullanılarak karara meşruiyet kazandırma çabası içine girmiştir. Bu ise kararın gerekçelerinin dahi, YSK tarafından oluşturulmakta zorlanıldığını göstermektedir.
BAŞKANIN AÇIKLAMALARI ÇELİŞKİLİ
YSK Başkanı Sadi Güven’in bir açıklaması var. Biz mühürsüz oyların geçerli kabul edileceğini sandıklar açılmadan kabul ettik, diye. Bunu nasıl değerlendirmek gerekir?
Ne kadar mühürsüz oy kullanıldığı tespit edilmeden nasıl anladınız seçmen iradesinin sandığa yansımadığını diye sorarlar, cevap veremezseniz bu açıklama havada kalır. Çünkü ne kadar oyun bu şekilde kullanıldığı tespit edilmeden ve bu oyların referandum sonuçlarını etkileyip etkilemediği anlaşılmadan bu kararın, bu gerekçe ile açıklanması kendi içinde çelişkidir. Nitekim Başkan bu oyların sayısını bilmediğini söyledi. Bu açıklama seçmen iradesinin sandığa yansımadığının itirafıdır. YSK, öncelikle bu mühürsüz oyları geçerli kabul etmeden sayısını belirlemeliydi, eğer seçim sonuçlarını etkileyeceğini belirlerse referandumu iptal etmeliydi, yenilemeliydi.