Gülten Sönmez Seber, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Betül Sayan Kaya'nın Aile Danışma Merkezleriyle ilgili açıklamasını kaleme aldı.
Gülten Sönmez Seber'in ' KURUMLAR TEK BAŞINA BOŞANMAYI ENGELLEYEBİLİR Mİ?' başlıklı yazısı:
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nı yöneten Bakanların sorunları çok yönlü ve evrensel değerlere dayanmayan, derinden anlatmayan yorumları bizleri üzen ve çare olmayan açıklamaları devam ediyor. Aynı zamanda da Aile Bakanları’nın bizleri şaşırtan tartışmalı ifadeler kullanmalarına alışığız. Örneğin Bakan Ayşe Nur İslam, "İstismarcılara idam getirmeli" dedi. Bakan Sema Ramazanoğlu, “eşcinsellik hastalıktır” dedikten sonra, Bakan cinsel taciz için de "bir kereden bir şey olmaz" dedi. Aile Bakanı Ayşen Gürcan, "Müslüman bir kadın börek yapmayı bilmiyorsa o aile dağılmaya mahkûmdur" dedi, sonra yalanladı. Bugünkü Aile Bakanı Fatma Betül Sayan Kaya, ise aile danışma merkezlerinden şikâyet ediyor "Bu danışma merkezleri boşanmaları teşvik ediyor, evli giren boşanarak çıkıyor" diyor.
Bu argümanını şöyle temellendiriyor Bakan: "Buraya giden çiftlerin hep boşanarak çıktığına yönelik gelen ihbarlar üzerine denetimlere başladık. Gerçekten birçok yerin ehil olmayan kişiler tarafından açıldığını gördük. Aile danışmanlığı sertifikası dahi olmayan, üniversite mezunu dahi olmayan, denklik almış bir diploması olmayan kişiler tarafından bu merkezlerin işletildiğini gördük. Bu konuda önlem almaya başladık, denetimlerimiz hızlı şekilde devam ediyor. Yetkin kişiler tarafından açılmayan ve ruhsatlandırılmayan yerlerin kapatılması için çalışmalarımızı sürdürüyoruz.”
Bu yaklaşımı mercek altına almalıyız. Aile danışma merkezleri bu iktidar döneminde teşvik edildi ve çoğaltıldı. Bu mesleği yapacakların eğitim düzeyleri yönetmenliklere bağlanmadı. 460 saat eğitim alan herkes danışman oldu. Denetimsiz biçimde iş yeri açtılar. Yasal kontrolün Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı'na ait plan ve bu sorumluluğu uygun kullanılmadı; şimdi bizlere vatandaşlara şikayet ediliyor… Belki de yanıldık; bizi affedin diyordur…
Bu yaklaşımın temelinde, kadını aile yapısı içine sıkıştıran "Kutsal Aile" bakışı ile ele alma, kadını güçlendirme yerine kutsal aileyi güçlendirme yaklaşımı egemendir. Kutsal ailede ataerkil ilişkiler, cinsiyetçi, kadını seven, fedakârlık yapan, çocuklarının sorumluğunu üstlenen birey olarak ele alınıyor. Tabii ki bu yüzyıl feodal yapıların yıkıldığı, insan haklarının öne çıktığı, bireyselliğin öncelendiği yılları kapsar. Sayın Bakan, bu gerçek doğrultusunda meseleyi ele almalıdır. Yani Sayın Bakan, "Boşanmaların artmasını" araştırırken çok yönlü olarak ele almalıdır.
*Aile tanımı nedir? Çekirdek aile halen devam ediyor mu? Çok ebeveynli aileler, eş cinsel aileler, anne-babanın olmadığı büyük anne ve babanın kurduğu aile, tek ebeveynli aile, devlet himayesinde yaşanan çocukların aileleri, savaşlardaki kayıplar, çocuk ticareti ile oluşan aileler; bunların her birisi dikkate alınması gereken önemli nedenler.
Sayın Bakan bana çağımız için standart bir aile tanımı yapabilir mi?
*Sizce, kadının konumu nedir? Kız çocukları, bekârlar, dullar, hiç çocuğu olmayan kadın sizin için ne anlama gelir?
*Aile danışma merkezlerinin amacı sizce nedir? Boşanmaları engellemek mi, yoksa teşvik etmek midir? Yoksa kadınlara "yalnız olmadığı, devletin ve yasaların onu koruduğunu (İstanbul Protokolü'nü) mu düşündürür?
*Boşanmaların hızlanmasının nedeni kadın cinayetlerinin artması olabilir mi? Yasaların zarar veren erkekleri koruyan yaklaşımları olabilir mi? Eski koca ise sevgili, kardeş, baba gibi failler neden korunur?
Kadın cinayetleri sorunu karşımızda dururken geçen yıl anıt sayaçta 277 kadın kardeşimizi kaybettik. 2017 yıl anıt sayaç henüz ilk ayında 11 kişi olarak gösteriyor…
*Sayın Bakan ayrıca boşanmaların, siyasal, ekonomik, sanayi toplumu ve kadını korumayan sosyal devletin oluşmamasının bir neden olacağını düşünebilir mi?
Son söz: Bu iktidar 15 yıldır pek çok konuya el attı. Bazıları olumlu olarak sonuçlanmış olabilir. Ancak ben şunu görüyorum ki bu iktidar kendi inşa ettiği konularda başarısızlık olursa, hiç sorumluluk almıyor, Bakanlar sade vatandaş gibi şikâyet ediyor ve halkı cezalandırıyor. Binlerce insanın mağdur oldu; sakat kaldı veya hayatını kaybetti. Bu tablo karşısında susamaz ve yanlış yapan vatandaşını cezalandıramaz. İktidar bu alışkanlığa son vermelidir. Yönetmenlikler,düzenlemeler, denetimler, bağımsız yargı, yasalar ve önlemler iktidarın elinde iken seyirci olamaz.Senin yada onun dilini kullanarak bütüncül yaklaşımlar,iktidar yakışır.
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nı yöneten Bakanların sorunları çok yönlü ve evrensel değerlere dayanmayan, derinden anlatmayan yorumları bizleri üzen ve çare olmayan açıklamaları devam ediyor. Aynı zamanda da Aile Bakanları’nın bizleri şaşırtan tartışmalı ifadeler kullanmalarına alışığız. Örneğin Bakan Ayşe Nur İslam, "İstismarcılara idam getirmeli" dedi. Bakan Sema Ramazanoğlu, “eşcinsellik hastalıktır” dedikten sonra, Bakan cinsel taciz için de "bir kereden bir şey olmaz" dedi. Aile Bakanı Ayşen Gürcan, "Müslüman bir kadın börek yapmayı bilmiyorsa o aile dağılmaya mahkûmdur" dedi, sonra yalanladı. Bugünkü Aile Bakanı Fatma Betül Sayan Kaya, ise aile danışma merkezlerinden şikâyet ediyor "Bu danışma merkezleri boşanmaları teşvik ediyor, evli giren boşanarak çıkıyor" diyor.
Bu argümanını şöyle temellendiriyor Bakan: "Buraya giden çiftlerin hep boşanarak çıktığına yönelik gelen ihbarlar üzerine denetimlere başladık. Gerçekten birçok yerin ehil olmayan kişiler tarafından açıldığını gördük. Aile danışmanlığı sertifikası dahi olmayan, üniversite mezunu dahi olmayan, denklik almış bir diploması olmayan kişiler tarafından bu merkezlerin işletildiğini gördük. Bu konuda önlem almaya başladık, denetimlerimiz hızlı şekilde devam ediyor. Yetkin kişiler tarafından açılmayan ve ruhsatlandırılmayan yerlerin kapatılması için çalışmalarımızı sürdürüyoruz.”
Bu yaklaşımı mercek altına almalıyız. Aile danışma merkezleri bu iktidar döneminde teşvik edildi ve çoğaltıldı. Bu mesleği yapacakların eğitim düzeyleri yönetmenliklere bağlanmadı. 460 saat eğitim alan herkes danışman oldu. Denetimsiz biçimde iş yeri açtılar. Yasal kontrolün Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı'na ait plan ve bu sorumluluğu uygun kullanılmadı; şimdi bizlere vatandaşlara şikayet ediliyor… Belki de yanıldık; bizi affedin diyordur…
Bu yaklaşımın temelinde, kadını aile yapısı içine sıkıştıran "Kutsal Aile" bakışı ile ele alma, kadını güçlendirme yerine kutsal aileyi güçlendirme yaklaşımı egemendir. Kutsal ailede ataerkil ilişkiler, cinsiyetçi, kadını seven, fedakârlık yapan, çocuklarının sorumluğunu üstlenen birey olarak ele alınıyor. Tabii ki bu yüzyıl feodal yapıların yıkıldığı, insan haklarının öne çıktığı, bireyselliğin öncelendiği yılları kapsar. Sayın Bakan, bu gerçek doğrultusunda meseleyi ele almalıdır. Yani Sayın Bakan, "Boşanmaların artmasını" araştırırken çok yönlü olarak ele almalıdır.
*Aile tanımı nedir? Çekirdek aile halen devam ediyor mu? Çok ebeveynli aileler, eş cinsel aileler, anne-babanın olmadığı büyük anne ve babanın kurduğu aile, tek ebeveynli aile, devlet himayesinde yaşanan çocukların aileleri, savaşlardaki kayıplar, çocuk ticareti ile oluşan aileler; bunların her birisi dikkate alınması gereken önemli nedenler.
Sayın Bakan bana çağımız için standart bir aile tanımı yapabilir mi?
*Sizce, kadının konumu nedir? Kız çocukları, bekârlar, dullar, hiç çocuğu olmayan kadın sizin için ne anlama gelir?
*Aile danışma merkezlerinin amacı sizce nedir? Boşanmaları engellemek mi, yoksa teşvik etmek midir? Yoksa kadınlara "yalnız olmadığı, devletin ve yasaların onu koruduğunu (İstanbul Protokolü'nü) mu düşündürür?
*Boşanmaların hızlanmasının nedeni kadın cinayetlerinin artması olabilir mi? Yasaların zarar veren erkekleri koruyan yaklaşımları olabilir mi? Eski koca ise sevgili, kardeş, baba gibi failler neden korunur?
Kadın cinayetleri sorunu karşımızda dururken geçen yıl anıt sayaçta 277 kadın kardeşimizi kaybettik. 2017 yıl anıt sayaç henüz ilk ayında 11 kişi olarak gösteriyor…
*Sayın Bakan ayrıca boşanmaların, siyasal, ekonomik, sanayi toplumu ve kadını korumayan sosyal devletin oluşmamasının bir neden olacağını düşünebilir mi?
Son söz: Bu iktidar 15 yıldır pek çok konuya el attı. Bazıları olumlu olarak sonuçlanmış olabilir. Ancak ben şunu görüyorum ki bu iktidar kendi inşa ettiği konularda başarısızlık olursa, hiç sorumluluk almıyor, Bakanlar sade vatandaş gibi şikâyet ediyor ve halkı cezalandırıyor. Binlerce insanın mağdur oldu; sakat kaldı veya hayatını kaybetti. Bu tablo karşısında susamaz ve yanlış yapan vatandaşını cezalandıramaz. İktidar bu alışkanlığa son vermelidir. Yönetmenlikler,düzenlemeler, denetimler, bağımsız yargı, yasalar ve önlemler iktidarın elinde iken seyirci olamaz.Senin yada onun dilini kullanarak bütüncül yaklaşımlar,iktidar yakışır.