Eskişehir siyaset dünyasının tanınan isimlerinden İbrahim Arslan, yazıları ESGUNDEM26.COM'DA...
HERKESE MERHABA, MERHABA CÜMLETEN
Sevgili dostlar,
Ülkemizde ki yerel basının en etkili, en güçlü olduğu kentlerin başında ilimiz Eskişehir geliyor. Son dönemde yazılı ve görsel medyanın yanı sıra sosyal medya da hızla gelişiyor.
Ülkemizde yaygın yazılı ve görsel medyanın, bazen sermaye gruplarının, bazen iktidar baskısının etkileri içinde yapmış olduğu yayınları gördüğümüzde, yerel medyanın ne kadar önemli olduğunu hepimiz yaşayarak görüyoruz.
Eskişehir merkezli olarak kurulan, ancak sosyal medya aracılığı ile ilimiz sınırlarını da aşacak olan bir düzlemde etkili olacağını düşündüğüm ESGÜNDEM26 haber sitemizin yayın hayatına katılmasından büyük bir mutluluk duydum.
İlimiz yazılı medyasında uzun yıllar, özveri ile yoğun emek harcayarak bağımsız, gerçekçi ve gazetecilik ilkelerine göre hizmet vermeye çalışan Sevgili Ayşe Kaytan UÇAK kardeşimizin kurucusu olduğu ESGÜNDEM26 ya yeni yayın hayatında başarılar diliyorum.
Gazetecilik mesleğine ve bu mesleği icra eden gazeteci arkadaşlarıma duyduğum büyük saygı içinde, haddimi bilerek bundan sonra, ülke ve kent gündemine dair konulara ilişkin görüş ve yorumlarımı sizlerle, ESGÜNDEM26 aracılığı ile paylaşacak olmanın büyük heyecanını yaşıyorum.
TEHLİKENİN FARKINDAMIYIZ?
Bugünlerle de ülkemizin gündemi çok yoğun. Yaşadığımız terör sorunu, Ortadoğu’da yaşanan gelişmeler, 15 Temmuz darbe girişimi ve yansımaları, ekonomik sıkıntılar başlıca gündem maddeleri olarak karşımıza çıkıyor.
Bu kadar yoğun gündem içinde, uzunca bir süredir küllenmeye bırakılan ancak MHP Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli’nin yapmış olduğu çağrıyla yeniden alevlenen ve önümüzde ki günlerde ülkemizin birinci gündem konusu olacağını düşündüğüm Anayasa değişikliği ve Başkanlık Sistemi ilişkin görüşlerimi paylaşmak istiyorum.
Anayasalar; devletin temel yapısını, yönetim biçimini, yurttaşlarla ilişkilerini, kamu organlarının birbirleriyle ilişkilerini ve bireyin temel hak ve özgürlüklerini düzenleyen temel metinler ve yasalardır.
Bir başka anlatımla anayasalar; ulusal yaşamı siyasal ve hukuksal açıdan düzenleyen, yönlendiren ve devleti örgütleyen temel siyaset belgesidir.
1980 yılında gerçekleştirilen darbenin bir ürünü olarak halen yürürlükte ki 1982 Anayasamız; 07.11.1982 tarihli referandum da % 91,37 Evet oyu ile kabul edilen bir anayasadır.
Bu nedenle de 1982 Anayasası, darbenin ruhunu yansıtan bir anlayışla, çağdaş demokrasi anlayışını reddeden, demokrasinin eşitlik ve özgürlükçü, çoğulcu ve katılımcı yapısını hiçe sayan, temel hak ve özgürlüklerin özünü ortadan kaldıran bir düzenleme olarak ortaya çıkmıştır.
177 madde ve 19 geçici maddeden oluşan 82 Anayasasının, başlangıç metni dâhil toplam 80 maddesi ve 5 geçici maddesi, 1987-2011 yılları arasında toplam 18 kez değiştirilmiştir.
Burada dikkat çeken husus, aradan geçen zaman diliminde başta Anayasamız olmak üzere, neredeyse tüm yasalar değiştirilmesine, yenilenmesine karşın, dokunulmayan tek alanın ise Siyasi partiler kanunu ve Seçim yasaları olmasıdır.
Siyasi partiler demokrasinin vazgeçilmez unsurlarıdır. Ve her siyasi parti kendi ideoloji, ilke ve politikaları kapsamında ülkeyi daha iyi yönetmek ve ülke insanının sorunları çözmek iddiasıyla iktidarı hedeflerler.
Ancak uzun yıllardır ülkemizde siyasal figürler değişse de, insanlarımızın ve ülkemizin sorunları hiç değişmemekte, daha da ağırlaşarak sürmektedir. Çünkü çözüm olması gereken demokratik yapıların, yani siyasi partilerin kendileri sorunludur.
Yaşadığımız sorunların kaynağı, parlamenter demokratik sistem değil, kendi alanlarına dokundurtmayan ve kendilerini yenilemeyen siyaset kurumları ve siyasetçilerdir.
AKP; 14 yıldır tek başına iktidardır. TBMM’de her türlü yasal düzenlemeyi gerçekleştirecek sayısal çokluğa da sahiptir. Türkiye’nin istenilen ölçüde doğru ve sağlıklı yönetilmesine ve var olan sorunlara çözüm geliştirilmesine engel olan ne vardır?
Herkesin kendisine şu soruyu sorduğunda, yanıtını çok rahatlıkla vereceğini düşünüyorum.
Sizce yaşadığınız ekonomik sorunlardan-eğitime, sağlıktan- adalete, gelir dağılımında ki çarpıklıktan- işsizliğe, kurumların kötü yönetilmesinden-kadrolaşmaya, tarımdan-sanayiye aklınıza gelebilecek tüm sorun ve sıkıntılarımızın kaynağı, demokratik parlamenter sistemle yönetiliyor olmamız mı?
Yoksa bu sorunları çözmek üzere ülke yönetiminde söz sahibi olan ama bu sorunları bir türlü çöz(e)meyen siyaset kurumları ve siyasetçiler mi?
Sevgili dostlar,
Ülkemizde ki yerel basının en etkili, en güçlü olduğu kentlerin başında ilimiz Eskişehir geliyor. Son dönemde yazılı ve görsel medyanın yanı sıra sosyal medya da hızla gelişiyor.
Ülkemizde yaygın yazılı ve görsel medyanın, bazen sermaye gruplarının, bazen iktidar baskısının etkileri içinde yapmış olduğu yayınları gördüğümüzde, yerel medyanın ne kadar önemli olduğunu hepimiz yaşayarak görüyoruz.
Eskişehir merkezli olarak kurulan, ancak sosyal medya aracılığı ile ilimiz sınırlarını da aşacak olan bir düzlemde etkili olacağını düşündüğüm ESGÜNDEM26 haber sitemizin yayın hayatına katılmasından büyük bir mutluluk duydum.
İlimiz yazılı medyasında uzun yıllar, özveri ile yoğun emek harcayarak bağımsız, gerçekçi ve gazetecilik ilkelerine göre hizmet vermeye çalışan Sevgili Ayşe Kaytan UÇAK kardeşimizin kurucusu olduğu ESGÜNDEM26 ya yeni yayın hayatında başarılar diliyorum.
Gazetecilik mesleğine ve bu mesleği icra eden gazeteci arkadaşlarıma duyduğum büyük saygı içinde, haddimi bilerek bundan sonra, ülke ve kent gündemine dair konulara ilişkin görüş ve yorumlarımı sizlerle, ESGÜNDEM26 aracılığı ile paylaşacak olmanın büyük heyecanını yaşıyorum.
TEHLİKENİN FARKINDAMIYIZ?
Bugünlerle de ülkemizin gündemi çok yoğun. Yaşadığımız terör sorunu, Ortadoğu’da yaşanan gelişmeler, 15 Temmuz darbe girişimi ve yansımaları, ekonomik sıkıntılar başlıca gündem maddeleri olarak karşımıza çıkıyor.
Bu kadar yoğun gündem içinde, uzunca bir süredir küllenmeye bırakılan ancak MHP Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli’nin yapmış olduğu çağrıyla yeniden alevlenen ve önümüzde ki günlerde ülkemizin birinci gündem konusu olacağını düşündüğüm Anayasa değişikliği ve Başkanlık Sistemi ilişkin görüşlerimi paylaşmak istiyorum.
Anayasalar; devletin temel yapısını, yönetim biçimini, yurttaşlarla ilişkilerini, kamu organlarının birbirleriyle ilişkilerini ve bireyin temel hak ve özgürlüklerini düzenleyen temel metinler ve yasalardır.
Bir başka anlatımla anayasalar; ulusal yaşamı siyasal ve hukuksal açıdan düzenleyen, yönlendiren ve devleti örgütleyen temel siyaset belgesidir.
1980 yılında gerçekleştirilen darbenin bir ürünü olarak halen yürürlükte ki 1982 Anayasamız; 07.11.1982 tarihli referandum da % 91,37 Evet oyu ile kabul edilen bir anayasadır.
Bu nedenle de 1982 Anayasası, darbenin ruhunu yansıtan bir anlayışla, çağdaş demokrasi anlayışını reddeden, demokrasinin eşitlik ve özgürlükçü, çoğulcu ve katılımcı yapısını hiçe sayan, temel hak ve özgürlüklerin özünü ortadan kaldıran bir düzenleme olarak ortaya çıkmıştır.
177 madde ve 19 geçici maddeden oluşan 82 Anayasasının, başlangıç metni dâhil toplam 80 maddesi ve 5 geçici maddesi, 1987-2011 yılları arasında toplam 18 kez değiştirilmiştir.
Burada dikkat çeken husus, aradan geçen zaman diliminde başta Anayasamız olmak üzere, neredeyse tüm yasalar değiştirilmesine, yenilenmesine karşın, dokunulmayan tek alanın ise Siyasi partiler kanunu ve Seçim yasaları olmasıdır.
Siyasi partiler demokrasinin vazgeçilmez unsurlarıdır. Ve her siyasi parti kendi ideoloji, ilke ve politikaları kapsamında ülkeyi daha iyi yönetmek ve ülke insanının sorunları çözmek iddiasıyla iktidarı hedeflerler.
Ancak uzun yıllardır ülkemizde siyasal figürler değişse de, insanlarımızın ve ülkemizin sorunları hiç değişmemekte, daha da ağırlaşarak sürmektedir. Çünkü çözüm olması gereken demokratik yapıların, yani siyasi partilerin kendileri sorunludur.
Yaşadığımız sorunların kaynağı, parlamenter demokratik sistem değil, kendi alanlarına dokundurtmayan ve kendilerini yenilemeyen siyaset kurumları ve siyasetçilerdir.
AKP; 14 yıldır tek başına iktidardır. TBMM’de her türlü yasal düzenlemeyi gerçekleştirecek sayısal çokluğa da sahiptir. Türkiye’nin istenilen ölçüde doğru ve sağlıklı yönetilmesine ve var olan sorunlara çözüm geliştirilmesine engel olan ne vardır?
Herkesin kendisine şu soruyu sorduğunda, yanıtını çok rahatlıkla vereceğini düşünüyorum.
Sizce yaşadığınız ekonomik sorunlardan-eğitime, sağlıktan- adalete, gelir dağılımında ki çarpıklıktan- işsizliğe, kurumların kötü yönetilmesinden-kadrolaşmaya, tarımdan-sanayiye aklınıza gelebilecek tüm sorun ve sıkıntılarımızın kaynağı, demokratik parlamenter sistemle yönetiliyor olmamız mı?
Yoksa bu sorunları çözmek üzere ülke yönetiminde söz sahibi olan ama bu sorunları bir türlü çöz(e)meyen siyaset kurumları ve siyasetçiler mi?