Oda TV yazarı Suat Çağlayan, bugün ki yazısında Büyükşehri Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen’e yer verdi.
Çağlayan’ın “Büyükerşen Hoca'nın neler çektiğini biliyor musunuz?” başlıklı yazısı
Çok sevdiği Eskişehir ve Eskişehirlilerin korumasını yeterli bulsa da…
Kendisini saygı ve hayranlıkla izleyen Türkiye’nin sevgisi her zaman onunla olsa da…
Büyükerşen yalnızdır!
Çünkü, ne Türkiye’yi yönetenlere karşı kendisini koruyabilecek bir zırha sahiptir…
Ne de, hiçbir zaman koruma ile dolaşmadığı için –son olayda görüldüğü gibi- mafya bozuntularını algılayabilecek bir radar sistemine!
Ama sanıyorum Yılmaz Hoca’ya en büyük acıyı çektiren, dünkü saldırıyı gerçekleştiren sapık mafya bozuntusu değil, onu çalıştırmamak için sürekli müfettiş baskısı altında tutan AKP hükümetleri olmuştur.
ESKİŞEHİR MUCİZESİ’NE KISKANÇLIK!
Yarattığı Eskişehir mucizesine kıskançlıktan olsa gerek, AKP Hükümetleri, bugüne kadar Büyükerşen’in önünü kesmek için yapmadıklarını bırakmadı.
Günaşırı gönderdiği müfettişlerle; Hocayı bıktırmaya, taciz etmeye ve ona sürekli gözdağı vermeye çalıştılar. (Öyle ki, gelen müfettişlere yer bulamadığı için ayrı bir bina kiralamak zorunda bile kaldı!)
Gönderdiği projeleri imzalamadılar. Eskişehir’in daha da gelişmesini engellemek için, büyük çabalarla elde edilen uluslararası kredilere engel olmaya çalıştılar, oldular da…
Ve geçen sene ne yaptılar biliyor musunuz?
Dünya kenti konumuna getirdiği Eskişehir’e verilen uluslararası ödülü alması için Çin’e davet edildiğinde, Yılmaz Hoca’ya yurt dışı çıkış yasağı koydular ve Çin’e gitmesine engel oldular.
Tam o sırada Eskişehir’deydim. Hoca çok üzgündü;
“Oysa orada sadece Eskişehir’in değil, Türkiye’nin de tanıtımını yapacaktım!” diyordu düş kırıklığı içinde.
En çok da, Kültür ve Turizm Bakanı’nın kendisini oyalamasına üzülmüştü;
“Hocam ne demek! Ben şimdi konuyu çözüyorum!” demişti de, kılını bile oynatmamıştı!
SAPIĞIN SALDIRISI NE Kİ!
Yılmaz Hoca’ya saldırılması elbette onu sevenleri korkutmuştur. Korkmakta da haklıdırlar çünkü böylesi sapıkların, işin boyutunu nereye kadar götürebileceklerini kestirmek kolay değildir!
Ama bu olay şunu göstermektedir ki, Eskişehir’in bir dünya kenti haline getirilmesi öyle kolay olmamış ve Yılmaz Hoca, mafya tipi örgüt ve insanlara karşı büyük mücadeleler vermiştir.
Çağdaş Eskişehir’in sokaklarında, parklarında, Porsuk’unda, müzelerinde, çarşılarında dolaşırken gördüğümüz güzelliklerin, hiç de kolay gerçekleştirilmemiş olduğunu anlıyoruz. Kim bilir, başka neler yaşanmıştır da, Hoca bugüne kadar hep içine atmıştır!
Şuna eminim ki;
Eskişehir Büyükşehir Belediyesi’nin kapısına her gün birkaç müfettiş göndererek çalışmalarını sabote etmeye çalışanlar, şu mafya bozuntusundan daha büyük acı yaşatmışlardır Yılmaz Hocaya!
O, Eskişehir mafyalarına karşı verdiği mücadele nedeniyle kendisine yapılan bu saldırıyı yarın mutlaka unutacaktır…
Ama AKP Hükümetlerinin organize saldırısı, sadece kendisini değil Eskişehir’i de hedef aldığı için, Prof. Dr. Yılmaz Büyükerşen tarafından asla unutulmayacaktır.
Geçmiş olsun Hocam!
Çok sevdiği Eskişehir ve Eskişehirlilerin korumasını yeterli bulsa da…
Kendisini saygı ve hayranlıkla izleyen Türkiye’nin sevgisi her zaman onunla olsa da…
Büyükerşen yalnızdır!
Çünkü, ne Türkiye’yi yönetenlere karşı kendisini koruyabilecek bir zırha sahiptir…
Ne de, hiçbir zaman koruma ile dolaşmadığı için –son olayda görüldüğü gibi- mafya bozuntularını algılayabilecek bir radar sistemine!
Ama sanıyorum Yılmaz Hoca’ya en büyük acıyı çektiren, dünkü saldırıyı gerçekleştiren sapık mafya bozuntusu değil, onu çalıştırmamak için sürekli müfettiş baskısı altında tutan AKP hükümetleri olmuştur.
ESKİŞEHİR MUCİZESİ’NE KISKANÇLIK!
Yarattığı Eskişehir mucizesine kıskançlıktan olsa gerek, AKP Hükümetleri, bugüne kadar Büyükerşen’in önünü kesmek için yapmadıklarını bırakmadı.
Günaşırı gönderdiği müfettişlerle; Hocayı bıktırmaya, taciz etmeye ve ona sürekli gözdağı vermeye çalıştılar. (Öyle ki, gelen müfettişlere yer bulamadığı için ayrı bir bina kiralamak zorunda bile kaldı!)
Gönderdiği projeleri imzalamadılar. Eskişehir’in daha da gelişmesini engellemek için, büyük çabalarla elde edilen uluslararası kredilere engel olmaya çalıştılar, oldular da…
Ve geçen sene ne yaptılar biliyor musunuz?
Dünya kenti konumuna getirdiği Eskişehir’e verilen uluslararası ödülü alması için Çin’e davet edildiğinde, Yılmaz Hoca’ya yurt dışı çıkış yasağı koydular ve Çin’e gitmesine engel oldular.
Tam o sırada Eskişehir’deydim. Hoca çok üzgündü;
“Oysa orada sadece Eskişehir’in değil, Türkiye’nin de tanıtımını yapacaktım!” diyordu düş kırıklığı içinde.
En çok da, Kültür ve Turizm Bakanı’nın kendisini oyalamasına üzülmüştü;
“Hocam ne demek! Ben şimdi konuyu çözüyorum!” demişti de, kılını bile oynatmamıştı!
SAPIĞIN SALDIRISI NE Kİ!
Yılmaz Hoca’ya saldırılması elbette onu sevenleri korkutmuştur. Korkmakta da haklıdırlar çünkü böylesi sapıkların, işin boyutunu nereye kadar götürebileceklerini kestirmek kolay değildir!
Ama bu olay şunu göstermektedir ki, Eskişehir’in bir dünya kenti haline getirilmesi öyle kolay olmamış ve Yılmaz Hoca, mafya tipi örgüt ve insanlara karşı büyük mücadeleler vermiştir.
Çağdaş Eskişehir’in sokaklarında, parklarında, Porsuk’unda, müzelerinde, çarşılarında dolaşırken gördüğümüz güzelliklerin, hiç de kolay gerçekleştirilmemiş olduğunu anlıyoruz. Kim bilir, başka neler yaşanmıştır da, Hoca bugüne kadar hep içine atmıştır!
Şuna eminim ki;
Eskişehir Büyükşehir Belediyesi’nin kapısına her gün birkaç müfettiş göndererek çalışmalarını sabote etmeye çalışanlar, şu mafya bozuntusundan daha büyük acı yaşatmışlardır Yılmaz Hocaya!
O, Eskişehir mafyalarına karşı verdiği mücadele nedeniyle kendisine yapılan bu saldırıyı yarın mutlaka unutacaktır…
Ama AKP Hükümetlerinin organize saldırısı, sadece kendisini değil Eskişehir’i de hedef aldığı için, Prof. Dr. Yılmaz Büyükerşen tarafından asla unutulmayacaktır.
Geçmiş olsun Hocam!