Eski Emniyet Müdürü Hanefi Avcı, “Örgüt, devletin içinde yargıyı, polisi ele geçirerek bütün kurumlarda ciddi mağduriyetlere sebep oldu, devletin tüm işleyişini, sistematiğini bozdu” dedi.
Türk Ocağı tarafından düzenlen “Türkiye’nin Başına Örülmek İstenen Çorap” konulu konferansa katılmak için Eskişehir’e gelen eski Emniyet Müdürü Hanefi avcı, basın mensuplarının sorularını yanıtladı.
Hanefi Avcı, Polislere yapılan gözaltı ve görevde alma meselesini medyadan öğrendiğini, genel anlatımlara bakıldığında bir kişinin anlattığı veya teknik verilerle geçilmiş, ona dayanılarak yapılan bir operasyon olarak gördüğünü söyledi. Örgütün gerçek yöneticilerine ulaşılması gerektiğini, bir şekilde bağlantısı olmuş kişilere de aynı muameleyi göstermek ciddi hukuk ihlallerine, mağduriyetlere neden olacağını bununda örgüte hizmet edeceğini belirten Avcı, “Böyle bir örgütsel soruşturmanın binlere, on binlere, yüz binlere vurmasının makul olmadığını, gerçekten örgütün yöneticilerinin adli bakımdan soruşturulmasını, tabii devlet idari soruşturma yapabilir kendi memurlarına ama adli, gözaltı, tutuklama konusunda daha az sayıda ama örgütün gerçek yöneticilerine yönelik soruşturmaların yürütülmesi gerektiğini, yoksa şöyle ve böyle bir şekilde irtibatı olmuş, okullarına gitmiş, bankasına para yatırmış kişilere çok ağır yaptırımlar yapılmasının ciddi hukuk ihlalleri, mağduriyetler oluşturacağını, hatta bu sayının yüz binlere vurduğunda bunun tam tersine örgüte hizmet edeceği kanaatindeyim. Çünkü bu tip yapılar belli yöneticiler tarafında yönetilir, onlara ulaşamadığınız müddetçe, diğer etrafındaki sıradan insanlara, iyi niyetle yaklaşmış insanlara bu yapacağınız işlemlerle bu önlenemez tam tersine hem mağduriyet artar hem de o insanlar bir müddet sonra karşınıza gerçekten bir örgüt militanına dönüşebilir. Bu konulara daha dikkat edilmesi gerektiği kanaatindeyim” ifadelerini kullandı.
“Örgüt devletin bir bütün halinde işleyişini bozdu”
FETÖ'nün kurumlar içinde yapılanmasının devletin işleyişini bozduğunu anlatan Avcı, “Yaşadığımız süreç birçok şeyi gösteriyor ama çok hızlı yaşadığımız için bu yaşadıklarımız iyi hazmederek, anlamlandırarak, düşünerek tam kavrayamadık yoksa 2013’e kadar devletin bütün hukuk düzeni bozuldu. Devletin ordusunun düzeni bozuldu. Tüm topluma korku hakim oldu. Bütün kurumların içi boşaltıldı. Cemaat, yargıyı, polisi ele geçirerek bütün devlet kurumlarında ciddi mağduriyetlere sebep oldu. Kişisel mağduriyetleri bırakalım, devletin kendisinde mağduriyetler oldu. Devletin kurumlarının hepsi ciddi darbe gördü. Emniyet teşkilatı, asker, MİT, Milli Eğitim bütün devlet kurumları bu cemaatin operasyonlarıyla mağdur oldu. Tüm halk üzerinde, tüm basın üzerinde çok ciddi korku yaratıldı. Bu örgüt tarafından devletin bir bütün halinde işleyişi, sistematiği bozuldu. Bu örgüt bunu bozdu, bu defa bu örgüte yapılan operasyonlarda belli oranda sıkıntı yarattı. 15 Temmuz sonrası ise, çok ağır bir travma ile ülke karşı karşıya kaldı. Bu ağır travmaya karşı verile tepkilerin ölçüsü de önemli, bu ölçüler geleneksel devlet kurallarıyla, hukukla yapmazsanız, bu alınan tedbirler tersine zarar vermeye başlayabilir. Şuanda da bu ölçünün de belli ölçüde kaçtığını, hukukun yerine daha farklı şeylerin hakim olmaya başladığını, bununda aynı şekilde topluma zarar verdiğini görüyoruz. Biz diyoruz ki bu mücadele hukuk temelinde olmalı. Gerçek evrensel hukuk değerlerinde olmalı, yoksa hukuk gibi gözüken ama bütün topluma korku yayan bir anlayışla olamaz. Bunu tehlikeli boyutu budur. Darbede kim ne suç işlemişse onun karşılığını görmeli. Bu örgüt ülkeye yapılabilecek en büyük darbeyi yaptı elbette bunun karşılığını görmeli ama bu örgütle şu ve bu şekilde irtibatı olmuş, onlarla teması olmuş, gizli faaliyete girmemiş insanlara ona göre işlem yapılması lazım. darbeye destek olmuşlara ona göre işlem yapılması lazım. Ama hiç ayrım gözetmeksizin, hepsi tek tip bakılarak, hepsi darbeye katılmış gibi kabul edersek o zaman ciddi şekilde hata yapmış oluruz. Hukukun olmadığı yerde zulüm olur. Ona dikkat etmek lazım. Hukuk olursa her şey yerini bulur” dedi.
“Yaptıkları şimdi kendi ayaklarına dolandı”
FETÖ'nün bugüne kadar yapmış olduğu tüm olayları başkasına bağlamak istediğini ama o zaman yaptıkları hataların şimdi kendi ayaklarına dolandığını vurgulayan Hanefi Avcı, “Bu örgüt, her olayı kullanmak istedi, Türkiye’de ne kadar olumsuz olay varsa, ne olmuşsa, her olayı yapacağı operasyonlarında, kendi yapacağı kötü niyetli işlemlerinde bahane olarak kullanmak istedi. Rahmetli Özal’ın ölümünü, Malatya’daki Zirve cinayetlerini, Dink olayını, hepsini kendi bir şekilde, kendi yapacağı kötü uygulamalara, yapacağı operasyonlara zemin kullanmak için yaratmaya başladı. O Dink olayını böyle kullanmaya kalktığı kanaatindeyim. Tabii olayı soruşturmaya kalkan idari görevler noktasında müfettişleri de etkileyerek, kendilerinin mensuplarının olduğu kişileri hiç suçlu yapmamak, hataları görmemek adına, o tarihte kendilerine engel gördüğü, İstanbul’daki emniyeti ele geçirmek adına bu olayı suistimal ettiler. Soruşturmaları tek taraflı yapıp, İstanbul emniyetini ele geçirip, orada operasyon yapacaklardı, o olayı kullanmaya kaldılar. Bugün o yaptıkları hatalar kendi ayaklarına takıldı ve kendileri oradan sorgulanıyorlar. O soruşturmaların yanlı yapıldığı, olaya tek taraflı baktıklarından dolayı kendileri yargılanıyor. Dava sonucu göreceğiz, bunun benzeri olayı birçok kez yaşadılar” şeklinde konuştu.
“Örgüt, polis, asker ve milli istihbarat da ayrı bir gizlilik içinde çalıştı”
Örgütün, asker, emniyet ve milli istihbarat içinde mahrem denilen gizli işlerle çalıştığını aktaran Avcı, “Emniyetin tüm birimlerinde var, birazda bu örgütün yapısından kaynaklanan kendisini saklamasını, gizlemesini biraz daha iyi bilen, ilk eğitim yıllarından itibaren onlara, mahrem Osmanlıca da ‘gizli’ demek, gizli işleri, milli istihbarat, emniyet, ordu gibi faaliyetler devletin gizli işleri olduğu için, kendileri de Arapça mahrem, gizli işler diye kabul etmiş. Burada ayrı bir gizlilik var, cemaatin tüm çalışması, örgütsel çalışması, legal halka yönelik değil, örgüt faaliyetleri gizli ama bu polis içerisindeki, asker içerisindeki, milli istihbarat içerisindeki cemaat örgütü ayrı bir gizlilik için çalışıyor. Onlarda mahrem hizmet deyip böyle bir isim yakıştırıyor. İrtibat kurduğu andan itibaren, oraya adamlarını sokarken bile özel bir gizlilikle, kendilerini kamufle etmeyi, olduklarından farklı gözükmeyi, tabii yaşamlarından farklı bir yaşamlarında daha farklı felsefe, farklı düşünce insanlarıymış gibi gösterme tavsiye ve telkinleri var. Onu da fazlaca uyguladıkları içinde, iyi bilemeyenler aldatıcı oluyor. Birçok yerde emniyetin Cumhurbaşkanı koruma da var, başkanlıklarda var, istihbarat, her birimde var. Tabii orası daha dikkati çekiyor, diğer birimlerde de şüpheli isimler var” dedi. Yeni kitabı “Erken Uyarı Devlet Bilgisi”nde bahseden Hanefi Avcı, örgütü, 15 Temmuz’u anlatmakla birlikte biraz daha genişleyerek, Türkiye’nin uzun yıllardır yaşadığı güvenlik sorununu, bu tür olayları neden önleyemediği gibi konuları ele aldığını belirtti. Avcı daha sonra, Türk Ocağı Eskişehir Şubesi tarafından düzenlenen “Türkiye’nin Başına Örülmek İstenen Çorap” konulu konferansa katıldı.