Soner Uçak yazdı...
Yılmaz Büyükerşen nereye aday olsun…
Bu soru bu aralar zannediyorum en çok sorulan soru.
Kimilerine göre en çok cevaba muhtaç olanı.
Fol ve yumurtanın olmadığı, henüz seçim atmosferine girilmediği bir dönemde Büyükerşen’in Meclis Başkanı olması için “Milletvekili adayı olması gerektiği” tespiti pazara sunulmuş, ardından bu konu uzunca bir süre konuşulmamıştı.
Hem vaktin çok erken olması, hem de Büyükerşen’e meclisi yolunu gösterenlerin niyetlerinden hem Yılmaz Hoca’nın, hem de çevresinin rahatsızlık duyması, bu sessizlikte başrol oynadı zannediyorum.
Şimdi iş başka…
Seçim heyecanı, Eskişehir sokaklarında doludizgin koşmasa da, şehrin sınırları içine girdiğini hissediyoruz.
Ve yine Yılmaz Büyükerşen “nereye aday olsun?” sorusu ile gündemde.
Yılmaz Hoca’nın aklındakileri hep merak edilen bir mevzuydu, yine merak edilmesi de bu açıdan bakıldığında gayet doğal.
Büyükerşen ile ilgili temennilerin ya da tahminlerin Eskişehir siyasi dedikodularının ana hattını oluşturması şaşırtıcı gelmiyor.
Bu arada kimileri de Büyükerşen ile ilgili temennilerini bir tahmin olarak pazara sunuyor.
Bazılarının, Yılmaz Hoca’nın siyasi kariyeri ile ilgili meraklarını besleyecekleri tek motivasyonlarının, Büyükerşen sonrasında kendilerine ilişkin çok fazla derinliği olmayan kaygıları olduğunu da görüyoruz.
Ne Büyükerşen, ne konjoktür, ne ülke, ne de şehir gerçekleri derinlemesine bir tahlile ihtiyaç duyulmadan “bana göre lafı” ile piyasaya sürülüyor Büyükerşen’in adaylığının adresi.
Örneğin, geçen gün konuştuğum bir AK Partili işi gücü bırakıp, Yılmaz Büyükerşen’ın ne yapacağı yönünde tahminde bulunuyordu. Büyükerşen’in milletvekili adayı olması AK Parti açısından en olumsuz sonucu doğuracağını, böyle bir durum karşısında AK Parti’nin iki milletvekilinden fazla çıkaramayacağını savunuyordu. Konuştuğum kişinin yalancısıyım; AK Parti genel merkezi, bu tespiti kuvvetlendirecek bir araştırma da yaptırmış Eskişehir’de.
Veya, CHP İl Başkanı Recep Taşel, siyasi makamların bir aksesuar olarak ele alıp Büyükerşen’e meclis başkanlığı ya da bakanlık yakışacağından dem vuruyor.
Yine, siyaset erbabı olduğunu iddia eden pek çok kişinin Yılmaz Hocaya çizdiği yol ile Yılmaz Hoca’nın gittiği yol arasındaki uzak mesafeyi mahcup bir şekilde adımlamak zorunda kaldığına pek çok kez tanıklık etmişizdir zannediyorum.
Oysaki: hayatı boyunca her mevki ve makamın potansiyel adayı olmasına rağmen, bir isteyen, arzulayan değil, bir istenilen olarak kalabilmesi oldukça zordu.
Bana kalırsa, isteklerinin körleştirdiği bir adam olmamayı başarmasındaydı asıl mahareti, kimse bu duruşu fark etmedi. Büyükerşen’in yürüdüğü yola dikkat kesilmeden, varacağı noktaya göre mevzilendi pek çoğu.
Hatırlayalım; adı iki kez Cumhurbaşkanlığı adaylığı ile anılan ve bir tanesinde kesin oldu gözü ile bakılan Büyükerşen, göze batan herhangi bir tavır geliştirdi mi?
Belediye başkanı, milletvekili potansiyeli olanlar bir yana, olma ihtimali bulunanların dahi gösterdikleri psikolojik zaaflara bakılınca ne demek istediğim anlaşılıyordur zannediyorum.
Bazı makam mevki sahibi olanların, daha fazla güçlenmemesi için şehrin semalarına vuran dualara hep birlikte “amin” denilmiyor mu?
Demen o ki yürüdüğü yola bakmadan varacağı noktayı tahmin etmek hadi abartalım bilmek bir Yılmaz Büyükerşen olmaya yetmiyor. Bana kalırsa yetmeyecek de.
Yılmaz Büyükerşen’in gittiği yöne bakmaktansa, duruşuna bakmak, hem siyasi hedefi olanların, hem şehrin, hem de ülkenin hayrına.
Büyükerşen’in ne yöne, ne zaman gideceğine dikkat kesilip, hiçbir varlık gösteremeyenlerin, tüm saatleri Yılmaz Büyükerşen’in hareketine göre ayarlayanların, “Zamanı durduran saate” bakmalarını şiddetle tavsiye ediyorum.
Bu zevatların, Büyükerşen’in nereye gideceğine değil, nerede durduğuna dikkat kesilmesi gerekiyor.
Aksi halde ömürleri” Yılmaz Hoca ne yapacak?” sorusuna cevap arayarak ve muhtemelen hep yanlış cevabı vererek geçecek.