SONER UÇAK YAZDI...
İşin aslı Volkan Doğan yazmaya niyetim yoktu.
Malum, Eskişehirspor ile yatıp, Eskişehirspor ile kalkıyoruz ama yılların gazetecisi Aydın Aydıner köşesinde Volkan Doğan’ı yazıp bir de “büyükşehir belediyesine aday olur mu?” diye akıllara kuşkuyu sokunca yazayım dedim.
Volkan Doğan Büyükşehir Belediye Başkanlığına oynar mı? Hadi Aydıner’in sözleri ile Doğan “Hedef mi büyüttü”…
Hakkı mıdır?
Hakkıdır.
Hedefini büyütebilir mi?
Büyütebilir.
Büyükşehir değil, Cumhurbaşkanlığı yardımcılığı koltuğuna oturacak bir emek harcadığı doğru mudur?
Doğrudur.
Ancak her emeğin bir değer üretmediğini de göz önüne almak gerekiyor.
Mermere iğne saplamak için harcanan emek gibi…
Ömrünü o iğneyi, mermere saplamak için harcasan dahi döktüğün emeğe hayıflanmaktan gayrı ne kalabilir ki elinde.
Bu gözle bakıldığında Volkan Doğan’ın emek ve çaba konusunda hiçbir sıkıntısı olmadığını söylemek mümkün.
Peki ya değer üretmek konusuna gelirsek!
İşte orada ciddi bir zaaf, ciddi bir hayal kırıklığı söz konusu.
Peki; değer üretememenin kaynağı nedir?
İşin aslı Volkan Doğan’a birileri Volkan Doğan’ın hikâyesini anlatılırken, Doğan’ın duymak istediklerinden öteye geçilmediğini düşünüyorum.
O da kendisini başarılı görüyor ve hiçbir şekilde üslup, tavır ve yeni bir güzergâha ihtiyaç duymuyor.
Kulakları duyduklarından ziyadesi ile memnun olabilir işin aslı.
Fakat, gelin görün ki, Volkan Doğan’ın kör hırsı kendi partililerini bile tedirgin etmiş durumda.
İşin aslı Volkan Doğan’ın bırakın Büyükşehir Belediyesi’ni, mahalle muhtarlığını bile kazanması durumunda kendisi ve “taraftar”larından gayrısının nefes alma ihtimaline bile büyük bir şüphe ile yaklaşan AK Partililer mevcut.
Bu durumda Doğan’ın herhangi bir koltuk için öncelikli olarak kendi partililerini ikna etmesi gerekiyor.
Dar bir çevrenin cevval lideri olmak, kimseye ama kimseye bir koltuk hediye etmez.
Doğan'ın ciddi fazlalıkları var, ama bazı eksiklikleri o fazlalıkları alıp yerle yeksan ediyor.
Ayrıca fazlalıklardan da başarı için kurtulmak şart.
Gelin bir fıkraya bağlayalım olayı.
3 astronota uzaya gitme görevi verilmiş. Bunlardan biri alman, biri İngiliz, biri de temel.
Bunlar uzun süre gelmeyeceklerinden dolayı en önemli ihtiyaçları sorulur.
Alman“bana her tenden kadın” der.
İngiliz “bana bir sürü içki ” der.
Temel “Baaa bir sürü sigara” der. Neyse istekler yerine getirilip uzaya gönderilirler. 3 astronot aradan seneler geçer ve geri döner. Tabi aileler merak içinde. Önce alman iner sırım gibi olmuş. Sonra İngiliz iner. Adam kör kütük sarhoş.
Sıra Temel’e gelir.
Temel görünür görünmez ağzında sigarayla fırlar
-“Allah’ını seven bana bir ateş versuuun”
Hâsılı; uzaya sadece bir sürü sigara ile çıkmak bazen büyük bir işgenceye dönüşebilir