Soner Uçak yazdı....
Demirspor’un yeniden fırtına gibi esmesi uzak bir ihtimaldi.
Bir Nasuh Akar’ın da yakın zamanda, yeniden çıkmasını beklemiyorduk.
Avrupa’da, Demirsporlu bisiklet ve eskrimcileri görmeyi de umut etmiyorduk.
Ama bir bakış açısı değişikliği ile belki de yeni bir atılımla yeniden gerçekleştirilmesi mümkündü...
Yine tamamlanmayan devrimin rövanşına ev sahipliği yapmakta olasıydı Eskişehir için.
Şimdi artık uzak bir ihtimal bile değiller ne yazık ki!
Maksadım, TÜLOMSAŞ akıbetini acıklı bir hala büründürmek değil.
Sadece Eskişehir’in tam orta yerine açılan gediği göstermek isterim.
İmparatorlar, devletler, hükümetler insanlar, kentlere istikamet çizerler, kentin güzergahını belirler de, kentlerin de yön tayın etmekte ciddi bir hüneri vardır.
Civilization, (uygarlık) kelimesinin kökeni 'civitas' yani kent.
Medeniyet bildiğin Medine’den türetildi.
Medeni hassasiyetler kentsel hassasiyet ile fena ilintilidir anlayacağınız...
Uygar İnsanın kaygıları, kentin değerlerine sahipliği ile başa baş yol alır bir yerde.
Bu nedenle kente zimmetlenmiş her ne varsa, büyük bir hassasiyet ile yaklaşman gerekir.
Yaptım oldu dersin olmaz bazen ya!
İşte öyle bir şey.
Bir çok hikayesi vardır, TÜLOMSAŞ’ın kulak misafiri olduğunuz.
Veya, merak edenlerimizin okuduğu…
Demir bükülen, vida sıkılan bir fabrikadan çok öte.
Anlatılacak hikayesi olanın kıymetini hatırlatmak isterim…
Rahmetli Aruoba’dan mülhem, 'Kişi, ölümden sonra geri kalandır',
Bana kalırsa TÜLOMSAŞ’ta dünden önce kendisine ait her ne varsa o.
TÜRASAŞ,TÜLOMSAŞ’ı içine katan bir iktisadi bir kurum.
Eskişehir için bir TÜLOMSAŞ olmaktan çok uzak.
Ve, dünkü Eskişehir, bugünkü Eskişehir’den çok başka.
Görmek için sadece biraz daha zamana ihtiyaç olacak.
Hikayelerin kulaklarımıza gelen yankıları kesildiği zaman, başlayacağız zannediyorum anlamaya.
-Eskiden şurada yüzlerce bisikletli TÜLOMSAŞ işçisi olurdu.
-Ve Demirspor Türkiye şampiyonu olmuştu.
Eskiden, çok eskiden…