Soner Uçak yazdı...
AK Parti’nin kaybetmesi söz konusu olamaz denilen sembolik yerlerdeki kaybı göz önüne alındığında CHP’nin Eskişehir’deki galibiyeti çok da şaşırtıcı olmuyor aslında. Demirel’in tencerenin indiremeyeceği iktidar yoktur sözü bir seçim gecikmeli de olsa gerçekleşti ya da gerçekleşiyor. Fakat yine de Eskişehir özelinde bir şeyler söylemek mesleğin gereği…
xxx
Bu seçim AK Parti’nin insan kaynağı açısından Eskişehir’de ne denli bir dar boğazda olduğunu gözler önüne serdi. Genel seçimlerde ithal isimlerle Eskişehirlilerin karşısına çıkan AK parti, yerel seçimde ise iki kırsal ilçe belediye başkanı ve çiçeği burnunda bir AK Partili’yi Eskişehirlilerin karşısına koydu. Gözlerin ve kulağın saraya ve genel merkeze kilitlendiği, eleştirel aklın, yerel dengelerin, özgünlüğün, farklı bakış açılarının itaatsizlik olarak ele alındığı bir partide, aday yahut adaylar bulmak elbette zordu. Bu nedenle, Eskişehir AK Parti teşkilatı kendisini hiç imtina etmeden genel merkeze yahut Erdoğan’a teslim etmek kolaylığına kaçtı. Ancak, bu denli kötü tercihlerde bulunmak bambaşka bir yetenek olarak ele alınmalı.
xxx
Seçimin gösterdiği bir diğer gerçek ise sanal alemde karşımıza çıkıyor.
Nebi Hatipoğlu’nun propaganda süreci performans açısında bana kalırsa mükemmeldi. Ancak bu performans içerik üretmek konusunda çok zayıf, insanlara anlamak, dinlemek, konuşmak için bir şeyler sunmaktan çok uzaktı. Çok sesli bir gürültü, çok görüntülü bir körlükle karşı karşıyaydık. İnsanlara anlatmaktan çok göstermeye, insanları anlamaktan çok anlatmaya, duymaktan çok konuşmaya…
Estirilen fırtına pek çok şeyi yıkarken, geminin yelkenlerini de yırtıyordu adeta.
xxx
Buna mukabil Ayşe Ünlüce çok farklı bir yol izledi. Bana kalırsa Ayşe Ünlüce’nin Eskişehir ve Eskişehirliler için ne anlam ifade ettiğini en isabetli şekilde Ayşe Kaytan Uçak yazdı. 14 Mart’ta kaleme aldığı yazısında Ayşe Ünlüce’nin makul ve panik yapmayan görüntüsünün, abartıya kaçmayan duruşunun Eskişehir halkı tarafından hızlı bir şekilde sahiplenildiğini ve Eskişehir’deki emekli kesimin Ünlüce’ye evin okumuş kızı olarak yaklaştığını ifade eden Ayşe Kaytan Uçak’ın haklılığı 31 Mart’ta sandığa yansıdı.
xxx
Bu gözle bakıldığında CHP, Eskişehir aday tercihinde yanılmamıştı. Çünkü; AK Parti’nin aksine Eskişehir’i en iyi tanıyan isim Ünlüce’nin adaylığında söz sahibi olmuştu; Yılmaz Büyükerşen….
xxx
Odunpazarı tarafına gelirsek; Özkan Alp çok mütevazi bir seçim kampanyası geçirdi. AK Parti’nin şatafatlı seçim kampanyalarının çok gerisinde olmasına karşın, alanda iyi çalıştı. Fakat; Beylikova’da siyaset yapmak ile Odunpazarı’nda yapmak arasında dağlar kadar fark vardı. Bu da seçim sonuçlarına yansıdı.
xxx
Kazım Kurt ise bir yandan yeni seçmenler kazanmak için çalışırken, diğer taraftan ise kendine kızan küsen grupların gönlünü almaya çalıştı. Bana kalırsa seçim sürecinde verdiği en kötü fotoğraf bir tarikatı ziyaret etmesi oldu. Kazım Kurt’un bu ziyaret ile tarikatlara meşruluk sağlaması bir yana, bir politikacının en önemli görevi olan insanları bir tarikatın müridi olmaktan çıkarıp, politik bilince sahip bir vatandaş olması için çaba göstermesi gerekliliğini seçim heyecanından olsa gerek unuttu ya da unutmuştu. Seçimi çok rahat bir şekilde kazanması politikayı bildiği ve Odunpazarı sakinleri ile iyi bir diyalog kurduğunun göstergesi. Ancak değişiklikler yapması CHP’nin bundan sonraki başarılıları adına elzem.
xxx
Bir siyasetçinin yönettiği yer, grup, toplum için nasıl bir anlam taşıyabileceğine, nasıl sembol olabileceğine en iyi örnek zannediyorum Ahmet Ataç oldu. Bana kalırsa haksız bir şekilde seçimin favorisi olarak gösterildi. Oysa ki; Tepebaşı’nın sembolüydü. Ve bunu bir kez daha gösterdi. Üstelik karşısında öyle söylenildiği gibi hafif bir rakip yoktu. Sivrihisar’da başarılı işlere imza atan, öyle ya da böyle Sivrihisar’ın adını ulusal düzeyde duyuran bir isim karşısında Ataç bir belediye başkan adayı olarak değil, Tepebaşı’nın sembolü olarak çok rahat bir başarı sağladı.
xxx
Ez cümle; seçim daha çok yazılır çizilir. Ancak, bir sayı, yahut yüzdelik dilim olarak seçim süreci boyunca bahsedilen oyların, vatandaşlar tarafından sandığa atıldığını ve o vatandaşların istatistik şirketlerine havale edilmeyecek refleksleri olduğunu görmek güzel. Siyasetin sayı ve yüzdelik dilimlerin tahakkümünden çıkacağını bilmek ise mükemmel. Vatandaşların sadece seçmene indirgenemeyeceği bilmek fevkalede. Seçimden seçime hatırlanan seçmenlerin her daim hatırlanması gereken vatandaşa dönüşmesi ise tarif edilemez.