Tarihi bir fotoğraf çekecektim.
Belki de, Eskişehir’den Türkiye’ye göğsümüzü kabartarak göstereceğimiz bir fotoğraf.
En azından acılarda birleşebileceğimizin tarihi belgesi…
“Fotoğraf” deyip geçmeyin.
Savaşın en acımasız yüzünü gösterir kimi zaman bir fotoğraf:
Kimi zaman deprem nedir diye sorulduğunda bir fotoğraf göstermeniz kafidir:
Yurtsuzluk, vatansızlık nedir diye sorarsanız deniz kıyısında yüz üstü yatmış bir bebek cesetinden daha iyi ne anlatabilir.
Ezcümle, fotoğraflar önemlidir.
26 Kasım’da çekildi bu fotoğraf:
Satırla parçalanmış bir kadın cenazesinde, tabuta sarılmış bir anne.
Acının en çıplak karelerinden biridir.
Tabutun içindeki Ayşe Tuba Arslan, 24 Kasım yani; dünya kadına şiddetle mücadele gününden bir gün önce yaşam mücadelesini kaybetti.
Çok şey söylendi, “bir daha Ayşe Tuba Arslanlar olmasın” diye şehrin ve ülkenin gök kubbesini dolduran sesler hala kulağımızda.
Ne var ki; sesler bir başka cinayete çarparak yankılanmaktan öteye geçemiyor.
Yan yana gelinmeliydi.
Ülke genelinde artık yanyana gelmek değil, yan yana düşmek üstüne kurulmuş ya düzen, yine de Eskişehir’de erkekler yan yana gelmeyi bildi kadınlar için.
AK Parti İl Başkanını göremedik ama AK Partilileri gördük o yürüyüşte.
Bugün en başta birleşmesi gerekenler birleşecekti.
Yani kadınlar.
CHP geldi, MHP geldi, İyi Parti geldi AK Parti gelmedi.
Mazeret bildirmiş hanım efendi.
Mazeret kaldırmaz ya neyse.
AK Parti’de kadın kıtlığı yoksa şayet bir temsilci gönderebilirdi.
Fakat; bizde unutmak gerekiyor zannedersem.
İşçi temsilcilerinin işçileri unutarak hareket etmesi gerekiyor.
Futbol hakemlerinin özellikle bazı maçlarda kuralları unutması gerekiyor.
Ülkeyi yönetenlerin, ülkeyi unutmadıkları görünmüş şey midir alla sen.
Kadın kollarımız da elbette kadınları unutacak.
Özlem Yalçın’a tek bir görev düşüyor artık; Odunpazarı Meclisi’nde gündem dışı söz alarak kadına karşı şiddet ile ilgili birkaç kelam etmek.
Zira, kadına şiddet gerçekten gündem dışıdır.