SONER UÇAK YAZDI....
Ülke ve şehrimizde istifa çok soğuk kelimedir. Çok sık davet edilen bir kurum olunmasına karşılık çok da icabet görmeyen istifa, Eskişehir’in son günlerdeki en popüler kurumu haline geldi.
Başını kaldıran “istifa ediyorum” diyerek, bir partiden milletvekili adayı oldu. İstifanın en tatlı en sempatik dönemlerine şahitlik ediyoruz hep birlikte.
Bir makamdan, bir makama...
Makamın şaşası girdimi “ser”e
Eh işte, biraz da hizmet aşkı ve belki de genel merkezden gelen bir emrin gölgesinde sığınılacak yegane liman konumuna yükseliverdi istifa.
Genel merkezleri hiç sevemedim.
Aramda hep ciddi bir mesafe kaynaklı olmasından mıdır, yoksa merkezin tayininde hiçbir zaman fikrime danışılmadığından mıdır bilmiyorum ama sevemiyorum bir türlü.
Genel merkez denildiği zaman aklıma hep benim dahlim olmayan bir merkez geliyor.
Oysa ki; çok da çevre değilim.
Bir aynı kutup sendromu; itiyoruz bir birimizi işte.
İstifa edenlerin çoğu bizden. Hepsi ile üç aşağı beş yukarı lakırdıyabiliriz karşılıklı.
Ama genel merkezin göndereceği ile aynı sohbeti yakalayabilir miyiz, merak ediyorum.
Genel merkez kontenjanı diye bir mefhum var, biliyorsunuzdur. “Senin şehrinde bu vekil olacak” deyip salıyorlar üstümüze. Vekilimiz midir, cin midir bilinmez.
Genel merkez tarafından gönderilmiştir.
Ve işin acı tarafı; biz genel merkeze diyemiyoruz ki “al bunu vekil yap” diye.
Sonuç itibarı ile girdik bir seçim sürecine ansızın, apansızın.
Vekilliğe kimin, neyi yeter?
Dündar Ünlü’nün sempatisi
Engin Çakmak’ın kalibresi
Sinan Özkar’ın mücadelesi
Kadir Bıyık’ın beyefendiliği
Fethi Fahri Kara’nın sohbeti
Arsalan Kabukçuoğlu’nun kerameti
Nuray Akçasoy’un popülerliği