Soner Uçak yazdı...
Bizzat babası Mesut Şimşek’in ağzından dinlemiştim. Makarnayı halk otobüsleri ile Eskişehirspor tesislerine taşıdığını.
Tesis dediysem aklınıza çok fazla bir şey gelmesin.
Kömür bulmak için girdiği zorlukları uzun uzun anlatmıştı Mesut amca.
Aradan yıllar geçti. Bu defa oğlu Mehmet Şimşek yönetici değil başkan olarak Eskişehirspor’da.
Babasından devraldığı zorluklara kırk kat daha eklenmiş; ama o ilerliyor.
Kulübü ayakta tutmak falan işine girişmiş, ama bana kalırsa bir şehrin haysiyetini de ayakta tutma uğraşında.
Çok fazla para istemedi, para versinler falan tiratlarını atmadı.
Futboldan ne kadar anlar, futbolcunun iyisini, teknik adamın delisini gözünden tanır mı bilmem.
Ama okkalı bir direniş tarifi yapabilir.
Dosyalar kapattı, bırakıp gitse kimsenin sesini çıkaramayacağı bir ortamda kalmakta ayak diredi.
Gencecik futbolcuların hayallerinin tek tutamağı, koskoca şehrin takımının tek sahibi gibi.... Sahibi demişim pardon. Belki de tek kölesi.
Taraftar inanıyor, yönetici arkadaşları inanıyor, gençler inanıyor, teknik kadro inanıyor. Futbol camiasında inanmak bol akçe gerektirir oysaki. İşte bu beni umutlandırıyor.
İşi kolay mı? Hiç değil.
Bir zamanlar başında pervane gibi dönülen o koltuğa şimdi oturmak kolay mı?
Hiç değil.
Babası sırtında makarna taşıdı Mehmet Şimşek’in.
Eskişehirspor’u da biliyor, zorluğu da…
Nefesinin yettiği ayağının taşıdığı kadar gidecek.
Ancak bir gün nefesi bitip, takati tükenirse ben yine helal olsun diyeceğim…