Soner Uçak yazdı...
Ülkenin dört bir tarafından deprem bölgesi için toplanan yardımlar, vatandaşların ellerinin erdiği güçlerinin yettiği, kimi zaman sınırları zorlayan dayanışma ağı, depremlerde olmazsa bile, sonrası için umut veriyor..
Bir birlerine sarılan milyonların, yaşanan felaket sonrasına elbirliği ile bir şeyler taşıması kaçınılmaz. Öyle ya, onca ölümün ardından umut bulmak oldukça zordu.
Enkaz altından çıkarıyoruz.
Bildiklerimizin ölümleri durdurmaya yetmediği bir çaresizlik ile yıkılan binaları kaldırmaya çalışıyor çabalıyoruz.
Mucizelere kalan ne çok şeyimiz varmış görüyoruz.
Derken, orada olanları görüyoruz. Orada olduklarını ispat etmeye çalışanları da…
Orada olduğunu göstermek, orada olmaktan daha muteber bir hal alıyor.
Oysaki; orada olmanın, olabilmenin ne zor olduğunu da biliyoruz.
Dillerimizin üstünde tonlarca ağırlık.
Suskunluğumuz matemdendir, biraz utanç, çok daha fazla öfke.
Yatağa anne olarak giren Fatma anneliğini bırakıyor enkaza
Oğul olarak giren Burak oğulluğunu
Ucuz evler, yıkılırken ucuz politikacılardan çektiklerimiz geliyor aklımıza.
Ucuz eğitimimizin ucuz öğrettikleri dökülüyor dilimizden; YKS’ye az kalmıştı “kitaplarıma yazık oldu”
Ucuz sağlık politikaları ambulansta yüzümüze vurdu “beni özel hastaneye götürmeyin”
Ucuzlaştırılan başka ülke insanlarından linç ettiklerimiz oldu.
Adalet zaten ucuzlaşmıştı, deprem de sokağa düştüğünü gördük.
Siyaset karıştırılmayan ölümler sonrasında, siyasi olmayan çözümler peşine düşüyor, 3 beş müteahhit yakalıyoruz.
Bir ömre bu kadar ölümün sığmayacağından, bir ömrün bu kadara yıkıma dayanmayacağından eminim
Zift siyahına bürünen hayattan geleceğe bir damla ışık arıyoruz.
Kolay olmayacak, o ışık, bir enkazın altından çıkacak.
İnsani yardım için seferber olan ülke insanları muhtemeldir ki insanca bir yaşam için de seferber olacak.