Soner Uçak yazdı...
Seçim bir strateji, bir proje unsuru olarak ele alına konsun, insanları ikna etmenin temel ve bana kalırsa mükemmel yanıtı taa İngiltere’den geldi.
Üniversite yıllarında arkadaşlıktan öte, kardeşlikten özgür bir bağ ile bağlandığımız arkadaşlar ile kurduğumuz Whatsapp grubunda geyik muhabbetti çevirirken, arada sıra elimize geçen ilginç kitaplardan paylaşımlarda bulunuruz. Kimimiz üşendiği için sayfanın resmini atar, kimimiz ise üşenmeden ilgisini çeken bölümü yazarak paylaşır.
Bu arkadaş grubumuzda İsmail, şimdilerde içkilerle kafayı bozmuş durumda. Kahve ile ilgili şehir efsanelerini, çayın tarihini, biranın mayalanışını, Sovyetlerde yasak içkilerin nasıl girdiğini, Fransızların neden şarap ile anıldıklarını paylaşıp durur. Tabi ki; İsmail’in bu paylaşımları, kitap okumayı lüks zaman sayan ve okuduğu her metnin işe yarar bir tarafı olmak zorunda görüşünde olan ben ve benim gibiler için hem zaman, hem de beyin istilasından öte bir anlamı yok.
Ancak, hem ülke, hem de şehir olarak seçim ile yatıp kalktığımız şu dönemde İngiltere’de görsel tasarım işleri ile uğraşan can dostum Murat, insanları ikna etmenin çok kısa ve net bir tarifini içeren metni bizlerle paylaştı. Murat’ın paylaştığı metni noktasına virgülüne dokunmadan sizlerle paylaşıyorum;
“Hikâyeler 20 Kat daha fazla akılda kalır. Amerikalı şair, şarkıcı, yazar Maya Angelou, “İnsanlar söylediklerimizi ya da yaptıklarımızı unutur ama onlara neler hissettirdiğimizi unutmazlar” der. Şarkıları gibi benliğimizi büyüleyen bu söz, aslında hikâyelerin sırrını da bize fısıldar. Hikâyeler, mantık duvarını aşar, ikna eder. Annette Simons, Hikâyenin Gücü kitabında insanların nasıl ikna olduğunu, insan ruhunun derin sularına dalarak cevaplar. “İnsanlar, ikna edilmeden önce şu sorunun cevabını öğrenmek isterler; siz kimsiniz ve neden beni ikna etmeye çalışıyorsunuz. Eğer bu soruya yanıt vermezseniz insanlar kendi cevaplarını yaratırlar. Bu da genelde olumsuz olur”
Seçimlerin bundan sonraki süreçte daha fazla konuşulacağını, seçim yarışında olanların kendilerine yeni yollar aramak için çaba sarf edeceğini tahmin ederek, hikâyelerinin olması ve hikâyelerini anlatılmasının seçime ne denli etki edeceğini bilerek hareket etmelerinde etkili olacağını düşünüyorum.
Hem seçimlerin arkasında bir hikâye bırakması adına, hem de seçim yarışına girenlerin proje, strateji, oy, grup gibi soğuk kelimelerden sıyrılarak, hikâyelerine sarılmasının bu süreçte hiç fena olmayacağını kanısındayım.
Diğer arkadaşlarımıza gelince İngiltere’de akademik uğraş içinde olan Yılmaz, Nisan’da geliyor. Üniversite yıllarının aksine eğitime gönül veren Hüseyin, Almanca öğretmenliğinin yanında ticarete kafa yoran Mehmet ve en tuzu kurumuz İsmail için Nisan’da bugünü ve yarını unutacağımız, şehvetli kollarını açarak bizi çağıran dünün, yani geçmişin güvenli kollarına bir kez daha kendimizi atacağız. Tabi ki, biz Nisanı iple çekerken, seçim yarışında olanların sandığa endeksli yarışları devam edecek.